SEÇTİKLERİMİZ – Yavuz Baydar’ın Artı Gerçek’teki yazısı: “Eğer CHP bütün bu faşizm mayalamasına ‘sonunda iki partili meclis çıkar biz de oyuna devam ederiz’ diye ses çıkarmadıysa, Meclis Saray’a bağlandıktan sonra ne olacak?”
YAVUZ BAYDAR
Erdoğan AKP'sinin 2014 ortalarından itibaren mayaladığı, 15 Temmuz kalkışmasının hemen ertesinde başlattığı karşı-darbe ivme kazanarak adım adım ilerliyor.
24 Ağustos gecesi yayınlanan iki Kanun Hükmünde Kararname (KHK= ile konsolide bir polis devletinin inşasında ani bir hareketlilik gözleniyor.
Ama bu kez, bir yeni aşamaya geçildiği anlaşılıyor.
693 sayılı KHK önceki kısıtlayıcı kararnamelerin devamına tekabül eden bir içeriğe sahip.
Ama 694 sayılı KHK bambaşka.
Bir dizi sistemsel, yapısal ve hukuki değişiklikler içeren bu KHK, kimi sol gözlemcilerin yarım ağızla 'istibdat' diye adlandırdığı rejimin adının artık faşizm diye konmasını kaçınılmaz kılan bir yöne doğru nihai adımları adeta gözlere sokuyor.
Esasında 694 sayılı KHK, Erdoğan açısından tam da beklediğimi yapıyor: İlerde (epey ilerde) bir gün OHAL'i şu veya bu sebeple ille de kaldırmak gerekirse, OHAL'in yokluğunda doğabilecek bir itiraz ve muhalefet dalgasına karşı iktidara dalgakıran ve zırh sağlayan düzenlemelerin sistemin hücrelerine şimdiden yerleştirilmesi, yasalara yedirilmesi ve böylece faşist düzeni, o düzenin bileşen yönetici güçlerinin menfaatleri adına kalıcı kılması.
Korkulan buydu. Benim 'acaba ne zaman buna başvurulacak?' diye beklediğim de buydu ve kabus işte şimdi derinleşiyor.
BBC Türkçe'nin derlemesine göre bu değişikliklere göz atalım:
- 58 sayfa ve 203 maddeden oluşan 694 sayılı KHK ile üzerinde değişiklik yapılan ya da yeni düzenleme eklenen yasaların arasında Askerlik Kanunu, Köy Kanunu, İcra ve İflas Kanunu, Emniyet Teşkilat Kanunu, Yüksek Öğrenim Öğrenci Yurtları ve Aşevleri Hakkındaki Kanun, Orman Kanunu, Hakimler ve Savcılar Kanunu, TSK Personel Kanunu, Harp Okulları Kanunu, Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu yer alıyor.
- En kapsamlı değişikliklerin Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Personel Kanunu ve Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nda yapıldığı görülüyor.
- 694 sayılı KHK'nın diğerlerinden bir diğer önemli farkı, Emniyet Genel Müdürlüğü teşkilatında bir dizi yeni düzenlemeye gidilmesi ve toplam 32 bin 14 kadronun, Adalet Bakanlığı taşra teşkilatlarında 4 bin hakim ve savcı ile 2 bin de hakim adayı kadrosunun oluşturulması.
694 sayılı KHK ile ilgili en çok tartışılanların başında MİT ile ilgili getirdiği yeni düzenlemeler yer alıyor.
- MİT Başbakan'dan alınarak Cumhurbaşkanı'na bağlanmakta.
- Daha önce MİT Müsteşarı'nın başkanlığını yürüttüğü Milli İstihbarat Koordinasyon Kuruluna, Cumhurbaşkanı başkanlık edecek.
- MİT Müsteşarı hakkında soruşturma yapılması Cumhurbaşkanının iznine bağlı olacak.
- MİT mensuplarına ödenecek “işgüçlüğü”, “iş riski”, “mali sorumluluk” gibi zamlar ile “özel hizmet tazminatı” miktarları ve bu zamların ödeme usul ve esasları Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek. Cumhurbaşkanı teşkilat mensuplarının fazla mesai ücretlerini de bir talimatı ile belirleyebilecek.
