Sermaye birikiminin yüzde 20’ler eşiğinde takılıp kalması; dışsal kırılganlıkların artması ve insan gücü niteliğinin (Osmanlı tutkuları içinde) kaçınılmaz aşınması, gelecek için büyüme patikasını büyük olasılıkla yüzde 3 eşiğine doğru, aşağı çekecektir
Türkiye İstatistik Kurumu, Ocak-Eylül 2014’ün milli gelir tahminlerini yayımladı. Dokuz ayın özeti şudur: 2011 sonunda başlayan durgunlaşma hızlanmıştır. Dokuz aylık verilere bakarsak 2013’te yüzde 4 olan büyüme hızı Ocak-Eylül 2014’te yüzde 2,8’e düşmüştür. Son üç aya gelince bu oran yüzde 1,7’ye inmiştir.
Tabloda, sabit (1998’e ait) fiyatlarla milli gelirin ana harcama kalemlerini son iki yıl için karşılaştırıyoruz. Tablonun yapısını da açıklayalım: Özel tüketim, devlet tüketimi ve yatırım harcamalarına (tablonun ilk üç satırına), dış dünyanın Türkiye’de yaptığı harcamalar, yani mal ve hizmet ihracatı (satır 4) eklenir; bizim şirketlerin, kurumların, bireylerin dış dünyadaki harcamaları, yani ithalat (satır 5) bu toplamdan çıkarılır.Harcamalara göre milli gelire (satır 6’ya) böylece ulaşmış oluruz.
Tablonun son satırı ise Türkiye ile dış dünya arasındaki yabancı, yerli, kayıt-dışı tüm sermaye hareketlerinin toplamını veriyor.
Sabit Fiyatlarla Milli Gelir (Milyon TL), Dış Kaynaklar (Milyon $) ve Değişim Oranları
***
Durgunlaşmanın ardındaki temel etken, toplam sermaye hareketlerinde 25 milyar dolara yaklaşan (yüzde 42’yi aşkın) daralmadır.
Dış kaynaklardaki bu olumsuz hareket, 2013’ün ikinci yarısında başlamış, bu yılın ilk yarısında devam etmiş; sonraki aylar, iniş-çıkışlı seyretmiştir. Tabloda yer alan gerileme, 2013’ün dolarlı milli gelir toplamının yüzde 3’üne yaklaşan bir dış şok anlamına gelir.
Geçmişin kötü yıllarında (örneğin 1994, 1999, 2001, 2009’da), dış kaynak hareketlerinin (bazen “net çıkış” kaydederek) milli gelirin yüzde 6-9’u civarında daralması, ekonominin küçülmesini tetiklemişti. 2014’te benzer nitelikteki dış şok bu boyuta gelmemiş; şimdilik sadece durgunlaşmaya katkı yapmıştır.
Gelecek ne gösterir? ABD’nin parasal daralması, AB’nin olası likidite genişlemesiyle ne derecede telâfi edilir? Spekülatörlerin risk iştahı, Türkiye gibi riskli, yüksek getirili ülkelere yönelecek derecede coşar mı? Petrolcüler finansal yatırımlarını daraltırlar mı? Öngöremiyoruz.
İç talep, özel ve kamusal tüketim ile yatırımların toplamına eşittir. 2014’ün ilk dokuz ayında iç talep aşağı yukarı sabit kalmıştır. Büyümenin kaynağı, böylece mal ve hizmet ticaret dengesindeki düzelmedir.
Gelecek ne gösterir? Petrol fiyatlarının düşmesi, Türkiye’nin ithalat faturasını aşağı, harcamalar hesabına göre milli geliri yukarı çekecektir. Ne var ki, Türkiye’nin büyük dış pazarları (AB ve Rusya) da daralmakta; küçülmektedir ve 2014’teki ihracat artışını sürdürmek güç görünmektedir.
2014’ün çarpıcı bir özelliği (sabit fiyatlarla) yatırımların yüzde 5,1 oranında gerilemesidir. Daha anlamlı olan cari fiyatlarla sermaye birikimini milli gelire (2008-2014 yılları için) oranlayalım. Ortalaması yüzde 19,7’dir. Bu tempoda bir sermaye birikimi orta vadede Türkiye’yi durgunluğa mahkûm eder.
Son 15 yıl için Türkiye ekonomisinin potansiyel büyüme hızını yüzde 3,9 olarak tahmin etmiştim. Sermaye birikiminin yüzde 20’ler eşiğinde takılıp kalması; dışsal kırılganlıkların artması ve insan gücü niteliğinin (Osmanlı tutkuları içinde) kaçınılmaz aşınması, gelecek için bu büyüme patikasını büyük olasılıkla yüzde 3 eşiğine doğru, aşağı çekecektir.
Yabancı gözlemciler de böyle düşünüyor. Örneğin IMF 2014-2019 için yüzde 3,4’lük bir büyüme ortalaması öngörüyor. Türkiye ekonomisini yöneten kadrolar da bu tür bir geleceği doğal, kaçınılmaz gösteren; “büyüme yarışında liderlik” iddialarından açıkça vazgeçen bir resmi söylem geliştirmektedir.
Gelecek ne gösterir? 2014’teki durgunlaşma temposu devam eder. Olası sert (krizli) iniş-çıkışlar içinde mi? Aheste beste mi? Bekleyip göreceğiz.