Ahmet KALE yazdı: Yazının başlığını “Vatan Partisi” değil de “1954 Vatan partisi” yaparak başladık. Bunun nedeni, günümüzde Vatan Partisi isminin siyaset bezirganlarınca gasp edilmiş olmasıdır. Şimdilerde Vatan Partisi ismini taşıyan sahtekarlarla ayrılığını belirtmek istedik.
Kıvılcımlı’nın bilimsel sosyalizme kattığı eserler dışında örgüt anlamında da katkısını somutlandırdığı kurum Vatan Partisi’dir. Tüm yaşamını adadığı Tarih Tezi kadar önem verir Parti’ye.
Osmanlı Tarihi için hazırlayıp sonra kullanmaktan vazgeçtiği bir önsöz taslağını 2011 yılında bulup yayınlamıştık. Orada “Gel zaman, Tarih Tezi açısından toplumu ele alan bir Vatan Partisi’nin çıkışı, konuyu ansızın aktüalize etmişti.” Diyor (Tarih Yazıları, s. 240). Yani Vatan Partisi’nin toplumu Tarih Tezi açısından ele aldığını bizzat Kıvılcımlı söylüyor.
Vatan Partisi 1954 yılının 29 Ekim günü kurulmuş. Kuruluş duyurusunda “her şeyin üstünde HALK ve HAK kaygısı ile…” denerek Partinin karakteri ilan edilir.
Vatan Partisi tüzük ve programının yeniden basıldığı 1971 yılı başlarında yazdığı “İşçi Sınıfı Partisine Giriş” yazısında Parti’nin kuruluş dönemini anlatır. Demokrat Parti iktidarını ve CHP “muhalefetini” anlattıktan sonra, “SOSYALİST SÜREK AVI” başlığında şunları yazar:
“Yerli Parababalarımızın Demirkırat iktidarı, hem yeni efendileri yabancı Parababalarına ne kertede sadık kul olduklarını saptamak için, hem eski düşmanları kandırılmış Halk yığınlarına ve özellikle Türkiye İşçi Sınıfına gözdağı vermek için, geniş bir sosyalist sürek avına çıktılar. Uzun ve inceden inceye gizli hazırlıklardan ve provokasyonlardan sonra ansızın gece baskınları yaptılar. Kanunlara dayanan: (Doktor Şefik Hüsnü adına bağlı) Emekçi Sosyalist ve (Avukat Esad Âdil adına bağlı) Türkiye Sosyalist Partileri ile ne kadar kurulu bağımsız İşçi Sendikaları varsa, hepsi çoktan kapatılmıştı. Şimdi Sosyalizmin son kılıç artıkları yakalanıp Kanunsuzluk suçu ile zindana atıldı.
“Böylece yerli yabancı Parababaları, Türkiye’de Sosyalizmin son erine dek “kökünü kazımış” olmakla övünüyor ve keyifle el sıkıyorlardı.”
Ve sonra VATAN PARTİSİ BAYRAĞI başlığında devam eder:
“İşte, Vatan Partisi, o panik karanlıkları içinde her ne olursa olsun İşçi Sınıfı, hak ve varlığının, yaşama savaşının bayrağını yere düşürtmemek için kurulmuştu. Daha kurulduğu gün, bunca yıl sosyalizm savaşçılığında öldürülmüş kimselerin teröre (zılgıda) meydan okuma gibi gelen bu cüretleri iki satırlık ihbar biçiminde İçişleri Bakanlığına duyurulmuştu. O “ihbar” dışında bütün “Hür Basın”ı ölüm susuşu kaplamıştı. İçişleri Bakanlığı da bütün açık ve gizli provokasyon servisleriyle Adliye avandanlığını Vatan Partisi üzerinde sıkı sıkıya odaklaştırmıştı.
“Vatan Partisi savaşı: Şu veya bu iç nedenlerle açılmış gedikten hür boşalış değil, bütün tıkanık bentlerin üstünden atılış oldu. Parababalarının geçici hoşgörü sosyetesinden yararlanmadığı için, en nankör “Susuş Kumkuması” sağı solu kaplamıştı. Ömrü hep zılgıt ve susuş kumkuması ortamında geçenler için “İşçi sınıfı cephesinde yeni bir şey” yok idi. Görev var idi. Görev: 35 yıllık deneyler açısından, Türkiye’de 1954 yılının, diyelim, 27 Mayıs gecesi İşçi Sınıfı İktidara gelse, 28 Mayıs sabahı, Türk Milletine hangi tekliflerle nasıl bir uygulama sunacağını çok kısa ve çok açık anlaşılır dille belirtmekti. Bu plânda 35 yıllık deneylerin Bilimci Sosyalizm düşünce ve davranış prensiplerine dayandığı kimsece tartışılamazdı ve tartışıldığını da bilmiyoruz.”
