İstatistik veriler evrende bir yerlerde, muhtemelen bizden daha akıllı bir yaşam formu olması gerektiğini söylüyor.
O zaman soralım: Öyleyse neredeler?
Bundan 100 yıl önce Nobel Ödülü sahibi fizikçi Enrico Fermi‘ye göre “çoktan gelmiş olmalıydılar”; bu çelişki “Fermi Paradoksu” olarak biliniyor.
Ama gelmediler; Oxford Üniversitesi’nden filozof Nick Bostrom‘un bu duruma getirdiği açıklama ise şöyle:
“Belki de kendilerini yok ettikleri içindir!”
Akıllı yaşamın şimdilerde bizdeki karşılığı, “yapay zekâ” entegre bir yaşam ve tartışmalar bu eksende ilerliyor.
Son olarak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, yapay zekânın gelişimine öncülük eden ülkenin “Dünya’nın hükümdarı” olacağını söyledi. Anlaşılan Putin için yapay zekâ konusu artık batı ile ideolojik savaşın bir parçası.
Kulağa korkutucu geliyor.
Akıllardaki soru ise şu: Soğuk savaş dönemine geri mi dönüyoruz?
Zekâ güçtür!
MIT ‘de profesör olan kozmolog Max Tegmark, 2014 yılında “Bilgisayarlar yalnızca bizim izin verdiğimiz, programladığımız kadar zekidir” diyordu.
Ancak bugün aynı görüşte değil. Bilgisayarların kendi kendine öğrenmesi, deneme-yanılma yoluyla çıkarımlar yapabilmesi karşısında artık farklı düşünüyor: “Geleceğimizin bizim adımıza kararlaştırılması riskini almak yerine, şimdi harekete geçerek bizim karar vermemiz gerekiyor” diyor.
Ve diyor ki: “Zekânın güç olduğunu anlamak önemlidir, Kaplanlar üzerinde güç sahibi olmamızın sebebi daha büyük kaslarımız veya daha keskin dişlerimiz olduğu için değil; daha akıllı olduğumuz içindir.”
Ancak bu durum, zeki olanların daha az zeki olanları yok edeceği anlamına gelmez. Yeryüzünde tüm varlıklar (zeki veya daha az zeki) bir arada varlıklarını sürdürürler çünkü yaşam hedefleri kendi hedefleriyle uyumludur. Bu uyum yakalanırsa, yapay zekâ bizim birçok sorunumuzu çözebilir ve insanlığın gelişmesinde beklenenin ötesinde yardımcı olabilir.
Tegmark, yetkin bir fizikçi ve çoklu evrenler üzerine öngörüleri ile tanınan bir bilim insanı. İnsanlığın karşı karşıya olduğu riskleri araştırma amacıyla “Yaşamın Geleceği Enstitüsü”nü kuruyor. Amaç gelişmiş yapay zekânın varoluşsal risklerine odaklanarak, dönüştürücü teknolojiyi büyük ölçekli risklerden uzaklaştırmak.
İsveçli filozof Nick Bostrom da aynı amaç ve aynı kaygıları paylaşarak Oxford’da “İnsanlığın Geleceği Enstitüsünü (The Future of Humanity Institute)” kuruyor. İnsanlığın Geleceği Enstitüsü, insan türünün varlığını tehdit eden büyük tehlikelerin ve olası risklerin azaltılması yollarının araştırıldığı çok disiplinli bir araştırma merkezi.
Tegmark gibi Bostrom da AI gelişiminin, iklim değişikliğinden daha acil bir tehdit olduğunu savunuyor.
Teknolojik aşama: Süper zeki varlıklar
Günümüz bilgisayarları zeki olarak nitelendirilir, ancak zekâları sınırlıdır. Şu sıralar insan kapasitesinin ötesine geçen belirli alanlardaki bilgileri işleyebiliyorlar.
Şurası açık ki, yapay zekânın erken aşamasındayız. Otonom arabalar, sağlık uygulamaları, akıllı ev kontrol üniteleri ve otonom silahlar halen yaşamımızda etkin olmakla birlikte bize kaygı kaynağı olan bilgisayarlar, insan tarafından belirlenmiş görevlerle sınırlı.
Ancak gelişmeler bu hızda devam ederse, öngörüldüğü gibi yakın bir gelecekte -50 veya 100 yıl gibi- bilgisayarların birçok yönden insan zekâsına yakın, hatta eşdeğer bir genel yapay zekâya ulaşacağı düşünülüyor.
Tegmark, genel yapay zekâyı “karmaşık hedeflere ulaşma yeteneği” olarak tanımlıyor. Bu çerçevede gezegenimiz üzerinde var olan canlı türlerini donanım ve yazılım özelliklerine göre aşamalı olarak biyolojik, kültürel ve teknolojik olarak gruplandırıyor.
Bu aşamalardan en üst seviye yani “yaşam 3.0”, teknolojik aşamadır ve bu aşamada zeki varlıklar yalnızca yazılımlarını değil donanımlarını da tasarlama becerisine sahiptirler. Tegmark, bu formdaki “süper zeki” yaşamı, “kendi kaderinin efendisi” olarak tasvir ediyor.
Bilgisayarlar bu aşamaya ulaştığında, işleme kapasitelerini nasıl artıracaklarını da öğrenecekler, gelişmeleri daha da hızlanacak ve artık kontrol tümüyle kendilerinde olacaktır.
Bu yeni zekâ, ölümsüz olacak ve evrenin her yanına yayılabilecek.
Niye onlara rastlamadık?
Son 100 yıl içinde bilimsel ve teknolojik alanda en büyük ilerlemeyi gerçekleştiren insan türü, yine bu zaman diliminde en büyük savaşları gördü; atom bombasını ve onun gölgesinde soğuk savaşı yaşadı; yetinmedi savaşı uzaya taşıdı, çevreyi tahrip etti, büyük depremler ve büyük pandemilerle savaştı ve savaşmaya devam ediyor.
Önümüzdeki süreçte “yapay zekâ entegre, ölümcül otonom” silahlarla bir silahlanma yarışı tehlikesi, insan varlığı açısından fazlasıyla korkutucu.
Enrico Fermi’nin sorusuna dönecek olursak; Neden uzayda akıllı bir yaşama rastlamıyoruz? Çoktan gelmiş olmaları gerekmez miydi?
Verebilecek iki yanıtımız var.
Ya bu aşamaya gelen bir uygarlık henüz yok; muhtemelen ilk biz olacağız.
Ya da filozof Nick Bostrom’un dediği gibi, akıllı medeniyetler kendilerini yok ettikleri içindir!
Bir üçüncü yanıt ise, evrende bizden başka bir yaşamın var olmadığıdır; ancak matematik böyle söylemiyor!
Kaynakça:
https://www.economist.com/business/2024/02/08/vladimir-putin-wants-to-catch-up-with-the-west-in-ai