Bugün Ali Haydar Yıldız’ın ölümünün 49’uncu yılı… Tohum adlı romanda TKP/ML-TİKKO kurucularından olan Ali Haydar Yıldız’ın ölümü şöyle anlatılıyor: “Ali Haydar, korkunç ve sıcak bir hançer yemiş gibi yüzüstü düştü. Kalkmak istedi, iniltiyle başı kara gömüldü…”
Ali Haydar Yıldız, 1953 yılında Elazığ’nın Palu ilçesine bağlı olan Erturan Köyü’nde doğdu. Aslen Mazgirtli olan Yıldız, ilkokulu Elazığ’a bağlı Hüseynik Köyü’nde okudu. 1970 yılında liseyi bitiren Yıldız, İstanbul’a geldi ve 68 Kuşağı’nın bir parçası oldu.
Ali Haydar Yıldız, 1970 yılında gözaltına alındı ve 48 saat işkence gördü. 1 ay tutuklu kalan Yıldız, cezaevinden çıktıktan sonra Türkiye devrimci hareketi önderlerinden İbrahim Kaypakkaya ile tanıştı. Yıldız, 1972 yılında kurulan Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist ve Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu’nun kurucularından oldu. Yıldız, hayatını kaybettiği çatışma sırasında TİKKO Doğu Anadolu Bölge Komitesi Komutanı’ydı.
1973’te neler oldu?
24 Ocak 1973’te İbrahim Kaypakkaya, Ali Haydar Yıldız ve arkadaşları Dersim’in merkez ilçesi’nin Kutudere mevkiindeki Vartinik mezrasında bir köme sığınırlar. Gözcü olarak görevlendirilen arkadaşları uyuyakalır ve köme baskın yapılır. Çatışma çıkar ve askerlere kendi yaptıkları Çin tipi bombadan atarlar ancak bomba umulandan daha yakına düşer. Ali Haydar Yıldız’a geri çekilirken bir kurşun isabet eder ve yaralanır. Aynı anda İbrahim Kaypakkaya da boynuna saplanan saçma kurşunuyla yaralanır ve yere düşer. İbrahim Kaypakkaya kaçmayı başarır ancak Ali Haydar Yıldız ağır yaralanır ve kaçamaz. Yıldız’ın üzerinden Haydar Mecit yazılı bir kimlik çıkar. Çatışmadan sonra Ali Haydar Yıldız karakola bir jipin arkasına bağlanarak ve karların üzerinde sürüklenerek götürülmüştür. Olaya tanık olan köylüler, Ali Haydar Yıldız’ın vurulduğu sırada ölmediğini sürüklenirken hala hayatta olduğunu ve donarak öldüğünü söylemişlerdir.
Muzaffer Oruçoğlu, Tohum adlı romanında Ali Haydar Yıldız’ın ölümünden şöyle bahsediyor:
“… irkilerek ayağa fırlayan Ali Haydar, eğik durumda kömden dışarı fırladı. ‘Yaklaşın, yaklaşın diye bağırarak fitilini sigarayla ateşlediği bombayı savurdu. Patlamanın yarattığı şok çok derin oldu.. Peş peşe çığlıklar koptu. Askerler geri çekildi. Askerler tekrar saldırıya geçti. Altınbilek en öndeydi. Kırmayla bir el daha ateş etti. Diğerleri, otuz metre ilerlemişlerdi. Eve girmesinden dolayı en arkada kalmıştı. Kömden on beş metre kadar uzaklaşan Ali Haydar, korkunç ve sıcak bir hançer yemiş gibi yüzüstü düştü. Kalkmak istedi, iniltiyle başı kara gömüldü…”
Ozan Emekçi, Yıldız’ın ölümünün ardından “Vartinik Burası” türküsünü kaleme almış ve seslendirmiştir. Ozan Emekçi’nin gerçek adı da Ali Haydar’dır.
İşte o türkünün sözleri:
Vartinik burası mirik mezrası
Uzanmış yatıyor Ali Haydarım
Köyün önü olmuş bir kan deryası
Kan içinde yatar Ali Haydarım
Uzun ince boyu kıvırcık saçı
Halkını sevmekti onun tek suçu
Ali haydar ölmez ağlama bacı
Milyon milyon doğar ali haydar`ım
Korkusu yok idi patron ağadan
Ağalara korku saldı dağlardan
O bir tohum idi düştü topraktan
Filiz filiz büyür Ali Haydarım
Haykırır sesiyle halkının sesi
Halk sevgisi dolu göğüs kafesi
Karanlıkta halkın bir meşalesi
Pırıl pırıl yanar Ali Haydarım
Kulak verdi işçi köylü derdine
Ölümü bir görev saydı kendine
Devrim cephesinde sığmaz bendine
Bir sel gibi coşar Ali Haydarım