Sait Demir yazdı: ”Dile kolay, işçilerin görece kazanılmış haklarının gasp edilmesinin üzerinden tam 40 yıl geçmiş. Dönemin TİSK başkanı olan Halit Narin’in 12 Eylül darbesi sonrası darbe için atfettiği sanılan “Bugüne kadar işçiler güldü, bundan sonra gülme sırası bizde” sözü, 24 Ocak İstikrar Kararları için söylenmiş olarak kabul edilmeli.”
Dile kolay, işçilerin görece kazanılmış haklarının gasp edilmesinin üzerinden tam 40 yıl geçmiş. Dönemin TİSK başkanı olan Halit Narin’in 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası darbe için atfettiği sanılan “Bugüne kadar işçiler güldü, bundan sonra gülme sırası bizde” sözü, 24 Ocak İstikrar Kararları için söylenmiş olarak kabul edilmeli. Zira “kemer sıkma kararları” diye adlandırılan 24 Ocak Kararları sebebiyle işçiler, emekçiler ekonomik ve sosyal açıdan çok ağır bedeller ödediler.
24 Ocak Kararları ile sermaye sınıfı, dönemin azınlık hükümetinin başındaki Süleyman Demirel aracılığı ile işçi sınıfına ve topluma her yönüyle nüfuz edecek ağır ve sert ekonomi politikaları dayattı. İşçi sınıfı 24 Ocak 1980 kararlarına grev kararları ile yanıt verdi. Dayatılan bu uygulamaların tam olarak yürürlüğe girebilmesi 12 Eylül darbesiyle mümkün oldu. 12 Eylül askeri darbesini yapanlar, 24 Ocak Kararlarının mimarı olarak bilinen Turgut Özal’ı ekonomi yönetiminin başına getirdiler.
Kamu kaynaklarının özelleştirilmesi, ucuz ve güvencesiz işçiliğe dönüşen emeğin taşeronlaştırma ile sermayeye “dikensiz gül bahçesi” olarak sunulması olarak da değerlendirilecek bu yeni dönemi kısaca irdeleyelim. IMF’nin direktifleri doğrultusunda dünyada Türkiye’de yaşanan ekonomik bunalımın aşılabilmesi için en basitçe işçi haklarının geriletilmesi, işçi ücretlerinin düşürülmesi hedefleniyordu. TİSK’in o dönemki istekleri her şeyi gözler önüne seriyor: Ücret zamları verimliliğe bağlansın, ücret artışları sınırlandırılsın, emeklilik yaşı yükseltilsin, kıdem tazminatına yasal tavan getirilsin, grev ertelemelerinin kapsamı genişletilsin, herhangi bir işçi sendikasının toplu sözleşme yapabilmesi için işkolundaki toplam işçi sayısının belirli bir oranını temsil etme önkoşulu getirilsin.
Sermaye 40 yıl önce ektiğini bugün hala biçiyor. Ücretler ve sosyal haklar eridi, emeklilik yaşı yükseltildi, kıdem tazminatı tavanı Anayasa Mahkemesi’nin iptal etmesine rağmen yeniden getirildi, çalışanın isteğiyle ayrılması halinde, tazminat verilmesi hakkı gasp edildi, yıllık ikramiyeler 4 ile sınırlandırıldı. 24 Ocak Kararlarının getirdikleri ile sendikalaşma oranı düştü, toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçi sayısı azaldı, taşeronlaşma ve esnek çalışma yaygınlaştı, özelleştirmeler nedeniyle yüzbinlerce işçi işinden çıkarıldı. SSK kanununda yapılan değişikliklerle işçiden kesilen sigorta primleri artırıldı, çalışanların sağlık yardımlarından yararlanmaları için aylıklarından prim kesilmesi ve ilaç bedellerinin bir kısmını çalışan ve emeklilerin ödemesi sağlandı.
12 Eylül darbecisi Kenan Evren, 7 Ocak 1991 tarihinde yaptığı bir açıklamada, “Eğer 24 Ocak Kararları denen kararların arkasından 12 Eylül dönemi gelmemiş olsaydı, o tedbirlerin fiyasko ile sonuçlanacağından hiç şüphem yoktu. Böyle sıkı bir askeri rejim sayesinde o tedbirler meyvesini vermiştir” demişti.
40 yıl önce yaşamlarımızdan çalanları ve 40 yıldır çalınanlara seyirci kalanları hatırlayalım.