İNANCIN TAM ORTA YERİNDE DURAN KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ
Ercan Geçmez – Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı
Aleviler neden kadın erkek eşittir söylemini sahipleniyor? Bu fikrin arka planı hakkında neler söylersiniz?
Benim Kâbe’m insandır diyen, insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayrımını reddeden Aleviliğin kendisi bunu benimseyenleri Alevi olarak kabul ediyor. Aleviliğin yaşadığı tarihsel süreçte her türlü ayırımcılığı reddettiği gibi insanın hayattaki çabasını ve emeğini daima insan olarak kabul etmiştir. Cinsiyetçilik ya da ırkçılık olarak kabul etmemiştir.
İnanç ya da din gibi cinsiyetçiliğin keskin sınırlarla belirlendiği alanda kadın erkek eşitliğini sahiplenen bir inancı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Alevilik sadece bir inanç değildir. Yaşamın her alanında hayatı kutsayan ve bütün canlıların yaşam hakkını değerli bulan büyük bir öğretidir. Ve bu öğretinin inancı da bu öğretinin çizmiş olduğu rotada kendine yer bulmuştur.
Sizce Alevi toplumu ya da Alevilerin hakları için mücadele eden Alevi kurumları Alevilikteki kadın erkek eşitliği söylemini sahiplenebildiler mi? Neden?
Hiç unutmamak lazım ki Alevi topluluğu Ortadoğu gibi dinsel temaların ve kadının geri planda olduğu bir coğrafyada yaşıyor. Haliyle bu coğrafyanın yoğun baskıları diğer topluluklarda olduğu gibi Alevi topluluğun üzerinde de yansımaları olmamıştır. Ve Alevilerin yoğun yaşadığı Türkiye’de, devletin Aleviliği farklılaştırmak için üzerinde en çok çalıştığı topluluklardan bir tanesidir. Gerek eğitim sistemi gerekse hayatın diğer alanlarında Alevilik asimile edilerek Aleviler dışlanmaya çalışılıyor. Bu, son 50 yılda daha yoğun bir şekilde yaşandı. Örneğin; askeri ihtilal yapanların ellerinde kuran mitingler yapması Alevi köylerine camii yapması, Alevi kadınların kamudaki yaşam tarzına müdahale edip hakarete uğratmaları, diyanetin ve ilahiyat fakültelerinin özel olarak Alevilere başkalaştırılmış Alevilik öğretme çabaları. Alevilerin yaşadıkları yerlerden büyük şehirlere göç ettirilmeleri, siyasetçilerin meydanlarda Aleviliği ve Alevileri yuhalatmaları, katliamlara uğramaları, Alevileri mümkün oldukça toplumsal hayattan geri bırakma çabaları bir karşılık bulmuştur.
Bu kadar kötü bir ortamda 1990’larda kurulan Alevi örgütleri Alevilerin hayatın her alanında var olmalarını ve mücadele etmelerini sağlayabildiler. Ebetteki ilk zamanlarda erkekler daha ön plandaydı. Bu örgütlenmelerin özel bir tercihi değildi. Daha sonraki zamanlarda kadınlar da bu örgütlü mücadelenin içerisinde daha fazla yer almaya başladılar.Bu bağlamda Alevi örgütleri kadın erkek eşitliğini ebette sahiplendiler. Çünkü örgütlenmenin başlamasıyla birlikte unutulmaya yüz tutmuş olan Alevi inancı yeniden canlanmaya başladı. İnancın tam orta yerinde duran kadın erkek eşitliği toplumun her kesimi tarafından kabul görmeye başladı.
Alevilik kadın erkek eşitliğini kabul ediyor. Yazık ki Alevi toplumunda eşitlikten bahsedemiyoruz. Alevi toplumunu eşitlikten eşitsizliğe doğru yönelten neler olmuştur? Bu değişimde erkeklerin nasıl bir rolü olmuştur?
Hem bir önceki soruda saymış olduğum nedenler hem de genel olarak toplumun tamamında yaşanan eşitsizliklerden Alevi toplumu da nasibini de almıştır.