- Cumhurbaşkanı, MİT’te sözleşmeli personel çalıştırabilecek. Bunun için Devlet Memurları Yasası’ndaki sözleşmeli personel hükümlerine bağlı kalması gerekmeyecek. Sözleşmeli MİT personelinin ücret ve ödemelerini de Cumhurbaşkanı belirleyecek.
- Soruşturma izni verilmesi veya verilmemesi kararlarına karşı 10 gün içinde Danıştay Birinci Dairesine itiraz edilebilecek.
- Milli Savunma Bakanlığı ve TSK'da görev yapan personele ilişkin istihbarat hizmetleri MİT tarafından yürütülecek.
- MİT, güvenlik soruşturması kapsamında Bakanlık ve TSK personeli hakkında kıt'a içinde veya dışında her türlü araştırma yapabilecek.
- Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) teşkilatındaki unvanlara Özel Harekat Başkanı, Özel Harekat Başkan Yardımcısı, Özel Harekat Müdürü unvanları ekleniyor. EGM merkez teşkilatında 1 özel harekat başkanı, 3 özel harekat başkan yardımcısı kadrosu açıldı. EGM taşra teşkilatında ise 8 özel harekat müdürü, bin 500 komiser yardımcısı, 20 bin polis memuru, 7 bin 500 çarşı ve mahalle bekçisi olmak üzere toplam 29 bin 8 kadro açılıyor.
- EGM merkez teşkilatına da yeni 2 bin polis kadrosu veriliyor.
- Böylece Emniyet’e KHK ile toplamda 32 bin 12 kadro açılmış oluyor.
694 sayılı KHK'nin milletvekili soruşturulmasıyla ilgili değişikliklere de bakalım:
- Milletvekillerine seçimler öncesi ya da sonrasında işlediği suçlardan soruşturma açılabilecek.
- Soruşturmayı yapma yetkisi de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nda ve Ankara'daki ağır ceza mahkemesinde olacak.
- Soruşturmalar bizzat Cumhuriyet Başsavcısı veya görevlendireceği vekil tarafından yürütülmek zorunda olacak.
Ayrıca:
- KHK hükümleri kapsamında, ihraç edilen kişilere herhangi bir tebligat yapılmayacak, haklarında özel kanun hükümlerine göre işlem tesis edilecek.
- Kamu görevinden çıkarılan bu kişilerin, mahkumiyet kararı aranmaksızın, rütbe veya memuriyetleri alınacak, bu kişiler görev yaptıkları teşkilata yeniden kabul edilemeyecekler.
- Kapatılan kurum ve kuruluşlara ait taşınırlar ile her türlü mal varlığı, alacak ve haklar, belge ve evrak ilgisine göre Hazine'ye bedelsiz olarak devredilmiş sayılacak; bunların her türlü borçlarından dolayı hiçbir şekilde Hazineden bir hak ve talepte bulunulamayacak.
Ve:
- Yeni KHK ile "devlete, anayasal düzene ve devlet sırlarına karşı suçlar" ile terör suçlarında tutukluluk süresi üst sınırı 5 yıldan 7 yıla çıkarılıyor.
******
Bütün bunlar ne anlama geliyor?
Bu konuda tüm söyleneceklerin özünü, Türkiye'nin en önde gelen idare hukuku uzmanı Prof Metin Günday'ın yorumlarında bulmak mümkün.
''694 sayılı OHAL KHK'si ile TBMM fiilen lağvedilmiştir. 694 sayılı OHAL KHK'si ile, Kasım 2019'da yürürlüğe girmesi öngörülen Anayasa değişikliklerinin yürürlük tarihi de öne çekilmiştir'' diyor Günday.
Ekliyor:
“OHAL KHK'leri ile yürürlükteki kanunların değiştirilmesi, TBMM devre dışı bırakılarak OHAL'in olağanlaştırılmasıdır.''
''Yeni yayımlanan 694 sayılı KHK ile, hukuka açıkça aykırı ve denetimsiz bu uygulama tüm hızıyla sürdürülmektedir.''
