ABDULLAH KARABULUT yazdı… “Bu koşullarda ABD’nin dünyayı yıkıma sürükleyip yeniden dizayn edeceği bir Dünya Savaşı’na yönelmesi olanak dışıdır. ABD kaçınılmaz olarak bir ara dönemden geçerek sıradan bir ülke konumuna gelecektir.”
ABDULLAH KARABULUT
ABD 2008’de post-hegemonyaya (hegemonya sonrası çağ) girmiş, dünya iki kutuplu hal almıştı (ABD-RUSYA). Bu gelişimin ardı sıra Ortadoğu’ya yönelen kapitalist Rusya iki açıklamada bulunur:
İlki: ‘’SSCB’nin ilişkilendiği bütün ülkeler Rusya’nın ikinci sınırıdır.’’
İkinci açıklama ise: ‘’Rusya’nın dış siyasette önceliği Ortadoğu’dur.”
İlk açıklama, başta ABD olmak üzere tüm Batı’ya meydan okumaktadır. İkincisi ise paylaşımın bölgesel (lokal) alanlar üzerinde yürüyeceğine işaret etmektedir.
Test ederek paylaşım
Putin, Gorbaçov’un Batıya hediye ettiği Rusya’nın ‘’ikinci sınır’’ dediği ülkelerle, Batı devletlerini “test” ederek ilişkileniyor. “Testin” temel gayesi, varsa negatif olguları açığa çıkarmak, baltayı taşa vurmamaktır.
Gürcistan tekrar Rusya’ya
SSCB’nin dağılması sonrasında Gürcistan, ABD ile ittifaka girmişti. Dünya’nın iki kutuplu hal aldığı 2008’in ardı sıra Gürcistan lideri Saakaşvili, vatandaşları Rusya pasaportu taşıyan Güney Osetya’yı işgale kalkıştı. Bu gelişimi fırsata çeviren Putin, Saakaşvili’yi Rusya tankları ile Tiflis’e kadar kovalatarak ABD’ye, müttefiki Gürcistan üzerinden savaş ilan ederek “teste” tabi tuttu. Oğul Bush savaş ilanını rest edemedi, pas geçmek zorunda kaldı. “Test” tamamlanmıştır. Negatif bir olgu yoktur. Rusya Gürcistan ile ilişkilenir. Ayrıca bu gelişme sonrasında Putin, Karadeniz’de limanı olan Abhazya bölgesini de sessiz sedasız Rusya’ya dahil eder.
Suriye’de iç savaş
Suriye iç savaşı bağlamında ABD ve müttefiklerinin çıkarları farklı olsa da örtüşmektedir. ABD post-hegemonyaya girip bölgeden ayrılsa da, son olarak Müslüman Kardeşler’le ilişkilenerek Ortadoğu’da kısmi de olsa kalmak istemektedir. RTE iktidarı ise Suriye’de Müslüman Kardeşler’i iktidara getirip Büyük Ortadoğu’daki Müslüman Kardeşler’le ilişkilenerek bölgede etkin konuma gelmeyi hedeflemektedir. Siyasetini SSCB’nin Ortadoğu’yla ilişkilendiği dönemden beri daima ABD’den yana belirleyen Suudi Arabistan, Suriye’de Rusya karşıtı bir iktidarın oluşmasını istemektedir. Katar ise, Müslüman Kardeşler’e karşı olan Suudi Arabistan’ı bölge çapında kısıtlamak için Suriye iç savaşında Müslüman Kardeşler’in iktidara gelmesi hedefindedir.
Not etmek gerekir ki bölge genelinde RTE iktidarının ve Katar’ın çıkarları örtüşmektedir. Bu bağlamda Katar, RTE iktidarının “Büyük Ortadoğu’da” Müslüman Kardeşler ile ilişkilenmesini desteklemiştir. Bu nedenle RTE iktidarıyla Katar arasında, Katar’a ticarette, yatırımlarda ve benzeri alanlarda ayrıcalıklar tanıyan özel bir ilişki oluşmuştur. Muhtemelen basında sözü edilen, kaynağı bilinmeyen sermaye de Katar’dan gelmektedir. Görüldüğü üzere, ABD ve onun tüm müttefiklerinin çıkarları farklı olsa da uyuşmaktadır. Obama müttefikleri eliyle Suriye iç savaşını başlatır.
