Hafız Adalet Merkezi, 1990’lı yıllardaki ağır insan hakları ihlallerinde cezasızlık sorununu araştıran yeni bir rapor yayımladı. Rapor, ihlallerle ilgili bugüne dek açılan ceza davalarının yargılama süreçlerini mercek altına alıyor. Raporda, duruşmalardaki gözlem bulgularına dayanılarak, davaların cezasızlığa sürüklenmesine neden olan mevzuat, uygulamalar ve yargı makamlarının tutumları inceleniyor.
Hakikat Adalet Hafıza Merkezi (Hafıza Merkezi), 1990’lı yıllardaki ağır insan hakları ihlallerinde cezasızlık sorununu araştıran yeni bir rapor yayımladı. “1990’lı Yıllardaki Ağır İnsan Hakları İhlallerinde Cezasızlık Sorunu: Kovuşturma Süreci” başlıklı rapor, ihlallerle ilgili bugüne dek açılan ceza davalarının yargılama süreçlerini mercek altına alıyor. Raporda, duruşmalardaki gözlem bulgularına dayanılarak, davaların cezasızlığa sürüklenmesine neden olan mevzuat, uygulamalar ve yargı makamlarının tutumları inceleniyor.
Hafıza Merkezi, 2015 yılından bu Türkiye’de 1990’lı yıllarda olağanüstü hal (OHAL) bölgesinde işlenen ve kamuoyunda genellikle ‘faili meçhul cinayetler’ olarak anılan hukuk dışı infaz ve zorla kaybetme suçlarının belgelenmesi, yargısal süreçlerin analizi ve yaşananların toplumsal hafızada farklı kesimlerin anlatılarını da içerecek şekilde yer bulabilmesi için çalışmalar yürütüyor, yürüttüğü çalışmaları “Faili Belli” isimli sitede kamuoyu ile paylaşıyor.
Onarıcı adalet mekanizmaları devreye sokulmalı
Hafıza Merkezi’nin, “1990’lı Yıllardaki Ağır İnsan Hakları İhlallerinde Cezasızlık Sorunu: Kovuşturma Süreci” başlıklı raporunun sunuş yazısında, toplumda adalet duygusunun güçlendirilmesi için, ülkelerin geçmişleri ile yüzleşmesi ve inkarı sonlandırarak hakikatleri ortaya çıkarmasının önemine vurgu yapılıyor. Faillerin yargılanıp cezalandırılması, mağdurlar için onarıcı adalet mekanizmalarının devreye sokulması gerektiği dile getiriliyor.
Raporda, ağır insan hakları ihlalleriyle ilgili toplam 12 ceza davası inceliyor. İncelenen davaların cezasızlığa sürüklenmesine yol açan mevzuat, uygulamalar ve tutumları araştırıyor. İncelenen davaların ortak özelliği, 12 Eylül darbesinin gerçekleştirildiği 1980’li yılların sonlarından itibaren, 1990’lı yıllarda ağırlıklı olarak olağanüstü hal (OHAL) bölgesinde işlenen ve kamuoyunda genellikle ‘faili meçhul cinayetler’ olarak anılan hukuk dışı infaz ve zorla kaybetme suçlarını konu edinmeleri.
Davalar, etkili bir soruşturma yürütülmeksizin geçen uzun yılların ardından, uygulamada başvurulan dava zamanaşımı süresinin aşılmasına çok kısa bir süre kala, 2009- 2014 yılları arasında peş peşe düzenlenen iddianamelerle açılmış.
Açıldıkları dönem suçların işlenmesinde sorumluluğu bulunduğu iddia edilen kişilerin hesap verebilirliğinin sağlanacağına dair beklenti yaratan bu davaların 10’unda, sanıkların kendilerine isnat edilen suçları işledikleri için cezalandırılmalarına yeterli delil elde edilemediği gerekçesiyle beraatlerine ya da uygulanan ceza zamanaşımı sürelerinin dolması nedeniyle sanıklar hakkındaki suçlamaların düşürülmesine karar verilmiş. İkisi dışında bu kararlar henüz kesinleşmemiştir.
Verilen beraat kararlarından 2’si raporun tamamlandığı tarihlerde üst mahkemelerce istinaf/temyiz aşamasında bozulmuş ve dosyalar beraat kararı veren mahkemelere gönderilmiştir. İncelenen davalardan 2’si ise halen ilk derece ceza mahkemeleri önünde derdesttir.
Dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve ekibinin tarihe damgasını vuran uygulamaları
1990’lı yıllarda OHAL bölgesinde Türkiye tarihine damgasını vuran zorla kaybetmeler ve hukuk dışı infazlar, incelenen davaların konusunu oluşturmakta.
Rapor verilerine göre, köylerin ve diğer yerleşim birimlerinin yakılması, zorla boşaltılması ve sakinlerinin başka illere göç ettirilmesi, ‘faili meçhul cinayetler’ olarak anılan sivil infazların ve zorla kaybetmelerin apaçık bir biçimde artması, dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş ekibi tarafından “Alan Hakimiyeti ve PKK Örgütünü Bölgede Barındırmama” konsepti ile özel bir güvenlik stratejisi yürürlüğe girdiği tarihlerde gerçekleşmiş. Başta OHAL bölgesinde faaliyet gösterdiği iddia edilen Jandarma İstihbarat Terörle Mücadele (JİTEM) yapılanması olmak üzere, devlet içerisinde teşkilatlanan kimi paramiliter grupların “terörle mücadele” adı altında bu ihlalleri gerçekleştirdiği ve cezasızlık zırhıyla korunduğu, defaatle dile getirilmiş.
1990’lı yıllardaki ağır insan hakları ihlalleriyle ilgili AİHM kararlarına yer veren Rapor, “Hesap Verebilirliğin Sağlanmasına Yönelik Önemli Yasal ve Siyasal Gelişmeler”, “Kamu Görevlileri ve Güvenlik Güçleri Hakkında Açılan Kritik Davalar”, “Ağır Hak İhlallerinin Tekrarı, Yeni OHAL Süreci ve İnsan Hakları Krizi Dönemi” başlığı altında, sürece yönelik bilgilerle birlikte konu edindiği 12 ceza davasına dair izlenimlerini aktarıyor.
Yeni dönemin dinamiklerinin tartışılacağı webinar 18 Kasım’da
Hafıza Merkezi, 18 Kasım Perşembe günü raporun hazırlanması vesilesiyle, Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engellerden biri olan cezasızlık sorununu, Türkiye’nin ve dünyanın içinden geçtiği yeni dönemin dinamikleri üzerinden tartışacağımız çevrimiçi bir webinar düzenliyor.
Saat 15.00’de başlayacak olan programın açılış ve rapor bulgularının paylaşımını Emel Ataktürk Sevimli yapacak. Serdar Tekin, “Yerel Dinamiklerin Sonuçsuz Kalan Adalet Arayışına Etkisi”ni anlatacağı konuşmanın ardından, Senem Aydın-Düzgit, “AB ile İlişkilerde Değişen Dinamiklerin Yerel İnsan Hakları Politikaları Üzerindeki Etkisi”ni ele alacak. Evren Balta, “Bölgesel ve Küresel Dinamikler Işığında Türkiye’de Demokratikleşememe Döngüsü” , üzerine sunum yapacak.
RAPORUN TAMAMINA ULAŞMAK İÇİN TIKLAYIN.