Yaşar GÜNDEM*, 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü için yazdı: “Biz tiyatro ile uğraşanlar ne zaman başkasının acısına üzülürsek, insanlık adına o zaman küçük bir dokunuş yapacağız.”
Uluslararası Tiyatro Enstitüsü 1948 yılında kuruldu. Bu enstitü 1961 yılında aldığı bir kararla 27 Mart’ı Dünya Tiyatro Günü olarak kabul etti. Her yıl enstitüye üye ülkelerde 27 Mart Tiyatro Bayramı olarak kutlanır. Ülkemizde tiyatro ile ilgili ilk ulusal bildiriyi, yaşamını Türk Tiyatrosuna adamış olan Muhsin Ertuğrul yazdı.
Mart 2020’de Covid-19 salgını tüm dünyayı sardı. Bir yıldır sağlığımız için seferber olduk. Tüm iş kolları gibi tiyatro sanatı da bu salgından nasibini aldı. Mart 2021’e geldiğimizde ikinci kez seyircisiz kutlamalar yapılacak.
Hayatın akışı devam ederken, yaşam biçimimizde değişikliklere tanık olduk. Tanık olmanın ötesinde arayışlara ve yeni önermelere kafa yorduk. En çok da dijital yaşam hayatımızın merkezine oturdu. Evden işleri idare etmeler, online konserler, eğitimin dijital halleri…
Kapitalist sistemde insanın ötekileştirilmesine karşı mücadele sürerken, şimdi insanlı dünyada insansız yaşamanın ön çalışmaları yapılıyor. Hep daha pratik, hep daha makinalı ve insansız yaşam biçimi evrilip çevriliyor.
İnsan, iyi insan olabilme hayalleri sanki çok eski zaman hikâyeleri gibi kalıyor. Oysaki tiyatro hep insanı işler. Onun hallerini inceler. Sorunlarını ortaya koyar. Çözümler arar. Birlikte yaşayabilme ve başarabilme çabamızdır bizi insan kılan.
İnsan deyince biz tiyatro çalışanları da şu soruları sormalıyız: En son ne zaman şahsımız dışında bir şeylere parmak kımıldattık? Ne zaman diğerleri için bir şey yaptık? Ne zaman başkasının açlığında içimiz acıdı? Gemisini yürüten kaptan modundan ne zaman rahatsız olacağız? Yılan zaten kimseye dokunmaz da, bana dokunmasa iyi olur acizliğinden ne zaman sıyrılacağız?
Biz tiyatro ile uğraşanlar ne zaman başkasının acısına üzülürsek, insanlık adına o zaman küçük bir dokunuş yapacağız.
Ve insanlığın bunları düşünecek geçen yıl içinde epeyce zamanı olmuştur. İnsanla anlatma sanatının da artık iyi ve kötüyü ayırt etmesi ve iyi insanların sıkça ve çokça yan yana gelmesi zamanı çoktan geldi. Doğruluk ve iyilik bulaşıcıdır. Haydi bulaştıralım.
Adile NAŞİT’in kahkahasını…
Münir ÖZKUL’un şefkatini…
Rasim ÖZTEKİN’in gülümsemesini…
Zeki ALASYA’nın saflığını…
Levent KIRCA’nın muzipliğini…
Ayşen GRUDA’nın güzelliğini…
Tiyatronun IŞIĞINI…
Daha çok mevkiden, mal mülktense; daha çok huzuru ve dostluğu yayalım çevremize. Elimizden geldiğince…
*Samsun Sanat Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni