İçişleri Bakanı Sayın Soylu’nun AYM’yi aşağıladığını, “AYM’ye ‘AİHM’nin şubesi midir?’ diyerek yüklendiğini” belirten Karar Gazetesi yazarı Taha Akyol, “Evet Süleyman Bey, AYM AİHM’nin Türkiye şubesidir! Ve bunu siz yaptınız, sizin iktidarınız yaptı! Sizin de desteklediğiniz 2010 referandumundan bahsediyorum.” dedi.
SiyasiHaber
Karar Gazetesi yazarı Taha Akyol bugün kalem aldığı yazısında, “Çağımızda iktidarlardan, örgütlerden, cemaatlerden etkilenmeksizin İnsan Hakları Sözleşmesi’ni uygulayan bir yüksek mahkeme olmazsa olmazdır. Bunun adı Anayasa Mahkemesidir.” değerlendirmesinde bulundu.
AKP İktidarı’nın 2010 Referandumu’nda yapılan değişiklikler vesilesiyle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu istediği gibi belirleyerek birinci derece mahkemelerini denetim altına aldığını, üye yapısı anayasayla belirlendiği için Anayasa Mahkemesi’ni ise denetim altına alamadığını belirten Taha Akyol, Devlet Bahçeli ve Süleyman Soylu’nun Anayasa Mahkemesi’ne yönelik çıkışlarını da buna bağladı.
Akyol’un yazısının öne çıkan bölümleri şöyle:
Hakimlerin iktidar partisi karşısında “coğrafi teminat” güvencesi yok
“İktidarın ilk derece mahkemeleriyle bir sorunu yok. Sadece savcılara değil, sulh ceza hakimlerine de emir ve talimat vererek istediği kişiyi tutuklattırabilirler. Çünkü Haziran 2014’te çıkardıkları bir torba yasa ile Ceza Kanunu’nun 277 maddesini değiştirdiler, savcı ve sulh ceza hakimlerine emir ve talimat vermeyi suç olmaktan çıkardılar!
Mahkemeler aşamasında ise, bağımsız hareket eden, mesela Osman Kavala hakkında beraat kararı veren yargıçları HSK kararıyla o görevden alıp başka bir yere veya başka bir göreve gönderebiliyorlar. Çünkü hakimlerin iktidar partisi karşısında “coğrafi teminat” denilen güvencesi yok.
Adalet Bakan Gül “coğrafi teminat getireceğiz” demişti, dediği yerde kaldı o söz. (30 Mayıs 2019)
HSK üyelerinin tamamı siyaset tarafından belirlendikçe, bu sorun böyle devam edecek.
AYM iktidarı ağır tepkilerine maruz kalıyor
“Fakat yüksek yargıda durum farklı. Yüksek yargıçlar hakkında HSK’nın hiçbir işlem yetkisi yoktur.
Siyaset, ancak yüksek yargı kadrosunu değiştirerek, kendisinin seçtiği yargıçları atayarak yüksek yargıda etkili olabilir.
Anayasa Mahkemesi, bunun dışındadır. Çünkü AYM’nin üye yapısı anayasayla belirlenmiştir; kanunla ve KHK ile değiştirilemez.
Süresi dolanlar yerine yeni atamalarla kompozisyon değişmektedir.
AYM ‘laf dinlemeyen’ kararlar verdiğinde iktidardan ağır tepkilere maruz kalıyor.
“Bunu siz yaptınız”
Son olarak Devlet Bahçeli ve Süleyman Soylu’nun AYM’ye yönelttiği eleştiriler hatta yer yer aşağılamalar biliniyor.
İçişleri Bakanı Sayın Soylu, AYM’ye “AİHM’nin şubesi midir?” diyerek yüklendi:
“Bizim AYM, AİHM’in şubesi midir? Yunanistan 6 aylık çocukları denize atıp öldürdü. AİHM sesini mi çıkardı? Nedir bu batıcılık hayranlığı. Biz doğrusunu yapalım…”
Bu sözlerde ‘gayri milli’ iması yok mu?
Evet Süleyman Bey, AYM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yüksek yargı organı olan AİHM’nin Türkiye şubesidir!
Ve bunu siz yaptınız, sizin iktidarınız yaptı! Sizin de desteklediğiniz 2010 referandumundan bahsediyorum. Ben de desteklemiştim; o sayede bugün AYM’ye bireysel başvuru yapabiliyoruz.
AKP İktidarı Anayasa’yı değiştirerek İnsan Hakları Sözleşmesi’nin emredici norm olarak Anayasa’ya koydu
İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki hak ve hürriyetler kavramını, adil yargılanma kavramını “Batılı” diye dışlayacaksak, yerlerine nasıl tanımlar koyacağız?!
AK Parti iktidarı “reformist” olduğu dönemde, 2004 yılında Anayasa’nın 90. Maddesine fıkra ekleyerek, İnsan Hakları Sözleşmesini bütün ‘yerli ve milli’ kanunların üstünde emredici bir norm olarak anayasaya koymadı mı?
AYM eğer AİMH’nin hak ve özgürlükler, adalet, adil yargılanma gibi tanımlarını reddederse her şeyden önce kendi anayasamızı reddetmiş olur!
Çağımızda iktidarlardan, örgütlerden, cemaatlerden etkilenmeksizin İnsan Hakları Sözleşmesi’ni uygulayan bir yüksek mahkeme olmazsa olmazdır.
Bunun adı Anayasa Mahkemesidir.
Ve bu istikamette yürüdüğü müddetçe saygıya layıktır.