Alevi kurumlarında uzun yıllardır çalışıyorsunuz. Kurumların karar mekanizmalarında kadınların sayısının az olmasının nedenleri neler olabilir?
Bu Alevi kurumlarının özel bir tercihi değildir. Hatta kurumlarda kadınların daha fazla yer almaları için fazlasıyla mücadele etmektedir.
Sizin yönetim kurulunuzda neden kadın yok? Bu, Hacı Bektaş-ı Veli gibi kadınlarla çalışmaya alışık, kadınları önemseyen inanç önderinin çizgisine ters değil mi?
Merkez yönetim kurulumuzda kadın arkadaşlarımızın olmadığı doğrudur. Ancak 43 şubemizin neredeyse tamamında kadın yönetici arkadaşlarımız bulunmaktadır. Kimi şubelerimizde kadın yönetici arkadaşlarımızın sayısı erkek yöneticilerimizden fazladır.
Kurumlarda yönetici kadınlar neden az sorusuna verilen “Kadınlar yok ki” fikrine katılıyor musunuz? Neden? Kadınlar nerede?
Bu söyleme katılmıyorum. Alevi kurumlarının kadınların ve gençlerin daha fazla katılımları için bir takım projeler geliştirmesi gerektiğine inanıyorum.
Alevi kurumları program ve tüzüğünde eşit temsiliyet, kota vb kadınlar lehine ilkeler var mı?
Bu tarz kotalar ya da ilkeler yok. Zaten Alevi kurumlarında bu tarz kota vb uygulamaların olması Aleviliğin doğasına aykırı. Dediğim gibi kota, ilke vs uygulamak yerine farklı projeler geliştirmek gerekiyor.
Alevi kurumlarında kadınların katılımını yükseltmek, görünürlüğü daha fazla arttırmak için gündemleriniz var mı, yoksa erkekler erkeklerle çalışmaktan memnun mu?
Alevi kurumlarında her hangi bir cinsiyetin arttırılmasına yönelik gündemler geliştirmektense, kurumların insanların katılımlarını sağlayacak projeler geliştirmeleri daha anlamlı olacaktır. Vakfımızın bütün çalışmaları buna yöneliktir.
Sizce bugün toplumda önemli yerlere gelmiş olan Alevi erkekler oralara kadınların haklarını gasp ederek de ulaşmış olabilirler mi?
Yasalarında eşitlik olamayan her ülkede bu tür eşitsizlikler kaçınılmaz. Ülkemizde bunun Alevi toplumuna yansıması olmuştur. Ama genelinde ülke içerisindeki diğer toplulukları düşündüğümüzde, Alevilerin oranı azdır diyebiliriz.
Alevi kadınların önünün açılması için alevi erkeklerin üzerine düşen görevler nelerdir?
Herkesin yeniden Aleviliğin eşitlikçi özelliğini hayatın her alanında uygulamaya geçmesi için çaba sarf etmesi ve bu eşitliği kabul etmesinden geçtiğine inananlardanım.
HER BİRİMİMİZE EŞ BAŞKANLIK SİSTEMİNİ GETİRECEĞİZ
Hüseyin Mat – Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu ve Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu
Genel Başkanı
Göçmen Alevi kadınların sorunları hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Aslında dünyanın hangi bölgesine bakılırsa bakılsın kadınlara has sorunların hemen hemen aynı olduğu görünmektedir. Bölgeler arasında bulunan farklılıklar daha çok bölgelerin kendine has sosyal, siyasal ve ekonomik farklardan kaynaklandığını söyleyebiliriz.
Mesela İslam’ın hâkim olduğu bölgelerde kadına bakış açısı daha çok dinsel yorumlar üzerinden şekillenirken, üretime ve rekabete dayalı sistem olan kapitalizmin hâkim olduğu bölgelerde kadına bakış açısı daha ҫok annelik, kadınların fiziki koşulları gibi nedenlerden dolayı kadınlara eşit davranılmadığı görünmektedir. Yani her iki örnekte de görüleceği gibi kadın hep negatif bir ayrımcılığa maruz kalmıştır.
