Basın özgürlüğü savunucusu Paris merkezli Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF), 2014 Dünya Basın Özgürlüğü raporunu açıkladı. Basın özgürlüğünde Türkiye 180 ülke arasında 154. sırada.
Raporda Türkiye için, 2013 sonunda 60 civarında medya çalışanını cezaevinde tutan, Gezi eylemleriyle 153 gazetecinin polis şiddetine uğradığı ve editoryal bağımsızlığın ağır saldırı altında olduğu bir ülke vurgusu yapıldı.
Basın özgürlüğü durumu en iyi ülkeler Finlandiya, Hollanda ve Norveç ilk üç sırada yer alırken Suriye (177), Türkmenistan( 178), Kuzey Kore (179) ve Eritre (180) son sıralarda yer aldı.
Türkiye, geçen yıl 179 ülke içerisinde 154. Sıradaydı; bu yıl bir fazla ülkeyle aynı sırada kaldı. Türkiye basın özgürlüğünde 2005 yılından beri kan kaybediyor. 2005’te 98. Sırada olan Türkiye, 2012 yılında 148. Sıraya kadar geriledi.
Büyüyen diplomatik ve ekonomik etkisiyle Türkiye’nin özellikle de “Arap Baharı”nı yaşamış rejimler için kendisini bölgesel bir demokrasi modeli olarak sergilediğini kaydeden RSF, Türkiye ile ilgili şu tespitleri paylaştı: “İslami muhafazakar AKP’nin 10 yıllık iktidarında, ordunun siyaset ve medya alanındaki etkisi kayboldu ve Kemalist ideolojiye bağlı kimi tabuların etkisi kırıldı. Ancak bunların yerini yeni kırmızı çizgiler alma eğilimindedir.”
“Gezi İsyanı Türkiye’deki özgürlük ihtiyacını gösteriyor”
Raporun Türkiye değerlendirmesinde Terörle Mücadele Kanunu, Gezi İsyanı sırasında gazetecilere yönelik saldırılar, oto-sansür gibi konulara değinildi.
RSF, raporunda şunları kaydetti: “Ceza Kanunu’ndaki 20 kadar madde de, özgürlükleri hedef alan bu düzenlemeleri tamamlıyor. Mevzuatın ötesinde, Kürt sorununun barışçıl çözümü konusundaki bir uzlaşı, paranoyak ve baskıcı izler taşıyan yargı kültürünü nihayet geliştirmeyi sağlayacaktır.
2013 yazında yaşanan, benzeri olmayan protestolar, Türkiye toplumunun özgürlüğe olan ihtiyacını gösterdi. Olay, güvenlik kuvvetlerinde demokratik kültür eksikliğini ve büyük medya gruplarının hükümetle bağı olan iş insanlarının elinde toplanmasının çoğulculuk bakımından yol açtığı tehlikeyi de ortaya koydu. 153 gazeteci yaralandı, 39’u gözaltına alındı:
Mayıs- Eylül 2013 döneminde gazeteciler, hükümet karşıtı protestolarının şiddetle bastırılmasının bedelini ziyadesiyle ödediler. Kimi zaman eylemcilerin hedefi oldularsa da sistemli saldırılar güvenlik güçlerinden geldi.
Bu şiddet patlaması resmi söylemlerinin ve hükümete yakın medya kuruluşlarının yaydığı histerik havada gerçekleşti: Köşe yazarları eleştirildi; sosyal medya kullanıcıları ve uluslar arası medya çalışanları rejimi yıkmaya dönük uluslar arası bir komplonun ajanları, teröristler olarak gösterildiler.
Oto-sansür, habere ağırlık veren televizyon kanalları İstanbul’u sarsan şiddetli çatışmaları haber olarak vermeye yanaşmamalarıyla, tüm boyutlarıyla ortadaydı. İflah olmaz gazetecilere kapı gösterildi: En az 14’ü işten çıkarıldı; 22’si istifa etmeyi tercih etti. Eylemleri daha yakından aktara televizyon kanallarına ise astronomik para cezaları verildi.”