Aslında sadece bu önemli yazıyı olduğu gibi yayınlamak bile yeter Vatan Partisi’nin önemini ve program – tüzüğünü anlatmaya. Ama biz yazıdan aldığımız birkaç cümleyi daha açarak dönemi daha iyi anlamaya çalışalım:
“İşte, Vatan Partisi, o panik karanlıkları içinde her ne olursa olsun İşçi Sınıfı, hak ve varlığının, yaşama savaşının bayrağını yere düşürtmemek için kurulmuştu.”
“Vatan Partisi savaşı: Şu veya bu iç nedenlerle açılmış gedikten hür boşalış değil, bütün tıkanık bentlerin üstünden atılış oldu.”
Kıvılcımlı, 1938 Donanma davasındaki 15 yıllık cezasının 12 yılını hapiste geçirdikten sonra 1950 yılında Demokrat Parti’nin tek başına iktidara geldiğinde çıkardıkları genel afla çıkar. Çıkar çıkmaz da Parti (TKP) çalışmalarına katılmak için Şefik Hüsnü ile görüşür. Görüşmede Şefik Hüsnü “şimdilik bir şey yapmama” kararında olduklarını söyler. Kıvılcımlı da “bir şeyler yapmamayı içine sindirememiş” olarak ayrılır görüşmeden.(Günlük Anılar)
Birkaç ay sonra o zamana kadarki en büyük komünist tevkifatı yapılır. 1951 tevkifatıyla DP iktidarı “komünistlerin kökünü kazıdık” iddiasındadır.
Kıvılcımlı izler davayı ancak bir yandan da örgütlü mücadeleye olan inancından dolayı partiyi toparlama faaliyetinden geri kalmaz. “40 yılın kazancı partiyi yitirmek oldu”(Anarşi Yok! Büyük Derleniş!) diyerek kolları sıvar. 1954 yılı Mayıs ayında Vatan Partisi’nin kuruluş gerekçesi olan Kuvayımilliyeciliğimiz broşürünü yayınlar. Ancak partinin kuruluşu için Ekim ayını bekler. Çünkü 1951’de tutuklanan TKP’lilerin davası sürmektedir. Dava yaygın mahkumiyetlerle sonuçlanınca daha fazla beklemeden 29 Ekim 1954 günü parti kuruluş dilekçesi verilir.
Dönem DP’nin azgınlaşmaya başladığı bir dönemdir. Komünistlerin kökünü kazıdık edasındadır iktidar. Komünistlerin neredeyse tamamına yakını hapistedir. Ama “her ne olursa olsun İşçi Sınıfı, hak ve varlığının, yaşama savaşının bayrağını yere düşürtmemek için” örgütlenmelidir parti.
Hapiste olan TKP’liler dışında bir avuç insan kalmıştır dışarıda. Özellikle işçi çoğunluğu ile kurulur parti. 3 yıl her türlü baskı ve zumla karşı hak ve var oluş mücadelesi verir. Parti yayın organı olarak VATANDAŞ gazetesi çıkarılır ancak maddi imkansızlıklardan dolayı sadece 4 sayı yayınlanabilir. 1956 yılında İstanbul Üniversitesi Anayasa Kürsüsü başkanı Hüseyin Naili Kubalı’nın çağrısıyla parti görüşü olarak hazırlanan Anayasa Teklifi yayınlanır. Gene 1957 Bütçesinin eleştirisi olan Siyasetimiz ve Bir sendika kongresinin hicvedildiği Soğan Ekmek Kongresi yayınlanır.
1957 seçimlerine de katılır Parti. Çok sınırlı bir örgütlülükle, çok kısıtlı imkanlarla yürütülür kampanya. Birkaç yerde seçim mitingleri yapılabilir ancak. Bu mitinglerden biri Eyüp Sultan Camii’nin önündeki meydanda yapılır. Kıvılcımlı’nın bu mitingde camiden dağılan cemaate yaptığı konuşma üzerine savcılıkça önce dini siyasete alet etmekten, daha sonra da komünizm propagandası yapmaktan kapatma davası açılır ve parti yöneticileri tutuklanır. 2,5 yıldan fazla süren yargılama sonucu parti de yöneticiler de beraat ederler.
