İrlanda halkının sosyalist önderi James Connolly’nin, İngiliz emperyalizmi tarafından idam edilişinin 105’inci yılı: “İngiliz Ordusunu yarın ülkeden çıkartıp yeşil bayrağı Dublin kalesine çekseniz bile, sosyalist cumhuriyetin kurulmasına yönelmiş değilseniz tüm çabalarınız boşa gidecektir.”
“Şimdi tekrar ayaklanıyoruz ve eğer yenilirsek, yeniden ayaklanacağız.”
Paskalya Ayaklanması’nın 105’inci yılı.
İngiltere’nin en eski sömürgesi olan İrlanda’da 24 Nisan 1916 yılında, başkent Dublin’de bir isyan patlat verdi.
Daha sonra Paskalya Ayaklanması olarak bilenecek olan bu isyanın kökü 1914 yılında, İrlanda’nın Büyük Britanya Parlamentosu’nda temsil edilme hakkının kaldırılmasına uzanıyordu. Birinci Paylaşım Savaşı’nın başlangıcıyla İngiltere’nin savaşa dahil olması ve İrlandalı gençleri savaşın ön saflarında cepheye sürmesi İrlandalılar’ın yaşadıkları acıyı daha da katmerleştiriyordu. İngiltere, savaşı da gerekçe haline getirerek İrlanda’daki sömürgeci faaliyetlerini artırıyordu.
24 Nisan 1916 bir Pazartesi gününe ve Paskalya Bayramı’na denk geliyordu. Dublin’de önemli noktaları ele geçiren İrlandalı isyancılar, şehrin çeşitli yerlerine barikatlar kurdular ve Merkez Postanesi’nde Patrick Pearse tarafından İrlanda Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilan ettiler.
İlan edilen geçici hükümet; Pearse, Connolly, Tom Clarke, Thomas MacDonagh, Joseph Plunkett, Sean Mac Diarmada ve Eamonn Ceannt imzasıyla bir bildirge yayınladı. Bildirgede şu ifadeler kullanılıyordu:
“İrlanda halkı, her kuşakta, ulusal özgürlük ve egemenlik hakkını iddia etmiş; bunu, son üç yüz yıl boyunca, altı kez silahlı olarak ileri sürmüştür. Dünyanın huzurunda bu temel hakta ısrar eden ve onu bir kez daha silahlı olarak savunan bizler, burada, Egemen Bağımsız bir Devlet olarak İrlanda Cumhuriyeti’ni ilan ediyoruz. Bizler, yaşamlarımızı ve silah yoldaşlarımızın yaşamlarını, onun özgürlüğü, refahı ve uluslararasında yükseltilmesi davasına adıyoruz.”
İngiliz Ordusu’nun tavrı, burjuvazinin Paris Komünü’ndeki tavrından farklı değildi. 6 gün süren bu başarısız ancak daha sonra İrlanda halkının tarihinde bir dönüm noktası haline gelecek olan isyan, ordu tarafından vahşice bastırıldı. İngiliz ordusu, Dublin’de yaşayan herkesin hedefte olduğunu ve düşman olduğunu ilan etti. 418 isyancı ilk saldırıda katledildi. Binlerce insan yaralandı.
Neredeyse tamamı İrlandalı işçilerden oluşan isyanın önderleri, İngiliz mahkemeleri tarafından idama mahkum edildiler. 3 bin 500’e yakın İrlandalı tutuklandı.
İsyanın Marksist önderi: James Connolly
İsyancılar, tutuklandıkları ilk andan itibaren İngiliz askerlerine hiç güvenmediler. İdam mangaları kurulduğunda, son sözleri “bağımsızlık ve özgürlük” oldu.
İsyanın önderlerinden ve Kilmainham cezaevinde tutulan James Connolly ise barikatlarda girdiği çatışmada ağır yaralanmıştı.
Connolly’nin tüm dünyada etki yaratan idamı, 12 Mayıs günü gerçekleşti. İdamı durdurmak için neler yapıldığını anlatan kızına Connolly şöyle söyleyecekti: “İngiliz vaatleri… Nora, sen ve ben bunun ne anlama geldiğini biliyoruz”.
1868’de “Küçük İrlanda” diye anılan, İrlandalı göçmenlerin yaşadığı Edinburgh’da dünyaya gelen Connolly, 14 yaşında girdiği İngiliz ordusu ile İrlanda’da yedi yıl geçirdi. Bu yedi yıl, ona İngiliz sömürgeciliğini tüm çıplaklığıyla gösterdi.
1889’da İkinci Enternasyonal üyesi İskoç Sosyalist Federasyonu’na katılan Connolly, daha sonra Bağımsız İşçi Partisi üyesi oldu ve 1893’te partinin Edinburgh sekreterliğine getirildi. Bu görevinden de çeşitli eleştirilerle ayrılan Connolly, Marksist bir örgüt kurmak için kollarını sıvadı ve 1896’da Dublin Sosyalist Cemiyeti’nde çalışmak için İrlanda’ya gitti ve İrlanda Sosyalist Cumhuriyetçi Partisi’nin (ISRP) kuruluşuna katıldı. Partinin deklarasyonunda şöyle deniyordu: “İrlanda halkının ulusal ve ekonomik özgürlüğü için aynı yöne bakılmalıdır – İrlanda Sosyalist Cumhuriyeti’nin kurulması.”