Göçmen kadınlarının sorunları bu örneklere benzerlik gösterdiği gibi, göç nedeniyle daha çok haksızlığa uğradığını söylemek yerinde olur. Kültür, dil, yaşam tarzı çok farklı olan bir başka bölgeye göç eden kadınların erkeklere nazaran daha çok zorluk çektiği ve göçten dolayı ortaya çıkan toplumsal yaşama dair çözümler üretilmediğinden hep ikinci sınıf insan muamelesi görmüştür.
25 yıllık Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) çalışmalarında kadınların yerini nasıl tanımlarsınız?
Diğer toplumsal örgütlerde mevcut kadın sorunları Alevi hareketinde de yaşanmaktadır. Kadınlar toplum içindeki rolü ve sorumlulukları itibariyle erkeklerden daha ağır koşullarda yaşam mücadelesi vermek zorunda kalmaktalar. Anne olmak, çalışmak, üretime katkı sunmak ve ev işleri gibi sorumluluklara bir de ataerkil toplum sorunları eklenince hiç de kolay olmayan haksız bir durumla karşı karşıya kalmaktalar.
25 yılı aşmış Avrupa Alevi hareketinde kadınların üstlendiği rol ve sorumluluk hem çok önemli hem de çok anlamlı olmuştur. Yukarıda bahsettiğim kadının içinde olduğu zor koşullardan dolayı, örgütsel çalışmalarda, özellikle yönetim kadrolarında yeterli söz sahibi olmadıklarını söylemek gerekir.
Ama örgütün kurulması, büyümesi ve güçlenmesinde Alevi kadının çok belirleyici olduğunu söylemek gerekiyor. Kadınlar özellikle örgütün görünmeyen gizli kahramanları oldular. Ama artık Alevi kadınların sadece mutfakta ve etkinliklerde, stantların arkasında yer almaları sürecinden kurtulup, örgütün yönetim mekanizmalarında da görev ve sorumluluk üstlenmeleri kaçınılmaz bir durumdur.
Avrupa Alevi Kadınlar Birliği yeni kuruldu. Bunu gecikme olarak görüyor musunuz? Nedenleri neler olabilir?
Bu soruya Avrupa Alevi hareketinin başlangıç ve gelişim sürecini anlatarak cevap verirsem yerinde olur diye düşünüyorum. Avrupa Alevi hareketinin kuruluşu 1989 yıllarına dayanır. Bu tarihten önce de Aleviler Avrupa’da örgütlendiler ama kendi isimleriyle örgütlenmemişlerdi. Kendi adlarıyla “Alevi” örgütlenmeleri 1989 yıllarına dayanır.
Alevi hareketinin kurulması ve örgütlenmesi hiç de kolay olmamıştır. Çünkü kendi adlarıyla ilk defa bir araya geliyorlardı. Kendi adlarıyla diyorum, çünkü geldikleri ülkelerde Aleviler yasak ve sürekli baskı ve katliamlarla asimile edilmek istenen bir toplumdu. Yani geçmişin ağır travmaları Alevilerin Avrupa’da kendi adlarıyla örgütlenmelerinin de önünde duran en önemli engellerin başında geliyordu. Bu olumsuzluklardan dolayı kurumsal hüviyet kimliği kazanması ciddi bir zaman aldı.
1989 kuruluş ismi olan Alevi Cemaatler Birliği daha sonra Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu ismiyle yoluna devam etti. Alevilerin en yoğun ve güçlü olduğu Almanya’da 1994 yıllarının başında Alevi Kadınlar Birliği, Alevi Gençler Birliği ve İnanç Kurulu kuruldu.
