Savcı Doğan Öz’ün öldürülmesinin 43’üncü yılında Berivan TAPAN yazdı – “Özgür iradeleri ellerinden alınan seçmenler, üniversitelerinde adalet arayan öğrenciler, öldürülmek istemeyen kadınlar artık daha da güçlüdür, saflar sıklaşmıştır. Şimdi tam da bu nedenle, adalet hızla kan kaybederken Doğan Öz gibi cesur savcılara ihtiyaç vardır. Şimdi değilse ne zaman?”
Adaletin, soyut bir kavram olmaktan çıkması, insanların yaşamlarında bir etki yaratmasıyla ancak mümkün olabilir. Adaletin ne derece önemli olduğunu, ancak adliye “saray”larına yolu düşenler bilir. O zaman ancak ete kemiğe bürünür. Kimi için haksızlığa uğramaktır, kimi için kandırılmaktır, kimi için de yakınını katledenlerin hesap vermesidir adalet.
Tam 43 yıl boyunca bir aile, derin devlet tarafından katledilen Doğan’ları için adalet arıyor. Suçunu itiraf eden bir katil, cinayette kullanılan silah, tanıkların ifadeleri hepsi mahkeme kürsüsünün tam önünde durdu yıllarca. Ve katil şu cümlelerle beraat ettirildi; “Elimizdeki bilgiler, belgeler ve tanık ifadeleri cinayeti İbrahim Çiftçi’nin işlediğini gösterirken ve vicdani kanaatimiz de bu yönde oluşmuştur. Ancak hukuki zorunluluk nedeniyle sanık İbrahim Çiftçi’nin beraatına karar verilmiştir.”
Bu, Türkiye’nin öldürülen ilk savcısı Doğan Öz’ün davasından çıkan bir karar…
Bu kararla, bir aile, bir toplum acıya, öfkeye, adaletsizliğe teslim edildi. Artık hakkın, hukukun yerini gücün aldığının kanıtı niteliğindedir. Ve bu güç, yeni nesillerin nefes almasını önleyen, adil bir seçim isteyen akademisyenleri karda kışta bırakan, kadınları meydanlara döken güçtür aynı zamanda.
Bu gücün en zayıf noktası ise, haykıran kesimlerin sesini daha da gürleştirdiğini öngöremeyecek yetersizlikte olmasıdır. Tetikçilerin sırtını sıvazlayan bu güç, gözü önünde olanları görememektir. Özgür iradeleri ellerinden alınan seçmenler, üniversitelerinde adalet arayan öğrenciler, öldürülmek istemeyen kadınlar artık daha da güçlüdür, saflar sıklaşmıştır. Şimdi tam da bu nedenle, adalet hızla kan kaybederken Doğan Öz gibi cesur savcılara ihtiyaç vardır. Şimdi değilse ne zaman?