Eğitim Sen: “Hükümet, demokratik değerlerin tamamıyla yok edildiği bir rejimi inşa ediyor! Türkiye’de yaşanan sivil darbenin yıkıcı sonuçları tüm toplumu olduğu gibi üniversiteleri de bir yıkıma sürüklüyor!”
Eğitim-Sen İzmir 3 No'lu Şube, 6 Kasım YÖK'ün kuruluşunun yıl dönümünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada, 36 yıl önce askeri diktatörlüğün YÖK yasasını yürürlüğe koymasıyla akademik özerkliğin ve ifade özgürlüğünün ortadan kaldırıldığının altı çizildi. 2000'li yıllara gelindiğinde ise AKP iktidarıyla birlikte üniversitelerin piyasalaştırılmasının hız kazandığı,yandaş sendikaların güçlenmeye başladığı ifade edildi. Günümüzde ise OHAL ve çıkarılan KHK'larla binlerce kamu emekçisinin ve KESK'linin işsiz bırakıldığına, özerkliğin yerle bir edildiğine, iş güvencesinin kalmadığına dikkat çekildi.
Eğitim-Sen İzmir 3 No'lu Şube Başkanı Ulaş Yasa'nın okuduğu basın açıklamasının tamamı ise şu şekilde:
Bugün yine 6 Kasım! 36 yıl önce bugün, askerî diktatörlük YÖK yasasını yürürlüğe koydu. Türkiye’de üniversitelerin karanlığa sürüklenmesine yol açan bu yasa ve ardından gelen uygulamalarla akademik özerklik, araştırma ve ifade özgürlüğü ortadan kaldırıldı. Bilim insanları ve öğrenciler baskının her türlüsüyle karşılaştı. İşten atmalar, sürgünler, yasaklar, soruşturmalar, cezalar ve daha nicesi.
Aradan geçen yıllar, bir yandan yeni baskılar ve piyasalaştırma uygulamalarına bir yandan da üniversite bileşenlerinin mücadelelerine sahne oldu. Biz hiç yılmadık. Örgütlü duruşumuzu, üniversite emekçilerinin bilinçlenmesi ve ortak mücadelesi ile büyüttük.
2000’li yıllar, yeni bir döneme girildiğini işaret ediyordu. AKP hükümeti, üniversite emekçilerine saldırılara ve üniversitelerin piyasalaştırılmasına hız verdi. Yandaş sendikanın önü açıldı. KESK’lileri ise her fırsatta tasfiye etmeye çalıştılar.
Bugünlerde ise, 1980’lerde bile akla gelmeyecek boyutlarda bir saldırı ve tasfiye hamlesi ise karşı karşıyayız. Siyasî iktidarın OHAL ile elde ettiği hukuksuz ve faşizan “güç” ile KESK üyeleri, muhalif bilim insanları KHK’lerle ihraç edildi. Sürgünler, cezalar, sansürler uygulandı. Basiretten yoksun emre âmâde rektörler türedi. Üniversiteler çölleşmektedir. Her şeyden önemlisi bilim tasfiye ediliyor. Laik eğitim tasfiye ediliyor.
Hükümet, demokratik değerlerin tamamıyla yok edildiği bir rejimi inşa ediyor! Türkiye’de yaşanan sivil darbenin yıkıcı sonuçları tüm toplumu olduğu gibi üniversiteleri de bir yıkıma sürüklüyor!
KHK’lerle üniversitelerden binlerce kamu emekçisi ihraç edildi.
Yine binlerce özel üniversite emekçileri bir gecede işsiz kaldı.
YÖK’ün kuruluş yıllarını aratacak şekilde özerklik yerle bir edildi. Rektörler ve dekanlar, emir kulu memurlar haline geldi.
Barış akademisyenleri işinden olmakla kalmadı, mahkeme salonlarına sürükleniyor.
Araştırma görevlilerinin iş güvenceleri ortadan tamamen kaldırıldı.
Kürsülerde evrim anlatılacağına, “şeytanla mücadele edecek” sözüm ona akademisyenler işe
alınıyor.
Ayrıca üniversitelerde çalışma koşulları da, yeni düzenleme ve uygulamalardan payını fazlasıyla aldı. Taşeron çalıştırma yaygınlaştı. Memurlara keyfî sürgünler sıradanlaştı.
Yandaş sendika, emekçileri satarak masa başında sadaka değerinde maaş zamlarına razı geldi.
Araştırma ve ifade özgürlüğü tümden yok sayılıyor.
İzmir’deki üniversiteler de bu süreçte yaşananlardan nasibini almıştır. 15 barış akademisyeni KHK’lerle ihraç edildi, 11’i rektör emriyle açığa alındı. Kaldı ki söz konusu rektör de çok geçmeden açığa alındı. İki özel üniversite kapatıldı; tüm çalışanları işsiz kaldı. Üstelik OHAL rejiminde iş bulmaları da engelleniyor.
Rektörler ve dekanlar, artık her yerde olduğu gibi atamayla göreve geliyor. Hükümet kendi atadığı rektörleri bile beğenmeyerek yenileriyle değiştirdi. Eğitim Sen üyeleri, sürgün ve soruşturmalarla boğuşuyor. Öğrencilere cezalar veriliyor. İzmir üniversiteleri, demokrat, özgürlükçü ve laik olmakla övünürken gericilik yarışında ön sıralarda yer alıyor artık.
Bugün üniversiteler, YÖK’ün bir talimatıyla istifa eden rektör ve dekanların; valilik ve emniyet birimlerinin talimatlarını emir telakki ederek ihraç listeleri hazırlayan rektörlerin ve
muhbirlik yaparak ikbal peşinde koşanların cirit attığı kurumlar haline getirilmiştir. Böylelikle liyakat ve akademik yeterliliğin yerini, yozlaşmış ilişkiler ve itaat kültürünün aldığı, artık adına üniversite denilemeyecek kurumlar inşa edilmeye çalışılmaktadır.
Bizler, üniversite emekçileri olarak ülkeyi ve üniversiteleri yıkıma sürükleyen bu karanlık politikalara teslim etmeyeceğimizi, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da örgütlü
mücadelemizi ısrarla sürdüreceğimizi beyan ediyoruz.
Karanlığa geçit vermeyeceğiz. Direneceğiz.
OHAL ve sonuçlarının ortadan kaldırılması, insan, toplum ve doğa yararına üniversite, laik bir eğitim, demokratik bir ülke ve eşit, özgür bir yaşam için direneceğiz ve var gücümüzle mücadele edeceğiz.
Akademi biat etmeyecek!
Eğitim Sen İzmir 3 No’lu Şube