Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü dolayısıyla bir açıklama yayınladı: ‘Hak ihlallerini yazan, olayları halk adına sorgulayan gazeteciler suçlanıp cezalandırılırken, gerçek suçluların, azmettiricilerin toplumda serbestçe dolaşmaları adaletle bağdaşmıyor.’
Bugün, Birleşmiş Milletler genel Kurulu kararıyla 1993 yılında alınan Dünya Basın Özgürlüğü Günü. Basın özgürlüğü, halkın haber alma hakkının güçlendirilmesi, öldürülen gazetecilerin faillerinin bulunması için devletlerin harekete geçmesini sağlamak için kutlanan 3 Mayıs için Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) bir açıklama yaptı.
Artı Gerçek'in haberine göre, TGC'nin bu yılki açıklamasının gündemi; tutuklu gazeteciler ve koronavirüs salgını döneminde gazetecilik. Yönetim Kurulundan yapılan açıklamada, “Bu yıl da Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü gazeteciler yeni sıkıntılarla ve güçlüklerle karşılıyor. İnsanlık yüzyılın en büyük felaketlerinden koronavirüs salgınıyla mücadele ederken gazeteciler de bu zorlu dönemde halkın haber alma kanallarını açık tutmak için özveriyle çalışıyorlar" ifadeleri kullanıldı.
Sahada görev yapanlar yeterli destek görmüyor
Koronavirüsten gazetecilerin yeterli şekilde korunamadığını belirten TGC, infaz düzenlemesinden gazetecilerin yararlandırılmadığını, "Özellikle sahada görev yapan muhabir, kameraman ve foto muhabirleri bulaşıcı salgından korunmak için ne medya patronlarından ne de devletten yeterli destek görüyor. Cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü bulunan meslektaşlarımız da koronavirüsü karşısında korumasız bir durumda bulunmaktadırlar. İnfaz Yasasıyla çete mensuplarının, katillerin, uyuşturucu satıcılarının yararlandığı indirimden; kalemlerinden başka hiçbir silahı olmayan, yazıp çizmekten başka hiçbir suçu bulunmayan gazeteciler fevkalade güç koşullarda yaşamlarını sürdürmeye çabalıyorlar" ifadeleriyle anlattı.
'Gerçek suçluların serbestçe dolaşması adaletle bağdaşmıyor'
Tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması gerektiğini söyleyen TGC, "Türkiye cezaevlerinde yüzlerce gazeteci tutan bir ülke ayıbından biran önce kurtarılmalı. Halkın haber alma, bilgilenme hakkı çeşitli yollarla örselenmemeli, düşünceyi ifade özgürlüğünün önüne her geçen gün yeni engeller çıkarılmamalı. Hak ihlallerini yazan, gündeme getiren, olayları halk adına sorgulayan gazeteciler suçlanıp cezalandırılırken, gerçek suçluların, azmettiricilerin toplumda serbestçe dolaşmaları adaletle bağdaşmıyor" dedi.
AKP'nin basının yüzde 90'ına egemen olduğunu öne süren açıklamada, buna rağmen gazetecilerin görevlerini yapmak için cesaretli davrandıklarını belirterek son dönemde yaşanan gelişmelere vurgu yapıldı. TGC, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un Kuzguncuk’ta kiraladığı araziye yaptırdığı çardağın İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yıkılmasına ilişkin haberini yapan gazetecilere soruşturma açıldığını, Fox TV ana haber sunucu Fatih Portakal hakkında üç yıla kadar hapis istemiyle dava açıldığını ve RTÜK ile Basın İlan Kurumu'nun televizyon ve gazetelere yaptığı baskılardan örnekler sundu.
'Gazeteciler bedel ödeseler de kamuoyunu aydınlatmaktan geri durmayacaklar'
Gazeteciliğin suç olmadığını vurgulayan TGC mesleğe ilişkin, "Gazetecilik halkın haber alma, bilgilenme hakkına hizmet eden saygın, onurlu bir meslektir. Gazeteciler bütün güç koşullara rağmen ayaktadır, ayakta kalmaya da devam edecektir, bedeller ödeseler de kamuoyunu aydınlatmaktan geri durmayacaklardır. Haberin özgürce dolaşabildiği bir toplum olmalıyız. Ülke barışının sağlanabilmesi adına cezaevinde tutuklu bulunan gazetecilerin bir an önce serbest bırakılması gereğine inanıyoruz" dedi.
TGC son olarak, "Yargı bağımsızlığı, editoryal bağımsızlık işlemiyor. İç barışı sağlamakla yükümlü siyasetçiler nefret söylemleriyle toplumu bölünmeye itiyor. Ülkemiz bu ayıplardan arındırılmalı, bunu gerçekleştirmesi gerekenler ise siyasetçiler ve iktidarlardır" ifadelerine yer verdi.