Rusya Suriye’de
SSCB’nin (Stalin’in) İkinci Paylaşım Savaşı sonrasında ABD ile paylaştığı, Kremlin’in ikinci sınırımız dediği 3 ülke Mısır, Irak ve Suriye’dir. Putin Gürcistan’dan sonra ‘’ikinci testini’’ 2008 sonrası Suriye’de yapar. Putin Suriye’yi ABD ve müttefiklerinin elinden almak hedefiyle; Suriye’den bilgi derleyen Türkiye’nin F4 keşif uçağını Beşar Esad’a vurdurarak ABD’ye müttefiki Türkiye üzerinden savaş ilan eder. F4 uçağı, uluslararası sularda vurulduğu halde ABD (Suriye haklıdır anlamına gelecek biçimde) ‘’Suriye karasularında vurulmuştur’’ diyerek savaş ilanını “rest” edemez, “pas” geçer. Negatif bir olgu yoktur. Test tamamlanmıştır.
Ardı sıra Batı ülkelerinin dışişleri bakanları ile 1. Cenevre toplantısı yapılır. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Suriye’yi sessiz sedasız Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’a teslim eder. Lavrov, Suriye iktidarını (daha sonra Özgür Suriye Ordusu olarak isimlendirilen) Müslüman Kardeşler’le mutabıklaştırmaya çalışsa da başaramaz. Sıra Kırım ve Ukrayna’nın Rusya’ya dahil edilmesine gelir.
Kırım ve Ukrayna
Tatar Türklerinin yurdu olan Kırım, Rusya’nın bir bölgesi iken SSCB döneminde Ukrayna’ya verilmiştir. Kırım, Tatar Türklerinin yanı sıra azınlıkta olan Rus vatandaşlarına da havidir. Putin Kırım’a önemli sayıda Rus vatandaşı göndererek Kırım’ı Rusya’ya dahil eder. Ukrayna’nın Rusya’ya karşı olan Batı yanlısı kesimi protesto etse de Kırım Rusya’da kalır.
Putin Kırım sonrasında Ukrayna ile ilişkilenmeyi gündemine alır. Süreçte Ukrayna’nın doğu sınırında bulunan bölgedeki Rus nüfusunu yeni Rus vatandaşları ilave ederek arttırır. Rusya’dan yana olan kesim Rusya ile ilişkilenmeden yana olsa da batı yanlısı kesim ve batı, bu ilişkilenmeye şiddetle karşı çıkar. Silahlı çatışmalar başlar ve giderek ciddi boyutlara ulaşır. Çatışmalarda bir dizi karşılıklı üstünlükler elde edilse de, Rusya Ukrayna ile ilişkilenemez ve sadece Doğu kesiminde kısmi bir bölge Rusya’nın etkinliği altına girer.
Not etmek gerekir ki Kırım Türkleri SSCB rejimine karşı oldukları için Stalin’in iktidar olduğu dönemde baskı altına alınmış, işkencelere tabi tutulmuş, önemli sayıda Tatar nüfusu da Sibirya’ya sürülerek köle gibi çalıştırılmıştır.
Obama Mursi’yle ilişkileniyor
Obama, Suriye iç savaşını başlattıktan sonra Mısır Cumhurbaşkanı “Müslüman Kardeş” Mursi’yle ilişkilenir ve İsrail’le mutabıklaştırmaya çalışır. Obama’nın tüm gayretlerine karşın mutabakat gerçekleşmez. Müslüman Kardeşler Filistin topraklarını işgal eden İsrail’e karşıdır. Müslüman Kardeşler eliyle Ortadoğu’da tutunamayacağını idrak eden Obama, Suriye iç savaşından büyük ölçüde elini eteğini çeker. Obama’nın Suriye iç savaşından ayrılmasıyla Suriye’de Müslüman Kardeşler’in iktidara getirilmesi olanaksızlaşır.
Yalnızlaşan “Müslüman Kardeş” RTE iktidarı ise Suriye dahilindeki IŞİD, El-Nusra, ÖSO vb. fanatik Müslüman ögelere silah, lojistik ve tıbbi destek vererek iç savaşı devam ettirir. İç savaşa IŞİD’in katılması sonrasında, süreç içerisinde Esad iktidarının son dönemine yöneldiği momentte, emperyalist-kapitalist Rusya’nın lideri Putin devreye girer.
Rusya tekrar Suriye’de
ABD; Suudi Arabistan, Türkiye ve Katar eliyle, (RTE, Obama, Beşar Esad iktidarını sonlandırıp) Müslüman Kardeşler’i iktidara getirmek niyetindedir. Başlattığı Suriye iç savaşından Suudi Arabistan ve Katar’ın ayrılması ile süreç bir ara döneme girer. Buna karşın RTE; IŞİD, IŞİD’e havi El Nusra, Özgür Suriye Ordusu vb. fanatik İslamcı ögelerle (silah, lojistik ve sağlık desteği vererek) savaşı devam ettirir. İlerleyen süreçte Suriye iktidarının son dönemine yöneldiği momentte, Rusya Suriye’yi elde tutmak için devreye girer. “İkinci sınırımız” bağlamında emperyalist bir yayılmaya yönelmiş olan emperyalist-kapitalist Rusya Suriye’yi elde tutmak için devreye girer.
