Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan muhalefet partileri ve sivil toplum örgütlerine (STK) başlattıkları ziyaretler kapsamında bugün iki ziyaret gerçekleştirdi. Önce Kamu Emekçileri Sendikası Konfedarasyonu (KESK) ile bir araya gelen eşbaşkanlar ardından Saadet Partisi’ni ziyaret etti.
Saadet Partisi ev sahipliğinde yapılan görüşmeden sonra DEM Parti Eş Genel Başkanları ile Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan ortak açıklama yaptı.
Barış çizgisini güçlendirme ihtiyacı
Burada konuşan Tülay Hatimoğulları, 1 Ekim’den bu yana başlayan tartışmaları ve bölgenin durumunu konuştuklarını belirtti. Tülay Hatimoğulları, “Türkiye’nin kadim sorunu olan Kürt sorunun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi konusunda, bahsettiğimiz bütün görüşmeler zincirinde partilerle, emek meslek örgütleriyle bunları istişare ettik. Çünkü Türkiye’nin buna ihtiyacı var. Bugün bölgenin içinde geçtiği durumdu, bütün dünya ölçeğinde savaş ve çatışmaların boy verdiği bir dönemde Türkiye’nin iç barışını tesis etmesinin ne kadar acil ve elzem olduğunu yanı başımızda bulunan Suriye’deki gelişmelere baktığımızda bunu bir kez daha görmüş olduk. Bu sorunun demokratik yöntemlerle ve barışçıl bir zeminde çözülmesi için Türkiye’deki herkesin hem siyasi partilerin hem bütün toplumsal dinamiklerin bu çorbada tuzunun olması çok önemli olacaktır. Bu konuda barışın çizgisini daha çok cesaretlendirmek, barış çizgisini daha güçlü bir hale getirmek gibi hep birlikte büyük görev ve sorumluluklarımızın olduğu bir dönemden geçiyoruz” sözlerini kullandı.
’10 partinin sesi dinlenmelidir’
Bir yandan diyalog olacak algısı yaratan iktidarın diğer yandan kayyım atadığına dikkat çeken Tülay Hatimoğulları, “Kayyımın bir siyasi darbe olduğunun, yurttaşın Türkiye’de erken dönemde elde ettiği hakkı yani seçme ve seçilme hakkını elinden alan, demokrasiye vurulan en büyük darbe olduğunun altını bir kez daha çiziyoruz. İçinde Saadet Partisi’nin de olduğu, muhalefetteki 10 parti çok kıymetli bir işe imza attı. Parlamentoda OHAL’in devamı olan, o dönemde kararı alınmış olan kayyım yasasının ortadan kaldırılmasıyla ilgili bir ortaklık sağlanmıştır. Biz buradan bir kez daha meclis başkanı sayın Numan Kurtulmuş’a sesleniyoruz. 10 partinin sesi dinlenmelidir ve OHAL’in artığı olan bu yasa yürürlükten kaldırılmalıdır,” dedi.
Suriye savaşı: Kürtler tehdit değil güvencedir
Devamında ise gündemlerinde Suriye olduğunu belirten Tülay Hatimoğulları şu ifadeleri kullandı:
“Suriye’de şu an hükümet lağvedilmiş oldu ve şu anda orada devasa büyüklükte bir kaos, devasa büyüklükte bir geleceği belirsiz kanlı bir sürecin yaşandığına da tanıklık ediyoruz. İki noktada buna tanıklık ediyoruz. Biri özellikle farklı halklara ve inançlara yönelik gerçekleşen katliamlar. Özellikle o bölgede yaşayan alevi toplumuna dönük bir katliam zinciri için düğmeye basılmış. Yine Kürtlere dönük Kuzey ve Doğu Suriye’deki Kürt halkına dönük gerçekleşen saldırılar var. Bütün bunların bir an önce bitmesini istiyoruz. Suriye’nin istikrara kavuşması Türkiye’nin güvenliği açısından çok önemlidir. Demokratik bir Suriye inşa edilmesi, oradaki bütün halklar ve inançların demokratik Suriye’nin inşasında yer alması, demokratik bir anayasanın başlaması çok acil ve elzemdir. Kürtler bölge için güvenlik tehdidi değil, tam tersi güvencedir. Türkiye’nin de siyasetini belirlerken bu çizgiden hareket etmesini gerektiğini düşünüyoruz.”
‘Açıklama beklemekteyiz’
İmralı ziyareti için yapılan başvuruya Adalet Bakanlığı’nın henüz yanıt vermemesine ve süreci geciktirmesine değinen Tülay Hatimoğulları, “Bakan için makul süre nedir biz bilmiyoruz. Bizim için makul olan süre çoktan geçti. Bu görüşme bizim başvuru yaptığımız ilk anda olumlu yönde yanıtlanması gereken bir başvuruydu. O nedenle bu makul süre için biz bir şey söyleyemeyeceğiz. Onu sayın bakanın yanıtlaması gerekiyor. Ömer Öcalan vekilimizin yapmış olduğu açıklamada aslında tam da şu anlama geliyor. Bu görüşme sağlanacak mı, sağlanmayacak mı, bu görüşmenin sağlanması zaten bir yol alma göstergelerinden biri olur. Bu yol alınacak mı alınmayacak mı? Bir plan, bir program var mıdır Kürt sorununun çözümüne dair? Bu meseleye ilişkin sözümüz şudur. Evet bir gelişme var. Bu gelişmelerin hangi anlama geldiğini, bunların nereye varacağına dair bizler başta cumhurbaşkanı olmak üzere doğrudan bu ülkeyi yöneten yetkililerden açıklama beklemekteyiz. Kürt sorununu çözmek istiyorlar mı, çözeceklerse nasıl bir yol ve yöntem izleyecekler” ifadelerini kullandı.