Suruç katliamında yaralanan gençlerden Süleyman Başar, saldırıda kaybettiği arkadaşlarının anılarını hafızasında an be an tuttuğunu belirterek, “Yaşadığımıza sevinemiyoruz” dedi.
Kobanê’nin yeniden inşa çalışmalarına katılmak üzere İstanbul’dan çıkıp Kobanê sınırında bulunan Urfa’nın Suruç ilçesine giden Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyesi 300 gencin konakladığı Amara Kültür ve Sanat Merkezi bahçesindeki bombalı saldırıda yaralanan yurttaşların anlatımları, vahşeti gözler önüne seriyor.
İstanbul’dan katılıp Suruç’a giden ve saldırıda yüzünden ve kolundan yaralanan Erzurum Atatürk Üniversitesi Adalet Bölümü’nden mezun olan Süleyman Başar (29), yol boyunca hiçbir noktada polis tarafından durdurulmadıklarını, yol boyunca halaylarla, güle oynaya Suruç’a gittiklerini belirtti.
‘Kobanê’yi beraber savunduk, beraber inşa edelim’
SGDF’lilerin başlattığı “Kobanê’yi beraber savunduk, beraber inşa edelim” kampanyasını duyduğu andan itibaren kampanyaya katıldığını belirten Başar, grupta sanatla ilgilenen ve belgesel çeken öğretmen arkadaşlarının olduğunu söyledi. Kobanê’ye gitmeye karar aldıklarından itibaren Kobanê’ye bir şeyler götürmek için çalışmalar yaptıklarını dile getiren Başar, “Van’daki öğretmen arkadaşlar kreş yapımı için kırtasiye malzemeleri ve oyuncaklar getirmişlerdi. Çocukların daha rahat oynamaları için park malzemelerini aldık. Tüm bu malzemeleri de arkadaşlar arasında topladığımız ya da biriktirdiğimiz paralarla aldık” dedi.
‘Önce küçük bir maytap patladı’
Bombanın patladığı anı anlatan Başar, kahvaltıdan sonra bahçede basın açıklaması öncesi SDGF eşbaşkanı kısa bir konuşma yaptığını, ardından sloganlar atıklarını aktardı. Başar, “Belgesel için gelen arkadaşlar fotoğraf çekiyorlardı. Köşedeydiler onlara döndüğümde beni yanlarına çağırdılar. O sırada bombanın patladığı yerdeydim. Onlara doğru gittim, 20 saniye geçmedi ki küçük bir maytap sesine benzeyen bir patlama sesi geldi. Alandaki bir arkadaş buna tepki gösterip, ‘Bu ses ne’ dedi. Hemen ardından büyük bir patlama meydana geldi. İlk yerimden uzaklaşmasaydım ben de parçalanacaktım” dedi.
‘Polis havaya ateş açtı, biber gazı sıktı’
Patlamanın ardından büyük bir telaşın olduğunu dile getiren Başar, alanda o panikle kimsenin yaralılara bile müdahale edemediğini söyledi. Yaralıları hastaneye götürmek için yola çıktıklarında polisin kalkanları ile panzerleri ile karışlaştıklarını, çok geçmeden polisin havaya ateş ettiğini, yaralıları taşıyanlara biber gazı sıktığını vurgulayan Başar, yaralılara yardım edildiği sırada birinin “Bomba var” dedikten sonra alanda panik yaşandığını belirtti.
‘Etrafa Mem û Zîn kitabı saçılmıştı’
Bombanın patladığı alanda birçok ağır yaralı olmasına rağmen yaralıların kendi yaralarını düşünmediğini, yanlarındaki arkadaşlarını merak etiğini söyleyen Başar, yanlarında yatan arkadaşlarına yardım etmeye çalışıp, el ele tutuştuklarını dile getirdi. Birçok oyuncak malzemesinin etrafa saçıldığını belirten Başar, “Beni en çok etkileyen şey bir arkadaşın çantasından fırlayan Mem û Zîn kitabıydı. Beş dakika önce beraber kahvaltı yaptığımız, beraber eğlendiğimiz arkadaşlarımızı kanlar içinde parçalanmış bir şekilde görünce çok etkilendim” dedi.
‘Kürtçe öğrenip Kobanêli çocuklarla konuşmak istiyorum’
Trabzonlu Koray Çapoğlu ile İstanbul’dan Suruç’a kadar yol boyu birlikte olduklarını ifade eden Başar, “Trabzonlu arkadaşımız Trabzonspor formasını, topunu ve atkısını yanına almış, ellerine ise Trabzon renklerini bağlamıştı. Trabzonlu arkadaş, ‘Kobanê’ye gidip Kobanêli çocuklara Trabzon formasını giydirip ‘Her yer Trabzon dedirteceğim’ diyordu. Yine, ‘Bana halay öğretin ben de Kobanê’de halay çekmek istiyorum. Bir iki Kürtçe kelime öğrenip Kobanêli çocuklarla konuşmak istiyorum’ diyordu. Onu unutmam mümkün değil” diye anlattı.
Bir diğer arkadaşının da Samsun’dan gelirken fidan getirdiğini söyleyen Bayar, “Samsun toprağını Kobanê toprağı ile karışsın istiyordu. ‘Hatıra ormanı kuracağım’ diyordu” dedi.
‘Kobanê’ye gidip hikâye, şiir okuyacağım’
Oradaki çocukların yüzünde küçük bir gülümseme bırakmak için Kobanê’ye gitmeyi planladıklarını söyleyen Başar, bu durumu hazmedemeyenler, gönül köprüsünden korkanlar kendilerini vahşi bir saldırı ile katletmek istediğini söyledi. Başar, “Kobanê’ye gidip çocuklara hikâye okuyacağım, tiyatro oyunu sergileyeceğim, kreş yapacağım, etkinlik düzenleyeceğim, çocuklarla oyun oynayacağım diyen arkadaşlar vardı” dedi.
‘Yaşadığımıza sevinemiyoruz’
Bundan sonra bombalı saldırıda yaşamını yitirenlerin mücadelelerini büyütmek istediklerinin altını çizen Başar, “Yaşadığımıza sevinemiyoruz. Yaşadığımızı bir şans olarak görmüyoruz” dedi.