Yani burada bir gecikme söz konusu olmadı. Daha sonra Avrupa’nın birçok ülkesinde Almanya, Fransa, Avusturya, Hollanda, Belçika, İsviçre, Danimarka ve İsveç Alevi Federasyonları kuruldu. Kurulan ülke federasyonları bir araya gelerek 2002 yılında Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’nu kurdular. Bu arada tüm federasyonların kadın, gençlik ve inanç kurulları faaliyetlerini sürdürdüler. Konfederasyon olgunlaşma süreci tamamladıktan sonra ülkelerin kadın, gençlik birimleri bir araya gelerek Avrupa genelinde örgütlenmelerini oluşturdular.
Önümüzdeki dönem Avrupa İnanç Kurulu’nun kurulma çalışmaları başlayacaktır.
Konfederasyonunuz eş başkanlık sistemine hala geçmedi. Neden?
Aleviler yüzyıllardır yaşadıkları katliamlar ve asimilasyon politikalarına karşı yaşam ve hak mücadelesi vermekle birlikte, bir de asimilasyona dur diyebilmek adına çok zor koşullarda mücadele ediyorlar. Yüzyıllar sonra bir araya gelerek örgütlenen Alevilerin tüm sorunlarına cevap verebilecek bir yapılanmayı ortaya koyabilmeleri doğal olarak bir zamana tekabül etti. Bu gelişim süreci ve günün beklentilerine cevap verebilecek örgütsel yapılanma süreci ivedi devam etmektedir.
Ayrıca Alevilere yönelik bu kadar baskı ve katliamların yaşandığı bir süreçte öncelikler ve tartışmaların belirlediği gündem her zaman isteğiniz gibi olmayabiliyor. Yani gecikme olarak görünen eş başkanlık sistemi bilinçli bir ötelemeden çok güncel koşulların yarattığı bir tartışma ve olgunlaşma sürecinden kaynaklanmıştır.
Şunu da belirtmek lazım eş başkanlık sisteminin tarihi ҫok geçmişlere de dayanmamaktadır.
Kurulduğu günden bu yana başkanlarınız hep erkek. Neden? Konfederasyon bu durumdan rahatsızlık duymuyor mu?
Bu doğru ve yerinde bir eleştiri. Ama dönüp geldiğimiz yerin hep aynı gerekçeler olduğu da aşikâr. 23 yıldır Alevi hareketi içerisinde mücadele eden biri olarak, bir kadının ben başkan olmak istiyorum demesinin karşısında örgütsel bir karşıt tutum olmamıştır. Aksine bu hep istenilen bir beklenti olmuştur.
Ayrıca kadınların aday olduğu her birimde en yüksek oyu aldıklarını görebiliyoruz. Bu da toplumumuzun kadına verdiği önemin ne derece güçlü olduğunu gösteriyor.
AABK son dönemlerde yaptığı değişiklikle kadın kotası ilkesini hayata geçirerek, kadınların daha katılımcı ve yönetici olarak sayılarının artması yönünde teşvik edici kararlar aldı. Bu önemli bir gelişmedir.
Bugün birçok Alevi kültür derneklerimizin-cemevilerimizin başkanı kadındır. Almanya’nın beş bölge başkanının ikisi kadındır. Bunları hem sevindirici hem geleceğe ümitle bakmamızda çok önemli gelişmeler olarak değerlendiriyorum.
Ve aldığımız karar doğrultusunda önümüzdeki dönemden itibaren eş başkanlık sistemini tüm kurumlarımıza taşıyarak kadınların eş başkan olmaları konusunda ısrarcı tavrımızı ivedilikle ortaya koymaya devam edeceğiz.
AABK kadın sorunlarıyla ilgileniyor mu? Şimdiye dek neler yaptınız? Bundan sonra kadın politikalarına ilişkin planlamalarınızda neler var, somut olarak neler yapmayı planlıyorsunuz?
Yukarıda belirttiğim gibi kadınların örgütte daha etkili ve daha önemli pozisyonlarda görev almaları için kadın kotası koyduk. Yönetici kadın sayısının artması kaliteyi ve işlevselliği de arttıracaktır. Önümüzdeki dönemden itibaren artık her birimimizde eş başkanlık sistemini getireceğiz. Böylece kadınların başkan olmaları için en önemli adımı atmış olacağız.