Burada üstüne basarak tekrar etmek lazım. Vatan Partisi hiçbir zaman “Kapatılmamış, beraat etmiştir.”
Partiyi programı ve Tüzüğü açısından da özetçe değerlendirelim:
Program ve tüzük özeti
Program iki ana başlıkta özetlenir: Bunlardan birincisi “özgürlükler”, ikincisi ise “Ekonomi” (mülkiyet, üretim ilişkileri) ve “Politika” temelleridir. Bu iki temel başlık içinde işçi sınıfı iktidarının bütün bileşenleri sıralanıp formülleştirilir.
Özgürlükler:
“Özgürlük, bir küçük burjuva mistisizmi değildir. Halka inanç ve züğürde bolluk anlamını taşır.” Demek ki özgürlüklerin ilk hedefi “Halka inanç” özgürlüğü sağlamaktır. Sosyalist bir program da üretim araçlarının özel mülkiyetine dönmek dışında her türlü inanç ve fikrin özgürlüğünü sağlayacağını ilan etmelidir böyle. İkinci hedef de “züğürde bolluk” yani yoksulluğun ortadan kaldırılmasıdır. Bu kısacık cümlede, devrimci bir programın en ana ilkesi var. Yoksulluğu yaratan kapitalizmdir. Yoksulluğu yok edip, yoksulları bolluğa kavuşturmak ancak kapitalizmin ortadan kaldırılması ile mümkün olacaktır.
Yine programdan sıralayalım:
“Özgürlüğün ruhu, oy davarlığını kaldırmadır”.
Kapitalizm her türlü zorbalığını “hür seçimler” demagojisine dayanarak yapar. Öyle ya, “her vatandaşın seçme ve seçilme hakkı vardır. Bu haklarını da birkaç yılda bir yapılan seçimlerde kullanabilir, istediğine oy verir, istemediğini değiştirir” demagojisi, halkı seçimden seçime oy veren cahil sürüler halinde tutmaya yarar. Sömürü de acımasızca ama “meşruluk sağlamış” olarak sürer. İşte devrimci program, halkı seçimden seçime değil, her an, her zaman siyasetin içinde tutmayı amaçlar.
“Özgürlüğün insanı: Tepeden tırnağa örgütlenmedir.”
Her türlü özgürlüğün teminatı, örgütlü bir toplumda mümkündür. Toplumun en küçük hücrelerine dek örgütlenmesi, hem eski sömürü düzenine dönüşü engeller, hem de sosyalizmin uygulanışı sırasında çıkacak her zorluğun, toplum örgütleri tarafından büyümeden çözülmesini sağlar. Asıl özgür insan, tek tek, birey olan insan değil, her yerde ve her zeminde örgütlü olan insandır.
“Özgürlüğün müeyyidesi halkın adaletidir.”
Örgütlü bir toplum, adaletini de kapitalist sistemin “adalet mülkün temelidir” anlayışı yerine “adalet hakkın temelidir” ilkesiyle yürütür. Tepeden tırnağa örgütlü olan halk, kendi adaletini de hak temelinde yeniden kuracaktır.
“Özgürlüğün beşiği halkın kültürüdür”.
Halklar binlerce yıllık yaşamları içinde oluşturdukları kültürle kendilerini var ederler. Özgürlükleri o yaşayan, canlı kültürün içinde yaşayıp geliştirmek, halkın yaratıcılığını da geliştirecektir.
“Özgürlüğün uygulaması, sağlıklı hoşgörülülüktür.”
Halkları, insanları birbirine düşman etmek kapitalizmin yöntemidir. Bu sayede sömürü ve zulümlerini sorunsuzca sürdürürler. Oysa halkların veya halk kesimlerinin birbiriyle çıkar kavgası olmadığı için, düşmanlık etmelerine de gerekçe yoktur. Kapitalizm yıkılınca, halklar özgürlüklerini geniş bir hoşgörü ortamında yaşayacaklardır.
“Özgürlüğün gücü halkın ordusudur.”
Sınıflı toplumlarda, egemen sınıf, halkın çoğunluğunu silahsızlandırarak, kendine bağlı bir ordu ile kendisinin izin vermediği her türlü özgürlüğü engeller. Oysa halkın iktidarı, özgürlüklerin sınırsızca kullanılmasının teminatıdır. Halkın ordusu, halkın özgür yaşamını sağlayan halkın kendisidir.
