Tüm SYK üyelerinin katılımı ile yapılan oylamalar sonucu partimizin ismini seçtik: SYKP. Oylamalarda hangi isme oy vermiş olursak olalım artık SYKP bayrağını yükselteceğiz. 1 Mayıs’ta alanlara parti kimliğimiz ve bayraklarımızla çıkacağız.
Tüzük ve Program hazırlıkları sürüyor. İlgili komisyonların hazırlayacağı taslaklar yine en geniş üye katılımı ile tartışılacak ve son şekilleri verilecek. Program tartışmalarımıza becerebildiğimiz ölçüde geniş sosyalist ve ilerici kesimleri, kişileri de katmaya çalışacağız.
Ardından da, Türkiye işçi sınıfının en görkemli mücadele günü olan 16 Haziran’da kuruluşumuzu ilan edecek ve yola revan olacağız. Yolumuz açık olsun!
Kuruluşunun hemen ertesinde 25 civarında ilde, Siyaset okurlarının bir bölümü de hesaba katıldığında toplam 8-10 bin kişiyi bulan üye ve taraftar kitlesi ile yola çıkıyoruz. 75 milyonluk bir ülkede bu rakam mütevazi bir rakamdır ama iyi bir başlangıç için yeterlidir.
İdeolojik-politik olarak ise iddialıyız. İşçi sınıfı ve emekçilerin, kadın kurtuluş hareketinin, doğa ve yaşamın sürdürülebilmesi için savaşan ekolojist hareketin, devrimci genç ve aydınların, tüm ezilenlerin en ileri, mücadeleci unsurları ile buluşmaya ve sınıf mücadelesinde öncüleşmeye kararlıyız.
Henüz son halini almamış olsa da, Programa temel oluşturmak üzere yürüttüğümüz tartışmalar ve ulaştığımız sonuçlar buna olanak vermektedir.
ÖDP sendromu
Sosyalist hareketin kitleselleştiği 60’lı yıllarda TİP ve MDD hareketinden ibaret olan sosyalist hareketimiz amip gibi bölünerek çoğaldı. 70’li yıllarda, Uluslararası Komünist Hareketteki bölünmelerin de etkisiyle iş iyice çığrından çıktı.
Zayıf da olsa, ta o dönemde başlayan birlik arayışları, Eylül yenilgisinden çıkarılan derslerle de güçlenerek 90’lı yılların başında iyice hız kazandı. Kuruçeşme toplantılarından, SBP, BSP süreçlerinden geçerek ÖDP’ye evrildi.
Burada nedenlerine girmeyeceğiz, ancak şu kadarını vurgulayalım: ÖDP’nin (ortak parti deneyimi olarak) bilinen sonu sosyalist cenahta “ÖDP sendromu” diye adlandırabileceğimiz bir durum yarattı. Birliğe güvensizlik, aralarında bazı farklılıklar olsa da Marksizmi eylem kılavuzu kabul eden akımların siyaseten aynı parti çatısı altında buluşma olanağına şüpheyle yaklaşma…
“Makus talihimizi” yeneceğiz
Sadece ÖDP sendromunu aşmaya değil, sosyalist hareketin dağınıklıkla malül olan “makus talihini” yenmeye de kararlıyız. Yeniden Kuruluş sürecini zamana yaymamız, yalnızca ideolojik meselelerde değil temel politik sorunlarda da enine boyuna tartışmamız bundandır.
Öte yandan, 60’lı ve 70’li yılların birikimini taşıyan eski kuşaklarla 90’lar ve sonrasında mücadeleye girmiş genç, enerjik kuşaklar arasında, kısa bir zaman diliminde gerçekleşen yoldaşlaşma umut vericidir ve yukarıdaki iddiamıza da temel teşkil etmektedir.
Esin kaynağımız
Esin kaynağımız Marksizm-Leninizmdir; ancak birikimimiz bundan ibaret değildir.
İçinden süzülüp geldiğimiz gelenek söz konusu edildiğinde Türkiye Komünist Hareketinin en eskilerinden Dr. Hikmet Kıvılcımlı ve Mihri Belli de, devrimci hareketimizin yükseliş döneminin öncüleri Denizler ve Mahirler de yoldaşlarımızdır.
Dr. Hikmet’in teorik çalışmalarına ve direngenliğine, Belli’nin devrimciliğine, Denizler, Mahirler ve İboların ihtilalciliğine yüksek değer veriyor ve sahipleniyoruz.
Teorik ve politik birikimimiz, kritik bir zaman diliminde farklı politik yürüyüşler seçmiş bulunan yukarda adı geçenlerin mücadelelerinden ders çıkarmaya, eklektizme düşmeden, yaratıcı bir sentezle kendi yolumuzu seçmeye olanak vermektedir.
Kürt Özgürlük Hareketi ile var olan stratejik ittifakımızı sürdürmeye kararlıyız… Enternasyonalistiz. Sadece, Latin Amerika’da, Filistin’de değil, yerküremizin dört bir yanındaki halkların mücadeleleri söz konusu olduğunda da değil, yanı başımızda sürüp-gitmekte olan Kürt Halkının mücadelesi ile ilişkide de enternasyonalistiz. Enternasyonalizmin mihenk taşı burasıdır.
SYKP’yi oluşturan bileşenlerin her birinin 35-40 yılı bulan geçmişi ve mevcut ortak hayatı buna tanıktır.
Sosyalist Yeniden Kuruluş sürecek
Buluşmamızı ileri doğru bir adım olarak görüyor ve önemsiyoruz, ancak asla yeterli bulmuyoruz. Kendimize güveniyoruz ancak yaşadığımız coğrafyada devrimciliğin, sosyalistliğin bizden ibaret olmadığını da biliyoruz. Mevcut halde şu veya bu ölçüde farklı yollar izlesek de yeniden kuruluş anlayışımız ve yöntemimiz ilerde bu güçlerle buluşmaya olanak vermektedir.
Parti olarak işçiler, emekçiler, tüm ezilenler ve toplumun en ileri unsurları ile buluşarak özgürlük ve sosyalizm bayrağını yükselteceğiz.