Ayrıca Avrupa’da faaliyet yürüten diğer kadın hareketleriyle birlikte çalışmaları konusunda desteğimizi arttıracağız. İnanç ve öğretimizde kadının yeri ve anlamı ҫok aҫık. Bir Alevi kurumu olarak bu doğrultuda kadınların hak ettikleri ve layık oldukları yerlere gelebilmesi en önemli önceliklerimiz arasındadır.
Kadınlara ait bütçeniz var mı? Yoksa genel bütçede kadınlara tanımlanmış oranda pay ayırıyor musunuz?
Avrupa Alevi Kadınlar Birliği, Avrupa Alevi Gençler Birliği aynı zamanda özerk konuma sahiplerdir. Yani kendi tüzükleri ve hukuksal kimlikleri mevcuttur. Her iki kurumumuza Alevi Kültür Merkezi-cemevlerimizin kadın ve gençlik kolları üyelerdir. Ve her üye birim, kadın ve gençlik birimimize aylık üye aidatları ödemekteler. Böylece kendi bütçelerini kendileri oluşturmaktalar. Konfederasyonumuzdaki sistem her iki kurumumuz için de geçerlidir.
Buna ek olarak ihtiyaç duyulduğunda konfederasyon olarak imkânlarımız doğrultusunda her iki kurumumuza ekonomik yardımlar yapılmaktadır.
Alevi kadınlar neden dernek ve parti oluşumlarında yeterince yok? Katılımları arttırmak için kurumsal olarak ne gibi çabalarınız oldu?
Alevi kadınlar kendi örgütlerinde istenilen sayıda katılım sağlamamışken, parti oluşumlarında yer almalarını beklemek gerçekçi değildir. Kadının toplum içerisinde var olan rolünü ve etkinliğini anlatarak örgütlemeli ve karar alan mercilerde yani siyasette etkili olmaları için çaba harcanmalıdır.
Bu konuda Avrupa Alevi hareketi olarak kadınların siyasi partilerde aktif olmaları konusunda teşvik edici çabalarımız var. Şu an Avrupa’da faaliyet yürüten birçok siyasi parti içerisinde Alevi kadınlarının sayısı yeterli olmasa da diğer göçmen örgüt kadınlardan fazla olduğunu söyleyebiliriz.
Anaların inanç kurumunda yeterince olmadıklarını, ayrıca zaten bugün çok az sayıda ana olduğunu biliyoruz. Analara nasıl bir destek sunulmalı?
Bunu aslında geçmişten gelen bir eksiklik olarak görüyorum. Öğretinin ciddi bir asimilasyona maruz kalması sonucunda bugün önemli yanlışların yapıldığını görüyoruz. Öyle ki, kadının Alevi inancı ve öğretisindeki yerini anlamayan ya da yanlış yorumlayan bir düşüncenin olduğunu maalesef görebiliyoruz. Bu, bilgi kirliğinden kaynaklanmaktadır. Bunun giderilmesi için ciddi zaman ve mesai ayrılması gerekiyor. Bu eksikliğin ve yanlış anlamaların düzetilmesi ve istenilen noktaya getirilmesi konusunda ciddi çabalar söz konusudur.
Özelikle son dönemlerde Ana-Dede eğitim seminerlerinde yetişen genç analarımızın sorumluluk üstlenmeleri, inanç kurulumuzda anaların sayısının her dönem artması açısından önemli bir gelişmedir. Bu konuda elimizden gelen her türlü destek verildiği gibi, Anaların cem erkânı başta olmak üzere, diğer erkânları da yürütmeleri konusunda ısrarcı olan bir duruş önümüzdeki dönemlerde daha kararlı olarak ortaya konulacaktır.
Bugün Avrupa’nın kaç ülkesinde Alevi Kadınlar Birliği resmi statüye sahip?