“Özgürlüğün sembolü vicdana karışmayıştır.”
Özgürlüklerin asıl kaynağı, insanlığın binlerce yılda oluşturduğu ortak vicdandır. Ancak sınıflı toplumlarda egemen olan sınıflar, sömürülerini sürdürebilmek için vicdanı göz ardı ederler. Sömürünün sürmesi için her yol mubahtır onlara. Oysa sömürü amacı olmayan geniş halk yığınlarının iktidarında insanlığın asıl vicdanı hakim olacaktır. Sömürü dışındaki her türlü özgürlük, insanlığın vicdanında teminat altındadır.
“Ekonomi” başlığında ise meseleler Sanayileşme, İşçi ve Köylü problemleri alt başlıklarında toplanır.
Sanayileşme: Pahalılığı ve İşsizliği, Batıcılığı 4 yılda yokedici Kutsal Kurtuluş Savaşı’dır. Yerli-Yabancı ayıklanmış Sermaye, Bilinçcil Dış ve İç Ticaret, Üretmen memurlu Ucuz Devlet, halk örgütlerinin emrinde millileştirilmiş planlı Büyük Sanayi tek kurtuluş yoludur.
İşçi: Böyle bir sosyal güç: (Sendikalar + İşçi Mümessillikleri Birlikleri + İşçi Müfettişlikleri + Yıllık Büyük İşçi Kongreleri) ile, yalnız: (İşçi Sigortaları + Kollektif İş Andlaşmaları + İşsizlik Sigortası + İş Kanunu) üzerinde değil, bütünüyle: (Ekonomi + Politika + Kanunlar + Uluslararası Mevzuat) üzerinde de gerçekten söz ve girişim sahibi olmalı, (Haftada 5 gün en çok 40 saat iş + Oynak merdivenli 2 kat ve gece tazminatlı gündelik + Kasıtsız Grev + en modern Sağlık-Analık-Çocukluk şartları) ve ilh. sağlamalıdır.
Köylülük: 20 kat verimli olabilir. 1000 traktörle yalnız Ziraat Kombinaları: Tüm Büyük ve Orta arazi sahipleri kadar buğday üretti ve Tarım alanının 10’da 1’ine yardım etti. Yeter ki Parababaları köyü kuduzca dalamasın. Köylünün ve dolayısı ile Türkiye’nin Kurtuluşu için, en azından 10 maddelik demokrasi, 5 maddelik örgüt, 7 maddelik toprak, 7 maddelik teknik gerekler köye girmeli ve gelişmelidir. Yoksa, sağlı sollu “Toprak Reformu” tekerlemesi, adam aldatmaktan başka hiçbir işe yaramaz.
V.P. Programının Köylü Problemine sunduğu 30 maddelik som çözümler 3’er ayrımlı 3 bölümde derlenebilir:
“1- Demokrasi, 2- Toprak, 3- Örgüt…”
Program bahsinde Kıvılcımlı’nın hepimize ders olacak evrensel prensipleri vardır. Ona göre program: “Bir gece İşçi Sınıfı iktidara gelse, ertesi sabah Türk Milletine hemen sunabileceği uygulama” dır. Dolayısıyla masa başı entelektüellerinin hayalhanesinden çıkacak soyut formüller değil, hayatın içinden çıkmış, hayatın gerçek sorunlarına çözümler üreten capcanlı bir metin olmak durumundadır.
Vatan Partisi programı aslında Kuvayımilliyeciliğimiz ve Anayasa Teklifi metinleriyle beraber bir bütünlük taşır. Anayasa Teklifi’nde somutlaşan birçok formül aynen Vatan Partisi programında da yer alır. “Hakimlerin Hukukçu sendikalarından ve halk tarafından seçilmeleri”, “Cezaevlerinin kendi kendini yönetim ilkelerine göre yönetilmeleri”, “Yerel ve genel referandum usulünün uygulanması”, “yargılamanın bindirilmiş mahkemelerce ve yerinden seçilen jüri tarafından çabucak karara bağlamasının sağlanması” gibi ilkeler her iki metinde de vardır. Özellikle halkın her alanda örgütlenmesi için her türlü müeyyide uygulanır ve örgütsüzlük neredeyse suç sayılır:
Halk teşekkülleri: Bugün devletin sırtına fuzuli olarak yükletilmiş hadsiz hesapsız vazifeleri kendi üzerlerine alacak. Öyle tam teşkilatlı millet haline girebilmemiz için, yalnız şehir ve köy ahalisi değil, öğretmen, adliyeci ve (memurlar da hür sendikalar, serbest birlikler, cemiyetler, kulüpler ile cihazlanacaklar. O sayede en cılız fert bile teşkilatına arkasını dayayarak, hakkını yorulmadan arayacak. Dağınık millet, en tabiî haklarını arayamayan mazlum millet mefhumu (kavramı) kalkacak.
