Validebağ’da Acıbadem halkını da aşarak İstanbulluların sahip çıktığı bir “kent hakkı” direnişi sürüyor. AKP’li Üsküdar Belediyesi, taşeron şirket ve devletin polis eliyle gerçekleştirdiği tüm engellemelere rağmen süren direnişle ilgili Kent Savunması’ndan Deniz Özgür’le söyleştik ve Mimarlar Odası avukatlarından Can Atalay’dan hukuk süreci hakkında bilgi aldık. Söyleşinin kısa halini sunuyoruz:
Öncelikle Validebağ Korusu’nun İstanbul ve bölgede yaşayan halk için önemine değinelim.
Validebağ Korusu 354 bin dönüm koru/ekolojik alan. 1. derece doğal sit alanı, dolayısıyla bir çivi bile çakılamaz. Anadolu yakasının ikinci büyük ormanı, onlarca çeşit bitki ve hayvan türünü içinde barındırıyor, endemik çeşitliliği çok yüksek. Bunun yanı sıra İstanbul gibi tümüyle betonlaşmış bir kent içinde nefes alınabilecek nadir alanlardan biri. Ayrıca içinde Adile Sultan Kasrı gibi tarihi yapıları ve huzur evini de barındırıyor.
Validebağ mücadelesinin geçmişine de bir bakıp, mücadelenin bugüne nasıl geldiğini daha iyi anlayabiliriz sanırım.
Validebağ Korusu için 19 yıldır verilen bir mücadele var. Yerel halk Validebağ Gönüllüleri Derneği adı ile dernekleşiyor ve mücadeleye başlıyor. Bu oluşumun yaptığı ilk, en önemli iş bu alanın doğal sit alanı olduğu kararının çıkartılması oluyor. Fakat şimdiki Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’in yerel seçimler sürecinde oy toplamak amacıyla “çılgın proje” adı altında buraya cami yapılması sözüyle süreçte başka bir evreye geçiliyor. Sunum ve propaganda da şöyle ilerliyor: “Burası pis, çöplerin olduğu kullanılmayan bir alan, biz burayı AVM’ler, anfi tiyatro, seyirlik teras, sosyal tesis olarak kullanıma açacağız.”
Validebağ’da da her yerde tekrarlanan, her doğal alanı ranta açmak için bir AKP klasiği oyunu oynanıyor yani.
Evet, esasında rant amaçlı imara açma projesi bu. Validebağ Gönüllüleri bu aşamada bu “çılgın proje”ye karşı her gün başka bir yerde masa açarak bir imza kampanyası örgütlediler ve şu anda 100.000 imzayı aştı.
Bunun yanı sıra belediye küçük müdahalelere başladı, orada var olan otoparkı genişletme gibi işler yapmaya başladılar.
Mücadelenin ivmesi bundan sonra neden birden arttı?
Gönüllülerle birlikte karar aldık, bu yaptıklarına tepki vermezsek bu durum devam edecek. Bu aşamadan sonra, beton için demir döşediler kaldırıldı, mıcır döktüler toplandı, yerine ağaç dikildi, bariyer koydular ertesi gün yıktık. Bundan sonra hem belediye zabıtası hem de polisle karşı karşıya gelindi. Çağrılar ve forumlar sonrası yüzlerce insan geldi ve müdahale alanı eylem alanı oldu.
Ardından cami yapımına başladılar…
Son aşamada Belediye, korunun güney girişinde (bulunduğumuz yer kuzey girişi) teras bölümünde küçük bir bölüme cami yapma girişimine başladı. Burası yaklaşık 1.300 metrekare asfalt ve belediyeye yeşil alan yapılması için hibe edilmiş bir alan. Önce gönüllüler dozer girişini engelliyor daha sonra on gündür kitlesel toplanmalarla devam eden bir süreç yaşanıyor. Toplumsal meşruiyet de oluştuğu için mücadele polisin ve zabıtanın uyguladığı tüm şiddete rağmen sürüyor. Bu arada 90’lı yılların OHAL uygulamalarını andıran görüntüler de var. Sivil, plakasız araçlarla (içi silah ve patlayıcı dolu) polis gelip çevrede bulunanları tehdit edip yıldırmaya ve sindirmeye çalışıyor. Devam edersek… bu alan koruya giremedikleri alana bitişik ve buraya aslında cami değil bir kale inşa edecek ve alana hakim olacaklar. Sonrasında oraya yol geçirme çalışmaları da kulağa gelmeye başladı.
Sonuç olarak, bu bölge 1. derece sit alanıdır ve çevresi ile beraber planlanmalıdır. AKP ve sermayenin talanı son on yıldır o boyutlara ulaştı ki küçücük bir alan için bile artık halk tepki vermeye başladı. Gelinen noktada oluşan tepki ve toplumsal meşruiyet neticesinde Validebağ’da iki net kazanım önemlidir: Birincisi, Validebağ korusuna bir çivi bile çakılamayacağını Hükümet, sermaye ve yerel yöneticileri kavramıştır. İkincisi ise, hukuken elleri güçlenmesine rağmen toplumsal baskı nedeni ile cami inşaatını sürdüremeyecek durumdalar. Bugün, yarın inşaata başlamak isteyeceklerdir, direnişçiler de orada olup bunu durdurmaya kararlıdırlar.
Bir de bu mücadelenin hukuki yanı var, bunun için Av. Can Atalay’ın söyledikleri çok önemli:
Yeşil alan, eşdeğer bir yeşil alan ayrılmadığı sürece yapılaşmaya açılamaz. İkinci olarak, Validebağ Korusu 1. derece sit alanı, 2863 sayılı yasanın 17. maddesi uyarınca koruyla birlikte planlanması gerekir. Mahkeme bu noktaları da gözeterek yürütmenin durdurulması kararını vermişti. AKP’li Belediye önce “Böyle bir karar yok, o karar burası ile ilgili değil” derken, daha sonra kararın kendilerine tebliğ edilmediğini ileri sürdü. Kararın tebliğ edilmediğini söyledikten 6 saat geçmeden, kararın kaldırıldığını duyurmak için basın toplantısı düzenlediler.
Hukukun alelade bir alet, AKP’nin konserve açacağı olması kabul edilemez. Haklarımızı, bir diktatörün ve kararlarına sahip çıkmayan hakimlerin iki dudağı arasına bırakmayacağız. Kentlerimiz ve doğal varlıklarımız için mücadele edeceğiz, direneceğiz.
Röportajı yapan ve yayına hazırlayan: Fatoş Osmanağoğlu
Siyaset’in 19. (Kasım 2014) sayısında yayımlanmıştır.