Bir süredir Erdoğan ve AKP’nin yeni devletiyle eski statüko güçleri el ele vererek Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük karşı devrimci hareketlerinden birini sahnelemekteler. “7-8 Eylül Saray Darbesi girişimi” olarak tarihe geçecek bu karanlık günler, Dersim, 6-7 Eylül olayları, Maraş, Çorum, Sivas katliamları gibi Cumhuriyet tarihine bir leke daha eklemiştir.
Erdoğan ve AKP MHP’yle el ele vermiş, Türkiye’nin dört bir yanında faşizmi yükseltiyor. İki gündür Türkiye’de yaşananlar “postmodern” değil, bildiğimiz klasik Hitler/Musolini faşizmi uygulamalarıdır! Bunun bir adım sonrası faşizmin kurumsallaşması, kalıcılaşması ve yaygınlaşmasıdır. Erdoğan / AKP ve MHP’nin siyasi temsilciliğini yaptığı bu faşist blok adeta bir saray darbesiyle siyasete el koymak, kazanılmış tüm demokratik hakları geri almak ve bir sıkıyönetim rejimi inşa etmek istiyorlar.
MHP lideri bunu ağzıyla dile getiriyor, Erdoğan ve AKP ise icraatlarıyla konuşuyorlar.
Mesele her ne kadar Erdoğan’ın başkanlık, AKP’nin tek başına iktidar ve MHP’nin kafatasçı politikaları ekseninde cereyan ediyor olsa da, ortaya çıkan bu sonucun yerli ve küresel sermayenin bölgeyi yeniden dizayn etme çabasının ürünü olduğu gerçeğini gözden kaçırmamamız gerekiyor.
Karşımızda sadece hastalıklı bir diktatörlük sevdalısı olsaydı sorun görece daha rahat aşılabilirdi. Ancak Erdoğan’ı bu sürecin aktörü yapan asıl dalga Ortadoğu’nun enerji kaynaklarından ve pazarından daha fazla pay almak isteyen sermaye hırsıdır! Şimdi olan bitende hiçbir günahları yokmuş, hatta demokratikleşme istiyorlarmış gibi davransalar da tüm yaşananların sorumlusu en az Erdoğan/AKP kadar TÜSİAD’ından MÜSİAD’ına sermaye çevreleri ve emperyalist güçlerdir.
Gelinen noktada Erdoğan/AKP bir saray darbesiyle siyasete el koymaya çalışmaktadır. 7 Haziran seçimlerinde istediği sonucu alamayınca Kürt sorunun demokratik çözümünün konuşulduğu masayı devirerek seçimle alamadığını el koyduğu devlet zoruyla alma yoluna girmiştir.
7 Haziran akşamı yaptığı ilk konuşmadan itibaren MHP lideri Devlet Bahçeli tüm ülkücü camiayı ırkçı bir kalkışmanın hizmetine vereceğini ilan etmiş durumdaydı. Nitekim o günden bu yana devlet aklını Erdoğan/AKP ve MHP birlikte kurmakta, işletmekteler.
Bu darbeci odak sadece iktidara el koymaya değil, Türkiye’de bir sıkıyönetim rejimi yerleştirmeye çalışmaktalar. Söz konusu olan yalnızca Kürt sorunun demokratik çözüm imkanlarının sabote edilmesi değil her türlü demokratik talebin, mücadelenin boğulması, Erdoğan ve AKP karşısındaki tüm muhalefetin bitirilmesi girişimidir.
Erdoğan/AKP, MHP tabanını da kullanarak memleketi “Saray düzeni”ne mahkum etmeye çalışıyorlar. Bu saray darbesine karşı tek yol halklarımızın demokrasiye, özgürlüklere, temel insan haklarına sahip çıkarak sarayın oyunu bozmasıdır.
Bu faşist kalkışmayı halklarımızdan başka durdurabilecek bir güç yoktur! Kürtlere, HDP’ye, sosyalistlere, demokratlara yönelik bu nefret AKP’li ve MHP’li olmayan tüm kesimlere yönelecektir. O yüzden bu saray darbecileri dışında kalan, bu gidişattan endişe duyan halklarımız en az bu darbeciler kadar cesur olmayı başarmalı, kötü gidişatı durdurmak için organize şekilde harekete geçmelidir.
Barış isteyenlerin sesi, savaş isteyenlerden daha gür çıkmak zorunda!
Demokrasi isteyenler, sıkıyönetim rejimi kurmaya çalışanlardan daha örgütlü davranmak zorunda!
Özgürlük isteyenler, yasaklar rejimi kurmak isteyenlere karşı durmak zorunda!
Aydınlık isteyenler, karanlık bulutları dağıtmak zorunda!
Yarın Suriye’ye dönmek istemeyenler, bugün demokratik Türkiye için harekete geçmelidir. Tüm halkalarımızı, sadece HDP taraftarlarını değil, diğer siyasi partileri desteklese bile savaşa değil barışa inanmaya, yasakları değil demokratikleşmeyi savunan tüm halklarımızı saray darbesine karşı durmaya, demokrasi mücadelesi etrafında kenetlenmeye çağırıyoruz.
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi
Merkez Yürütme Kurulu