Türk devleti Kürt sorununda bir çıkmazı yaşıyor. Bir taraftan Kürtlerin varlığını ve haklarını tanıma konusunda bir zihniyete ve politikaya sahip değil, diğer taraftan Kürt halkının Özgürlük Mücadelesi karşısında çok zorlanıyor. İç ve dış politikada sıkışmış, bir sırat köprüsünden geçiyor. Ne Kürt sorununu çözebiliyor ne de Kürt Özgürlük Hareketi’yle mevcut durumda savaşabilecek durumda. AKP hükümeti 12 yıllık iktidarı süresince karşılaştığı en kritik durumu yaşamaktadır. Bu nedenle seçime kadar mevcut çatışmasızlık konumunu korumayı hedefliyor. Çatışmasızlıktan öte, Kürt halkının hiçbir biçimde kendisine karşı mücadele içinde olmasını istemiyor. Demokratik gösteriler dahil Kürt halkının tüm direnişini durdurmak için her yol ve yöntemi deniyor. Son zamanlarda psikolojik savaşı arttırması tamamen bu yönlüdür.
Seçim öncesi gelişebilecek bir mücadele karşısında çok zorlanacağını düşünen AKP hükümeti, İmralı’da Kürt Halk Önderi’nin yanına heyet üstüne heyet göndererek seçime çatışmasızlık ve kendisine karşı mücadele edilmeyen bir ortamda girme yollarını arıyor. Bu durum karşısında Kürt Halk Önderi de seçim öncesinde Kürt sorununun çözümü için bir plan geliştiriyor ve yol haritası ortaya koyuyor. Çatışmasızlığın da ancak çözüm yolunda adım atıldığında ve yasal güvenceler oluştuğunda sürebileceğini söylüyor. Yasal adımlar atılmadan şimdiye kadar yaptığı çağrılar ve attığı adımlar için de özeleştiri veriyor. Bu tutumuyla AKP hükümetinin oyalama ve zaman kazanma politikasına tutum koyuyor. İmralı’ya giden heyetin değerlendirmeleri bu gerçeği göstermektedir.
Kürt Halk Önderi’nin hazırladığı planın Kandil’e de gönderildiği söyleniyor. Herhalde Kürt Özgürlük Hareketi böyle bir plan ve yol haritası taslağı konusunda düşüncelerini ve tutumunu ortaya koyacaktır. Ancak Kürt Özgürlük Hareketi’nin şimdiye kadarki açıklama ve tutumlarından görülmektedir ki, Kürt Halk Önderi gibi Kürt sorununun üç dört ay içinde çözülmesini istemektedirler. Çözüm getirmeyen, aldatma, zaman kazanma ve seçime ulaşma gibi oyalama politikalarını kabul etmeyecekleri görülmektedir. AKP hükümetinin taşları bağlayıp köpekleri salma anlamına gelen bir mücadelesizliği dayatmasını da kabul etmeyeceklerdir. Çünkü AKP’nin asayişin sağlanması dediği şey; kendisinin her türlü öldürme, yaralama, tutuklama ve sindirme politikasını sürdürmesi ve buna karşı da kimsenin ses çıkarmamasıdır. Daha doğrusu Kürt’ü güçsüz, etkisiz ve iradesiz bırakıp “sözde çözüm”ünü dayatmayı düşünmektedir. Şu anda her gün onlarca yurtsever Kürt’ü tutuklaması bu planın pratikleşmesi ve hedefe ulaşmak içindir.
Kürt Halk Önderi de Kürt Özgürlük Hareketi de bu hesapları kabul etmez ve bozar. Eğer AKP hükümeti bu hesabını pratikleştireceğini ve yürüteceğini sanıyorsa kendi kendini aldatır. Kuşkusuz Kürt Halk Önderi ve Özgürlük Hareketi zamana yayılmadan bir çözüm istemektedir. Bundan daha doğru, iyi ve güzel tutum olamaz. Türkiye halklarının çıkarı da böyle kısa sürede gerçekleşecek bir çözümdedir. Türkiye’nin iç ve dış siyasi koşulları da bunu gerektirmektedir. Çünkü Kürt sorunu tüm boyutlarıyla açığa çıkmış, fazlasıyla tartışılmış, kalıcı bir çözümün çerçevesi ortaya çıkmıştır. Bunlar Kürtlerin varlığının anayasal ve yasal güvenceye kavuşması, demokratik özerkliğin kabulü, anadilde eğitim ve bu temelde başta Kürt Halk Önderi olmak üzere tüm tutsakların serbest kalması ve siyasi yaşama özgürce katılmasıdır. Kürt Halk Önderi, tüm bunların açılımı olan bir projeyi sunmuş bulunmaktadır.
Türk devleti böyle bir projeye olumlu yaklaşıp Kürt sorununun çözümü için kalıcı adım atacak mıdır? Şu anki tutumuyla bu mümkün görünmüyor. Ekim ayında polis, asker, faşist gruplar ve kontralar tarafından kırktan fazla yurtseverin katili bulunmazken, Kürt halkına saldıran üç dört Hüda-Par’lıyı öldürdüğü iddia edilen birçok çocuk ve genç tutuklanmıştır. Kırktan fazla yurtseveri katledenler için hiçbir şey yapmayan AKP hükümetinin bu tutumuyla Kürt halkına ve demokratik güçlerine nasıl yaklaştığı nasıl yaklaştığı bir daha görülmüştür. Bir buçuk ayda binlerce insanın gözaltına alınması ve yüzlercesinin tutuklanması AKP’nin gerçek politikasını ve karakterini ortaya koymaktadır. Tüm bunlara bakılarak AKP’nin zihniyeti, niyeti ve politikası çok iyi görülebilir.
Herhalde biz AKP’nin bu politikalarına, uygulamalarına bakmayacak da hiçbir pratik değeri olmayan sözlerine bakarak bir kanaate varacak ve tutum belirleyecek değiliz. 12 yıllık AKP iktidarı, sözleri ve uygulamaları AKP gerçeğinin ne olduğunu göstermiştir. Bu nedenle sözlere değil, icraata bakılacaktır. IŞİD çetelerinin Türkiye sınırından Kobanê’ye saldırması, yaşananlara ve uygulamalara bakılması gerektiğini gözler önüne sermiştir.
(Özgür Gündem – 05 Aralık 2014 – Hüseyin Ali)