Vatan Partisi programı der demez aklımıza gelen iki kavrama da değinmeden geçmeyelim: Bunlar “ucuz devlet” ve “şuurlu ticaret” tir. Ucuz devlet derken: özellikle devletteki kırtasiyeci ve hantal eğilimleri sonlandırmayı düşünür. Memurların verimli çalışmaya teşvik edilmesini sağlar. Şuurlu ticaret bahsinde ise: iç ve dış ticarette her türlü israf ve kandırmacayı giderici tedbirler önerilir.
Tüzüğe geçmeden önce Kıvılcımlı’nın kendi el yazısından aldığımız kısa “program özetini” olduğu gibi aktaralım:
Vatan Partisi program özeti
Devleti milletten üstün değil milleti devletten üstün tutan gerçek hürriyeti fiilen kurmak ve antidemokratik kanunları ayıklamak.
Müzmin işsizlik ile özgür hayat pahası kanser haline gelmiştir. Bunları köklerinden temizleyebilmek için ikinci bir Kuvayimilliye seferberliği gerektir. Bu iktisadi seferberliğimizi atom dahil en son ağır sanayi temeline dayandırmak.
Milli istihsal mücadelemizin para maddesini ne sadakaya ne gaza ancak ucuz devlet ve şuurlu ticaret yolu ile sağlamak.
Bu mübarek seferberliğimizin güdücü ruhunu başta İŞÇİ sınıfımız olmak üzere, cahil, alim, köylü, şehirli değer yaratan bütün iyi niyetli vatandaşların tamamıyla aşağıdan gelme ve tamamıyla serbest teşebbüs, teşkilat ve kontrollerinde bulmak bu maksatla bütün organlarda bilfiil müstahsilleri çoğunlukta görmek, yarımız olan kadını ön safta bulmak, gençliğe sonsuz inanmak.
Tüzük
Devrimci bir partinin tüzüğü başlıca 2 bölümdür. 2. Bölümü (yasal parti olacaksa) Siyasi Partiler Kanunu’nun hükümlerinin tüzüğe uyarlanmasıdır ki, bununla ilgili fazla laf etmeye gerek yoktur. Olsa olsa bu kanunun olası açıklarından yararlanarak, faaliyetlerimizi nasıl kolaylaştırabiliriz mantığı ile bir takım laf oyunlarına başvurmak olur. Burada lafı edilecek şeyler değil bunlar, partili hukukçuların alanına girer.
Bizim için asıl önemli olan 1. Bölümdür. Yani Tüzüğün amaç ve üyelik maddeleri. Bir partiyi parti yapan, devrimci bir partiyi, refomculardan ayıran işte bu maddelerdir. O yüzden bu maddeler, “ Her militanın bir günde ezberleyeceği ve bir daha unutmayacağı denli kısa, açık, kesin, örgüt ana prensipleri” dir (Kıvılcımlı).
Tüzüğün “ilk maddesi, programın özetini sentezleştiren amaç maddesidir.”
Yukarda prensiplerini saymaya çalıştığımız programın, amaç haline getirilip kısaltılmış bir paragraflık bölümü, tüzüğün amaç maddesi olarak, herkesin anlayabileceği netlikte “amaç” maddesi olarak yazılır. Tüzüğü okuyan herkes, hem programı bir daha hatırlar, hem de hangi amaç. İçin üye olduğunu netleştirir. Vatan Partisi tüzüğünün amaç maddesini aktaralım:
Gaye ve konu: Oligarşik nüfuz yerine, mutlak surette kanun yolu ile:
a) Devleti halktan üstün değil, halkı devletten üstün tutan gerçek hürriyeti fiilen kurmak ve antidemokratik kanunları ayıklamak.
b) Müzmin işsizlik ile azgın hayat pahası kanser haline gelmiştir. Bunları köklerinden kazımak için, ikinci bir Kuvayimilliye seferberliği gerektir. Bu iktisadi seferberliğimizi, atom dahil en son sistem ağır sanayi temeline dayandırmak.
