Devrimci tutsaklara getirilen politik yayın yasaklarına karşı eylemlerini sürdüren sosyalist basın emekçileri bugün de Bakırköy Kadın Hapishanesi önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Eylemde okunan basın açıklaması şöyle:
Basına ve kamuoyuna
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün 10 Kasım 2014 tarihli 172740 sayı numaralı emriyle hapishanelerde süreli yayınların posta yoluyla ya da ziyaretçilerden alımına “yasAK” getirildi. Bu yasağın ardından, öncelikle Bakırköy Kadın Hapishanesi’ne sonra ise Sincan Kadın ve ardından çorap söküğü gibi Kandıra F Tipi, Tekirdağ F Tipi, Bafra T Tipi, Kırıkkale-Hacılar F Tipi, Kandıra 2 No’lu F Tipi ve Kalkandere Hapishanelerine gönderilen siyasi yayınlar geri gönderilmeye başlandı. Ardından İstanbul ve Amed’de, aynı şehirden geldiği gerekçesiyle kargolar, tutsaklara gönderilen eşyalar alınmamaya başlandı.
Açıktır ki bu yasaklarla hedeflenen tecrit-tretman uygulamalarını yoğunlaştırmaktır. Ancak bu saldırıyı sadece bununla sınırlandırmamak gerekir. Gezi İsyanı’yla başlayıp, yolsuzluk protestoları, Berkin’imizin yaşamını yitirmesi, Soma katliamı, Kobane Serhildanı derken yükselen toplumsal muhalefete set olmak için kapsamlı bir “iç güvenlik paketi” hazırlayan devletin “güvenliği” sağlamak için ilk olarak hapishanelerden başlaması ilk kez yaşanan bir durum değildir. Hapishaneleri hem devrimci, demokrat, ilerici tüm kesimleri teslim ve denetim altına almak hem buradan kendi sömürücü ve zalim sistemleriyle “uyumlu” bir toplum modeli yaratmak hem de toplumsal bir cezalandırma sistemi kurmak için kullanan egemenlerin ilk adımı buradaki yasaklamalarla atıyor olması şaşırtıcı değildir.
Ancak buradan şunu da görmek gerekir ki, 19 Aralık gibi bir katliamla F tiplerini hayata geçiren ve böylelikle tecrit-tretman ile siyasi tutsakların yaşamını cehenneme döndürmek isteyen egemenler hala bunu başaramadılar.
Dört duvarı ne kadar daraltırlarsa daraltsınlar, tutsakların dış dünyayla, toplumla, devrim ve demokrasi mücadelesi ile bağlarını koparabilmiş değiller. F Tiplerinin duvarlarını ne kadar yükseltirlerse yükseltsinler, Gezi İsyanı’nda “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” diyen milyonların coşkusunun tutsakların hücrelerine girmesine engel olabilmiş değiller. Soma’nın acısını, Ortadoğu’nun umudu haline gelen YPG ve YPJ’nin Kobane’de verdiği savaşın sıcaklığını hissetmelerine ve Kobane için ayaklanan yüz binlerin serhildan zılgıtlarını duymalarına engel olabilmiş değiller.
Gerçekleri gizlemeye, gizleyemiyorsa çarpıtmaya çalışan AKP hükümeti ve devlet kurumları buna engel olamamaktadırlar. Bu yüzden de gerçeği yazmayı görev edinen, sermayeden palazlanmayan, kalemini satmayan özgür basının hapishanelere girmesine engel olarak, “devrimci basın bizim suyumuz, ekmeğimiz, havamız oldu” diyen tutsakları, “havasız, susuz, ekmeksiz” bırakmak istemektedir. Bunu bizlere sansür uygulayarak yapmanın peşindeler. Ancak bu sansür uygulaması ile ne katliamlarının ne yolsuzluklarının ne IŞİD’la işbirliği yaptıklarının ne de Ak Saraylarını Soma ve Ermenek’te katledilen işçilerin canı ve alın terinin üzerine inşa ettiklerinin üzerini örtebilecekler!
Bugün burada hapishanelerde tutsaklara yöneltilen tecrit ve tretman uygulamalarına ve bizlere sansüre izin vermeyeceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz. Bu uygulamalar son bulana kadar da her hafta burada olmaya devam edeceğiz.
Atılım, Barikat, Demokratik Modernite, Halkın Günlüğü, Halkın Sesi, Kaldıraç, Kızıl Bayrak, Meydan, Mücadele Birliği, Özgür Gelecek, Özgür Halk, Proleter Devrimci Duruş, Siyaset, Türkiye Gerçeği, Yarın