Günday, Türkiye'de sözüm ona 'muhalefet'in orman yerine ağaca takılmasına da ağır bir eleştiriyi eksik etmiyor:
''Mesele, Bank Asya'ya "sehven" para yatırdığı için kamu görevinden çıkarılan AKP'li vekilin kızının 693 sayılı KHK ile göreve iade edilmesi değildir.
Mesele, salt aynı gerekçe ile kamu görevinden ihraç edilmiş binlerce insanın halen göreve iade edilmemiş olmasıdır.
Ve daha önemli mesele, hiçbir somut gerekçe olmadan kamu görevinden çıkarılmış binlerce insanın halen "sivil ölüm"le karşı karşıya olmasıdır.''
*****
Lafı dolandırmaya gerek yok.
Mesele, aynen Prof Günday'ın çizdiği tablodaki gibidir.
2014 ortalarından itibaren ülkeye mayalanan karşı-darbede, sırasıyla medya, yargı ve yürütme tek adam iktidarının keyfi kontrolüne terk edilmişken, geriye hayli hırpalanmış bir yasama, yani Meclis kalmıştı.
Yani, Kuvvetler Ayrılığı dediğimiz dörtlü temel demokrasi sacayağındaki seçilmişler meclisi.
Bu yapı zaten siyasetsiz, strateji yoksunu ana-muhalefetin yalpalamaları ve iktidar manipülasyonuna karşı – belki de bilerek ve isteyerek – direnememesi nedeniyle iyice zayıflamış, işlevinden koparılmış, denetim yapamaz hale getirilmişti.
694 ile Erdoğan – TSK kontrolünü de içine katarsak – her zaman ciddi rahatsızlık duyduğu Kuvvetler Ayrılığı olgusu yerine, nurtopu gibi bir Kuvvetler Birliği mekanizmasını kurmuş oluyor.
Bundan sonrasının tanımı için geçerli kavram da, faşizm olarak temayüz ediyor.
Aslına bakarsanız şekillenen hibrit bir düzendir: Özellikle MİT'in tek adam erkine bağlanması doğrudan doğruya Baas modeline veya Aliyev'in veya Orta Asya cumhuriyetlerinin liderlerinin kullandığı modele işaret etmektedir. Eskiden bu model Doğu Almanya'da Stasi veya Çavuşesku Romanya'sında Securidade yapılanması olarak iz bırakmıştı. Her halukarda artık Türkiye'de ala Turka bir muhaberat yapısı olacaktır ve korku kaynağı iyice kurumsallaşacaktır.
*****
Tekrar Meclis'e dönelim ve Artı Gerçek'te Meryem Yıldırım'ın dokunulmazlıklarla ilgili düzenlemeye dair haberinden parçalara da kısaca göz atalım:
Söz konusu düzenlemeyi konuştuğumuz HDP ve CHP’nin hukukçu vekilleri, büyük bir operasyonun arifesinde olunduğu konusunda hemfikir. HDP Adana Milletvekili Avukat Meral Danış Beştaş düzenlemenin AKP ve MHP’li vekilleri kontrol altında tutmak için getirildiğine dikkat çekerken, CHP İstanbul Milletvekili ve eski Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner “Seri halde dokunulmazlıkların kaldırılması operasyonları geliyor” dedi.
CHP Milletvekili İlhan Cihaner, “HSK’nın 6 adayını doğrudan 7 adayını da Meclis’teki çoğunluğu eliyle Cumhurbaşkanının belirlediği düşünülürse, Türkiye’yi yaygın bir dokunulmazlığın seri olarak kaldırılmasıyla ilgili bir süreç bekliyor.”