İrlanda halkının bağımsızlık mücadelesinin sosyalizm mücadelesiyle gerçekleşeceğini savunan Connolly, Sosyalizm ve Milliyetçilik isimli yazısında şöyle diyordu:
“Emeğin davası İrlanda’nın davasıdır. İrlanda’nın davası emeğin davasıdır. Bunlar birbirinden ayrılamaz. İrlanda özgürlük peşindedir. Emek, özgür İrlanda’nın kendi kaderinin tek sultanı, toprağı üstündeki ve içindeki her maddenin en yüksek maliki olması peşindedir.” (“İrlanda Bayrağı”, Seçme Yazılar, s.41)
İngiliz emperyalizmiyle uzlaşma yanlılarının eleştirilerine ve saldırılarına karşı da mücadele eden Connolly, tavrını şu sözleriyle ortaya koyuyordu:
“İngiliz Ordusunu yarın ülkeden çıkartıp yeşil bayrağı Dublin kalesine çekseniz bile, sosyalist cumhuriyetin kurulmasına yönelmiş değilseniz tüm çabalarınız boşa gidecektir. Ve İngiltere toprak sahipleri, kapitalistleri ve ticari kurumlarıyla size hükmetmeye devam edecektir… İngiltere gene mahvınıza dek size hükmedecektir – davasına ihanet ettiğiniz o Özgürlük tapınağında dudaklarınız riyakâr bir saygı sunarken bile.”
Bu süreç, İrlanda ve İngiltere’de çeşitli grev ve işçi mücadeleleriyle devam ederken 1913’te, İrlanda Yurttaş Ordusu(ICA) kuruluşu ilan edildi.
Connolly’nin önderlik ettiği ICA o kadar meşruydu ki Dublin sokaklarında geçit törenleri ve talimler yapabiliyordu. ICA, İrlanda halkının özsavunma örgütü olarak işçilerden oluşan bir milis gücüydü.
Connolly, ICA için şunları söylüyordu:
“İrlanda işçi sınıfının silahlı örgütü İrlanda’da bir olgudur. Şimdiye kadar, İrlandalı işçiler, efendileri önderliğindeki orduların parçası olarak savaştılar, asla kendi sınıflarından birinin yönettiği, eğittiği ve esin verdiği bir ordunun üyesi olarak değil. Şimdi, ellerinde silahla, kendi yollarını çizmeyi, kendi geleceklerini şekillendirmeyi amaçlıyorlar.”
Ayaklanmanın ardından
Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ve İkinci Enternasyonal’in işçi sınıfına olan ihanetinin ardından Connollyve ICA, bu ihanete karşı sert bir tutum aldı. Savaşı durdurmak için kapitalistlere karşı mücadele etmek gerektiğini ilan eden Connolly, “…başlangıçta, İrlanda henüz belki Avrupa yangınının meşalesi olacaktır. Bu yangın, son taht, son kapitalist bono ve senet buruşturulup son savaş lordunu yakacak cenaze ateşine atılmadan sönmeyecek” sözleriyle bunu açıklıyordu.
Connolly ve İrlandalı devrimciler, savaş karşısında İrlanda’da İngiliz sömürgeciliğine karşı bir ayaklanmayı örgütlemeye başladılar ve bunun propagandasını gerçekleştirdiler.
Nihayetinde, 24 Nisan 1916 günü, Paskalya Bayramı’nda, İrlanda Yurttaş Ordusu’na bağlı Connolly önderliğinde 1500 silahlı milis İngiliz emperyalizmine karşı Dublin’de ayaklandılar.
Stratejik binaları ele geçiren milisler, sokaklara kurulan barikatlarda İngiliz askerleriyle canhıraş bir savaşa girdiler. İngiliz topçuları, İrlandalı isyancıları acımasızca top ateşleriyle hedef aldılar.
Kanla ve vahşice bastırılan isyan sonrası Connolly, ağır yaralı bir şekilde sandalyeye bağlanarak kurşuna dizildi.
Paskalya Ayaklanması, ezilenlerin bir kere daha tarih sahnesine çıkarak kapitalist egemenlere karşı mücadele azmini ortaya çıkarmıştı. Ayaklanma, daha sonra İngiltere ve İrlanda tarihini belirleyecek olan devrimci bir geleneğin ilk adımı oldu.
İrlanda’da 105 yıl önce tarih sahnesine çıkarak kurtuluş yolunu örmeye ve gerçekleştirmeye çalışan kahramanların en ileri görüşlülerinden olan James Connolly’nin idamı, İrlanda halkının İngiliz emperyalizminden kurtuluş mücadelesini engelleyemedi.
Buckingham Sarayı’nın altın kaplamalı odalarında isyancı bir kuşağı yok ettiklerini zannedenler Paris Komünü’nde olduğu gibi bir defa daha yanıldılar. 1916’nın isyancı ruhunu kuşanan yeni kuşaklar İngiliz emperyalizmine karşı mücadele etmekten ve Connolly’nin bayrağını kaldırmaktan geri durmadılar.
Fikirleriyle İrlanda’da hala anılan Connolly’i idamının 105’inci yıl dönümünde bir defa daha anıyoruz.