c) Milli istihsal (üretim) mücadelemizin, para maddesini,-ne sadakayla, ne zorla- ancak ucuz devlet ve şuurlu ticaret yolu ile sağlamak.
d) Bu mübarek iktisadi kuvayimilliye seferberliğimizin güdücü ruhunu -başta işçi sınıfımız gelmek üzere- cahil, âlim, köylü, şehirli… bütün değer yaratan iyi niyetli vatandaşların, tamamıyla aşağıdan gelme ve tamamıyla serbest [teşebbüs (girişim) – teşkilat(örgütlenme) – Kontorl]larında bulmak; ve bu emelle, bütün organlarda bilfiil müstahsilleri (üretmenleri) çoğunlukta görmek, yarımız olan kadını ön safta bulmak, gençliğe sonsuz inanmak.”
60 yıl kadar önce konmuş prensipler bunlar. Kıvılcımlı’nın dediği gibi: “ Her militanın bir günde ezberleyeceği ve bir daha unutmayacağı denli kısa, açık, kesin, örgüt ana prensipleri.”
Amaç maddesinden de daha önemli olan ise, “üyelik” maddesidir. Bildiğimiz gibi RSDİP tarihindeki en önemli bölünme Bolşevik-Menşevik ayrımıdır ve nedeni üyelik maddesidir. Yani üyelik maddesi bu kadar önemlidir. Bu maddeyi, tüzükte “her üyenin mutlaka bir parti organında çalışması”nı ilkeleştirerek düşünmeliyiz. Parti üyelerinin aidat vermesi ve etkinliklere katılması yetmez. Parti organlarından birinde fiilen görevli olması gerekir. Aksi, sempatizanla üyeyi karıştırmak olur, oluyor. Üyelik maddesinin somutlanmasını da yine Vatan Partisi Tüzüğü’nden yapalım:
Parti disiplininin özü: Hür teşebbüs kabiliyeti (inisiyativ)dir.
- Bütün organların toplantılarında, her üyenin tenkit (eleştiri) hakkı sınırsız ve seçimlerde oy hakkı mutlak surette bir tektir.
Yetki ve sorumluluk kendiliğinden veya kuru kıdemle alınmaz. Yalnız ve ancak, yaratıcı (Bilgi-Tecrübe-Enerji)ye, lâkin, daima bir kararla verilir ve gene bir kararla geri alınır. Hiçbir görev, hiçbir partiliye şahsi hiçbir imtiyaz bağışlamaz. Partinin en alt kademe (ocak) üyeliği işi en şerefli faaliyettir. Mertebeler zincirinde en son halka Genel Başkan’dır.
Tartışmalar, istisnasız, organlar içinde, program ve gündeme göre, mücerret (soyut) ve umumi (genel) değil, elle tutulur, her yanı belirtilmiş, şahsiyata ve hissiyata kaçmaz Prensip ve Fikirler etrafında, yıkıcı değil yapıcı şekilde olur.
Her tartışma bir nutuk çekmek ve lafı uzatmak için değil, daima pratik ve ilerletici bir karara varmak için yapılır. Her karar bir organın eseridir ve o organın bölgesine giren bütün üyeler için parti emri olur.
Partiden çıkarılmayı gerektiren başlıca disiplinsizlik unsurları şunlardır:
Kariyerizm (mevki hırsı ve gururu) gütmek.
Tenkidini (eleştirisini) organ içinde yapmak yiğitliğini göstermemek ve organlar dışında korkakça dedikodularla soysuzlaşmak.
Organların, çoğunlukla aldıkları kararlara uymamak.
Parti programı ve yasasına aykırı veya gizli söz ve harekette bulunmak. (Herhangi bir gizliliğe ve tahrike kayan üye, otomatikman Parti dışında kalır ve İl İdare Heyeti bu provokasyonu ihraç kararına bağlar.)”
Türkiye sosyalist hareketinin bu kendine özgü partisinin, içinde tek bir kelime sosyalizm lafı geçmemesine karşın demokratik devrim programı denecek programı ve Bolşevik özlü tüzüğü üzerine çok daha fazla şeyler yazılabilir elbette.
Ölümünün 50. Yılında çeşitli etkinliklerle andığımız Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın en büyük eserlerinden biri olan Vatan Partisi’nin kuruluşunun 67. Yılında hayatta olmayan bütün parti emekçilerine saygıyla.