“Bugüne kadar vekiller hakkında düzenlenen fezlekeler adi suçlar olmadıkça başbakanlıkta, savcılıkta ya da bakanlıkta bekletilirdi. Ama son zamanlarda bu fezlekeler doğrudan Meclis’e gönderildi. Demek bu onun hazırlığıydı…”
HDP’li Meral Danış Beştaş, “İktidar bununla milletvekili yargılamalarını tek elde topluyor. Kontrol edebileceği, doğrudan izleyebileceği, talimat vereceği bir erk oluşturuyor” diyor ve ekliyor: “Bundan sonra özellikle paralel yapı ve benzeri iddialarla AKP ve MHP’li vekillere yönelik bir düzenleme gibi geliyor, kontrol etme açısından. Şu ana kadar ki bizimle ilgili yargılamalarda yetkisizlik ve görevsizlik verilemeyecek, haklarımızdaki davalar ilgili mahkemelerde devam edecek. Fakat bundan sonraki davaların tümü; bizimkiler de, AKP ve MHP’ninkiler de tek mahkemeye gidecek. Avukatlara son savunma hakkı vermeden mahkemeye karar verme yetkisi veriliyor. Mahkemeler savunmayı dinlemeden karar verebilecek.”
Beştaş, Cihaner’in dokunulmazlıkları kaldırma operasyonu başlayacağı fikrine de katılıyor:
“Mahkemeyi belirlediler, yargı yerini, faaliyetini belirlediler; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı. Kurulacak bir mahkeme, dokunulmazlıkları hızlıca kaldıracak. Bu bir tehdit aynı zamanda. Vekilliklerin dokunulmazlıklarının tek tek kaldırılma hamlesi gelebilir bundan sonra. Milletvekillerine yönelik yeni operasyonlar başlayacak.”
“Parti yargısı kurumsallaştırılıyor. Parti devleti, tek insan devleti. Faşizm dediğim tam da böyle bir şey: Bir kişi eliyle tüm kontrol mekanizmalarının, denge-denetimin ortadan kaldırılması. Meclis’in en önemli fonksiyonlarından biri; halk adına hükümeti denetlemektir. Denetleme de ortadan kalkıyor.Çünkü yürütme doğrudan parlamentoyu kendi denetimine alıyor.Milletvekilleri üzerinde ‘demoklasin kılıcı’ duracak. Konuşursanız, şunu yaparsanız cezaevine gidersiniz, dokunulmazlığınız kalkar.''
*****
Mesele, evet, bu kadar açık ve basit.
Muhalefet istediği kadar 'Erdoğan korktu', 'AKP çatırdıyor' diye vaveyla etsin, Reis 'dümdüz gidiyor' ve bundan sonra da böyle gidecek. İktidar tekelleştikçe, feryat figan, bağırış çağırış boşlukta sedalar olarak kalacak.
O yüzden, bugün CHP'nin, Başkan Yardımcısı Zeynep Altıok'un ağzından yaptığı 'TBMM fiilen lağvedilmiştir' açıklamasını acı bir tebessümle karşıladım.
2014'ten beri ülkeye faşizm formatı atılırken, sağdan soldan aklı başında birçok insan 'baş aşağı gidiyoruz ey ana muhalefet neredesin?' diye uyarı üstüne uyarı yaparken, CHP neredeydi?
Dokunulmazlıkları kaldırmaya evet demenin, ne idüğü belirsiz bir asker kalkışmasının hemen ardından Yenikapı'ya koşturmanın vebali ortada değil mi?
Eğer CHP bütün bu faşizm mayalamasına 'sonunda iki partili meclis çıkar biz de oyuna devam ederiz' diye ses çıkarmadıysa, Meclis Saray'a bağlandıktan sonra ne olacak?
Milyonlarca mağdur insana ne olacak?
Altıok'un açıklamalarından sonra, başka bir CHP haberi düştü ekranlara.
Adalet Kurultayı için Kayseri’den Çanakkale’ye giden CHP Melikgazi ilçe teşkilatı üyeleri, yol güzergahında verdikleri molada atletli poz vererek, iktidara 'Atleti bırakın adaletsizliklere bakın' çağrısı yapmış.
Bravo.
Bu deli saçması tartışmaya sazan gibi atlamakla yetinmediler, hala dalga geçerek atletli pozlarla seçmen sayısı artacak zannediyorlar.
Aslında gerek de kalmadı ama, başka 694'ler de geldiğinde kendilerini kahverengi tulumla mahkemelerde görürsek ben üzülürüm ama başkaları üzülür mü bilemem doğrusu.
Osmanlı boşuna Etrak-ı bi-idrak dememiş.
Yerden göğe haklıymış.