Avrupa Alevi Kadınlar Birliği ve Almanya Alevi Kadınlar Birliği resmi statüye sahiptir. Diğer Avrupa ülkeleri henüz bu oluşumu gerçekleştiremediler. Bunun nedeni henüz yeterli altyapı çalışmaları tamamlanmadığındandır. Altyapıları tamamlanan diğer ülkelerde de resmi statüler hayata geçirilecektir.
Alevi kadınların önünün açılması için Alevi erkeklerin üzerine düşen görevler nelerdir?
Alevi erkeklerin sosyal, siyasal ve kültürel yaşamda ne mutlu ediyorsa, kadınlara da aynı hakkı ve şansı tanımaları konusunda vicdanlı olmaları ve sorumluluk üstlenmeleri gerekmektedir. Özelikle kadınların her alanda sorumluluk üstlenmeleri konusunda teşvik edici bir rol üstlenmeleri kaçınılmaz bir görevdir.
ERKEKLER BİR YERE GELİNCE KADINLARIN HAKKINI GASP EDEREK Mİ GELMİŞ OLUYORLAR?
Ali Kenanoğlu – Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği önceki başkanı – HDP İstanbul Milletvekili
Uzun yıllardır Alevi hareketinin içinde yer alıyorsunuz. Alevi kadınlarının sorunları nelerdir, gözlemleyebildiniz mi?
Alevi toplumu genel Türkiye toplumundan çok farklı özellikler taşımıyor. İnançsal anlamda kadını çok öteleyen bir öğretisi olmasa da toplum geleneksel ataerkil feodal yapısını koruyor ve kadınların toplum içerisindeki statüleri pek değişmiyor. Şüphesiz ki Sünni ve Şii İslam toplumunda yaşayan kadınlar ile Alevi toplumu içerisinde yaşayan kadınlar arasında çok sayıda farklılık vardır. Ancak demokratik bir toplum yapısında olması gereken kadın erkek eşitliğini bulmak mümkün değildir.
Bu bağlamda Alevi kadınları da yaşamın içerisinde bulunan tüm negatiflikleri yaşıyorlar. Ayrıca Alevi kadın sokağa çıktığı, işe gittiği zaman sadece Alevi toplumu içerisinde olmadığı gibi yaşadığımız ülke de Alevi değerleriyle yönetilmemektedir. Dolayısıyla Sünni kadın ne tür zorluk yaşıyor ise Alevi kadın da o zorluğu, sorunu yaşamaktadır. Hatta Alevi kadının biraz daha özgür tavrı (kıyafet ve sosyal yaşam içerisinde olma serbestisi) kendisine müsait (!) kadın gözüyle bakılmasına dahi neden olabilmektedir. Sünni egemen devlet yapısında başı örtülü olmayan kadına yönelik yaratılan bu müsait kadın(!) bakış açısından inançları gereğince de örtünme gereği duymayan Alevi kadınları topyekün etkilenmekte ve sorun yaşamaktadırlar.
Alevi kurumlarında üyelik açısından kadınların sayısı yarıya yakın. Ama karar mekanizmalarında ve kritik kurullarda ya azlar, ya yoklar? Bunu nasıl açıklıyorsunuz?
Tüm STK’lar’da bu durum nasıl açıklanıyorsa Alevi kurumları için de durum aynıdır. Kadının eve ve çocuklara bakma sorumluluğu, kadının evinde olması gerektiği yönündeki bakış açısı, özgürce seyahat imkanlarına sahip olamaması, ekonomik bağımsızlığının olmaması diye sıralayabileceğimiz ana nedenler ve bunların yanı sıra özgünlük arz eden farklı sebepleri sıralayabiliriz. Bir kuruma üye olmakla yönetici olmak arasındaki sorumluluklar çok farklı olduğu için kadın yönetici sayısı az olmaktadır.
Üyesi olduğunuz kurumun mutfağında çalışıp, yöneticilere ve kuruma gelen herkese hizmet etmekle sınırlandırılmış göreviniz olsa o kurumda kalır mıydınız?