Angajman kuralları sonlandırılıyor
RTE 2012’den beri Suriye sınırında F16’larla Suriye hava sahasından bilgi toplamakta ve taraftarlarına (Özgür Suriye Ordusu vb.) aktarmakta idi. Ayrıca 15 millik hava sahasının Suriye dolayısıyla Türkiye sınırına mesafesi 5 mil olan hava sahası kısmına Suriye uçaklarının girmesi halinde Ankara savunma sistemlerini devreye sokarak vur emri verecekti. İkinci defa Suriye’ye gelen Putin ilk elde angajman kuralları ihlalini bertaraf eder. Ardı sıra Mig-29 uçakları ile Türkiye F16’larının radar sistemlerini kilitler. Türkiye hava sahasını birkaç kez ihlal ederek NATO’yu, müttefiki Türkiye üzerinden teste tabi tutar. Türkiye, hava sahası ihlalini “nota vererek” protesto eder. Feridun Sinirlioğlu bu durumu Batılı dışişleri bakanları ile değerlendirir, NATO Genel Sekreteri ile temasa geçer. NATO Konseyi hava sahası ihlalinin “kabul edilemez” olduğunu belirterek “Türkiye’nin yanındayız” der. NATO Rusya’ya herhangi bir yaptırımda bulunmamış, Türkiye’ye sahip çıkmamıştır.
Putin testten çıkan pozitif sonuçtan hareketle Türkiye’yi, “Suriye dahilindeki Fanatik İslami grupları bombardıman etmemize sakın müdahale etmeyiniz, durdurmaya çalışmayınız” diyerek ikaz eder. Bu ikaz Ankara’ya resttir. Davutoğlu bu reste “Rusya ile bir sorunumuz yoktur. Hiçbir ülkenin Suriye’deki çıkarları Türkiye’nin çıkarlarının üstünde değildir” diyerek yanıtlar(!)
Mısır silah bağlamında ilişkileniyor
“İkinci sınır” olan Mısır, Nasır ve Nasır sonrası dönemde silah teminini SSCB’den yapmaktaydı. ABD ile ilişkilendikten sonra ABD’den silah alan Mısır, diktatör Sisi’nin tasarrufu ile Rusya’dan silah teminine yönelir. Batının krize sürüklendiği mevcut dünya atmosferinde, Rusya’nın Mısır ile silah ticareti üzerinden ilişkilenmesi, Mısır’ı “ikinci sınır” ülke konumuna yükselebilir.
21. yüzyılda dünya savaşı olabilir mi?
Lenin Ekim Devrimi’nin ardı sıra emperyalistlerin SSCB’yi kuşatmasına meydan vermemek için silahlanmada emperyalistlerden geri kalmamak gerektiğini öngörerek barışı korumaya yönelmişti. Bu stratejik yönelimini “barış içinde bir arada yaşama, barış içinde yarış” şeklinde formüle etmişti.
Oysa 21. yy’da dünya atmosferi değişmiş, Batı krize girmiş, ABD atlatamadığı/atlatamayacağı bir krize sürüklenmiştir[1]. Bu atmosferden istifade kapitalist-emperyalist Rusya’nın lideri Putin, Batı’nın (başta ABD’nin) olası bir Dünya Savaşı’na yönelmesini kısıta almak için “silahlanma yarışını” sürdürmektedir.
Ayrıca Çin, silahlanma başta olmak üzere her bakımdan ABD’ye alternatif konuma gelmiştir. Rusya ile Çin arasında Şangay 5’lisi bağlamında başlayan ittifak devam etmektedir. (Çin, günümüzde Suriye’de, İran-Rusya ittifakına ilave Lübnan Hizbullahı ile sürdürülen ikinci sınır savaşına destek vermektedir.) Bu koşullarda ABD’nin dünyayı yıkıma sürükleyip yeniden dizayn edeceği bir Dünya Savaşı’na yönelmesi olanak dışıdır. ABD kaçınılmaz olarak bir ara dönemden geçerek sıradan bir ülke konumuna gelecektir. Böyle bir tablodan çıkarılması gereken, dünyanın bugünkü iki kutuplu halinde bir Dünya Savaşı olası görünmemektedir.
25.09.2015
[1] ABD emperyalizmi, kapitalizmin bütün çelişkilerini ivmeleyen, komplike bir kriz yaşamaktadır. Bu nedenle eksi büyümeyi derkenar edememektedir. Halen dünya ekonomisinin büyük bir bölümüne hükmettiği için uzun bir ara dönemden geçerek sıradan bir ülke halini alacaktır.