Tabii ki kalmazdım. Bu hizmetler ile sınırlandırılmayı kabul etmem mümkün değil ancak bu hizmetleri de yapmam anlamında söylemiyorum bunu. Zaten sadece bu hizmetlerle sınırlandırılan kadın ve diğer kimselerin kurumlarda uzun süre gönüllü olarak kalmadıklarını görebiliyoruz.
Alevi kadınların, Alevi kurumlardan bağımsız olarak, Alevi kadın olmak zemininde örgütlenmelerine nasıl bakıyorsunuz?
Örgütlenme bir ihtiyaç duyulması halinde oluşur. Böyle bir örgütlenmeye ihtiyaç duyan Alevi kadınların Alevi kurumları dışında bağımsız örgütlenmeler kurmaları da son derece yerindedir. Hatta biz Alevi örgütlenme modelinin gelinen aşamada Alevi toplumuna cevap vermediğine inanıyoruz. Bu nedenle farklı kesimlerin bağımsız örgütlenmeleri ve çatı örgütlenmesinde eşit şekilde yer almalarını öneriyoruz. Bununla ilgili taslak çalışmalarımız oldu, HDK benzeri bir örgütlenmenin Alevi toplumunun örgütlenme sorununu çözeceğine inanıyorum. Bu bağlamda ayrı kadın örgütlenmeleri ve Alevi kadınlarının kadın meclisleri oluşturması gerektiğini rapor etmiş birisiyim.
Siz Alevi milletvekilisiniz. Mecliste kadınların temsiliyet sorunu var, aynı zamanda özelde kadın politikasını bilen Alevi kadın milletvekili temsiliyeti sorunu var. Bu sorunlar biliniyorken Alevi kurumlar neden sadece erkek vekil adaylar gösterdiler? Aday gösterilen erkekler bu durumdan rahatsız oluyor mu?
Bu durum önceki sorularla ve sorunlarla bağlantılıdır. Alevi kurumlarının temsiliyet noktasında Alevi kadın yoksa milletvekilliği konusunda da olamıyor maalesef. Alevi örgütleri milletvekili adaylarını HDP’ye önerdiler bunlar içerisinde kadın arkadaşlar da vardı. Sanırım temsiliyet bakımından daha önce söylediğim nedenlerden dolayı yeterli görülmemiş olabilirler.
Kadının önce kurumda aktif hale gelmesi temsiliyet noktasında bulunması bu tür önermelerin yolunu açacaktır. Aksi takdirde Alevi kurumlarında temsiliyet noktasında kadın arkadaşlar geri durursa veya engellenirse bu durum aynen milletvekilliğine de yansır. Mesele rahatsızlık duymakla açıklanacak bir mesele değildir, sorun temsiliyet sorunudur ve kadın arkadaşların bu temsiliyetleri zorlaması gerekmektedir.
Seçimler sonrasında Alevi adaylar için “Meclise can verdik” sloganı kullanıldı. Meclise verilen canlar erkekti. Sizce erkek canlar meclise verilirken eşleri olan kadın canlar seçim sürecinde ve sonrasında neler yaşadı?
Biz Alevi kurumlarından dört can gönderdik meclise bunlardan Mersin Milletvekilimiz Çilem canımız kadın arkadaşımızdır. Yani 3 erkek 1 kadın idi Meclise giden canlar. Bu tür durumlarda maalesef ki eşleri pek yanlarımızda görme şansımız yoktur. Bu erkek için de, kadın için de aynıdır. Kadın vekil arkadaşlar bu çalışmaları yaparken de erkek eşleri yanlarında değillerdi. Bizlerin eşleri de yanlarımızda değillerdi. Herkesin üve işi belirlenmiş ve herkes o görevini yapıyordu. Eşlerden biri seçim çalışması yaparken örneğin diğeri para kazanıyordu, örneğin evin ihtiyaçlarını karşılıyordu, örneğin çocuklarla ilgileniyordu. Bu durum çok erkekle kadın arasında değişkenlik arz eden bir durum değildir. erkek siyasetçinin eşi ne yaşıyorsa kadın siyasetçinin eşi de aynı mağduriyeti yaşıyor, bunu biliyorum.
Sizin siyasal ve mesleki hayatınızdaki yükselişte eşinizin etkisi var mı?
Şüphesiz ki yaşam birlikte ortaklaşa yaşanıyor. Hiçbir katkısı olmadığını söylemek nankörlüktür. Siyaseten hiçbir şey yapmasa bile sizin gözünüzün arkada olmamasını sağlıyor. Evinizin çocuklarınızın sağlam ellerde olduğunu bilmek bile size güven ve güç veriyor.
Eşiniz de sizinle aynı siyasi ve kültürel yönelimde ve aktivite içerisinde ise bu defa daha farklı bir etkileşim oluyor. Bir çok meseleyi birlikte değerlendirme ve karşılıklı beslenme imkânınız oluşuyor. Hangi durumda olursa olsun eşlerin şüphesiz ki sizin yükselişinizde olumlu etkisi bulunmaktadır.
Aleviler kadın erkek eşitliğini kabul ediyor ama gerçekte böyle bir durum yok. Kadın erkek eşitliği için Alevi erkeklerin üzerine düşenler neler?
Bizim sıkça söylediğimiz bir söz var; “Alevilikte kadın erkek eşittir, Alevilerde değil”, bu nedenle Alevilerin kadın erkek eşitliğini kabulü inançlarının bir gereği olmaktan öteye gitmiyor. Yani Aleviler inançlarının gereğini yerine getirmeyip o öğretiyi çiğniyorlar ve kadın erkek eşitliğini bertaraf ediyorlar. Aleviler inançlarından uzaklaşıp, öğretilerini unuttukları için bu durum ortaya çıkmıştır. Yüzyıllar öncesinin Alevilerinde kadın erkek eşitliği bugünkünden çok daha ileri safhadaydı. Alevi toplumu git gide Sünni-Şii İslam asimilasyonunun etkisiyle ve inançtan uzaklaşarak erkek egemen dünyanın alışkanlıklarına sığınarak kadınları ötelemeye ve gri plana itmeye başladılar. Bu durumdan kurtulmanın yolu öğretinin gereğini yerine getirmek ve eşini eşitin olarak görmektir.
Sizce bugün toplumda önemli yerlere gelmiş olan Alevi erkekler oralara kadınların haklarını gasp ederek de ulaşmış olabilirler mi?
Hakkı olan hakkını arayamıyor ise bunun nedenini erkeklerde veya kadınlarda aramak çok da hakkaniyetli bir şey değildir. Kadınlar bugün olması gereken yerlerde değilse bunun tek nedeni erkekler değildir. Bütün bir sistem bu duruma neden olmaktadır. Kadınlar bir yere gelince kimsenin hakkını gasp etmeden geliyor da erkekler bir yere gelince kadınların hakkını gasp ederek mi gelmiş oluyorlar? Bu eksik bir değerlendirme olur.
Alevi kadınların önünün açılması için Alevi erkeklerin üzerine düşen görevler nelerdir?
Alevi erkekler Alevi öğretisini özümleseler ortada bir sorun kalmaz. Alevi kadınlar da Alevi öğretisinden kaynaklı haklarını bilmeleri gerekiyor ki bu eşitliğin kendileri için bir lütuf değil, bir hak olduğunu, inançlarının da gereği olduğunu görsünler.
Alevi erkekler başta Alevi kurumlarında olmak üzere tüm inançsal ve toplumsal alanlarda kadınlarla eşit olduklarını kabul etmek durumundadırlar. Alevi kurumlarında eş başkanlık ve eşit sayıda yöneticilik esasına geçilmesi gerekmektedir.
Kadın erkek eşitliği konusunda Alevi erkekler ne diyor? -1 yazısına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz
http://siyasihaber.org/kadin-erkek-esitligi-konusunda-alevi-erkekler-ne-diyor-1-gulfer-akkaya-2