SEÇTİKLERİMİZ: Tayfun Atay’ın Cumhuriyet’te yer alan yazısı: “Oysaki Marx olmadan ne sosyolojide, ne antropolojide, ne felsefede, ne tarihte, ne siyaset biliminde, ne iktisatta adım dahi atamazsınız!. Marx’ı çekerseniz sosyoloji devrilir”
Anlamalıydım bu seneki ilk derste üniversiteye yeni başlayan öğrencimin, “Galiba hapse giricem” tepkisinin nedenini!..
Karşısına M.Ö. 2’nci yüzyılda yaşamış Romalı Terentius’un, Marx’ın da çok sevip hep kullandığı meşhur özdeyişinden bahisle çıkmıştım:
“İnsani olan hiçbir şey sana yabancı değil” diyerek…
Çünkü sen, yolun başında bir sosyologsun diye de ekleyerek!..
***
İnsana, topluma, kültüre ilişkin dünyanın bir ucundan öbür ucuna, geçmişten bugüne ne yapılmış, söylenmiş ve olmuşsa hepsi burada öğrenilecek, konuşulacak, tartışılacak; gizli, saklı, ayıp, yasak yok bu sınıfın içinde demiştim.
Çünkü sen, yolun başında bir sosyologsun diye ekleyerek…
***
Terörden töre cinayetine, ensestten ensest yasağına, tesettürden tacize, teizmden panteizm ve ateizme, aşiretten devlete, şeyhlerden satanistlere, evliliklerden boşanmalara, cinselliksiz aşklardan aşksız cinselliklere, mabetlerden medyaya, IŞİD’den Pegida’ya, Charlie Hebdo’dan Arakan’a, Sivas-Madımak’tan Srebrenistsa’ya kadar nice olay, olgu, düşünce, hareket, sorun, çatışma, katliam…
Hepsi senin ilgi alanın içinde demiştim.
Çünkü sen, yolun başında bir sosyologsun diye ekleyerek…
***
Nihayet, polis için suçlu, asker için düşman, yargıç için sanık olan, senin için “insan”dır demiş…
Ve eklemiştim: Çünkü sen, yolun başında bir sosyologsun!..
Söylediklerim karşısında daha fazla dayanamadığını belli eden canhıraş bir sevimlilikle patladı:
“Galiba hapse giricem!..”
***
Üniversitede hoca olarak 35’inci yılıma merdiven dayadım. Antropoloji, etnoloji, halkbilim, sosyoloji, siyaset bilimi-uluslararası ilişkiler bölümlerinde çalıştım.
1980’lerden 2000’lerin başına, hiçbir dönem kolay değildi; ama sınıfta ilk derste yukarıda özetlediğim çerçevede söylediklerime öğrenciden hiç böyle bir karşılık almadım!..
Bu, bugüne özgü ve altyapısında memlekette 15 yıldır yürürlükte olup artık tam anlamıyla otokratikleşmiş “dinbaz” iktidar söylemi ve pratiği var.
***
O söylem ve pratik doğrultusunda dün Darwin üzerinden biyolojiye ne yaptılarsa bugün Marx üzerinden sosyolojiye onu yaparak mazbut bir “majestelerinin sosyolojisi” var etme arzusundalar.
O yüzden 2016-2017’de sırasıyla Comte, Marx, Durkheim ve Weber’in anlatıldığı lise sosyoloji kitaplarından bu sene Marx’ı çıkartıp atmışlar, yerine Saint Simon ve Le Play’i koymuşlar.
E, elbette bundan sonra üniversitede sosyoloji okumaya gelen öğrenciye benim gibi, yukarıdaki şekilde konuşunca paniğe kapılacak, belki de okulu bırakacaktır.
***
Oysaki Marx olmadan ne sosyolojide, ne antropolojide, ne felsefede, ne tarihte, ne siyaset biliminde, ne iktisatta adım dahi atamazsınız!..
Bırakın Comte’u, Saint Simon’u, Le Play’i bir kenara! AKP’li Cumhurbaşkanı “ajanlık” desin dursun, onu da geçin! Batı’da sosyoloji, antropoloji eğitimi almış ve şimdi bu iktidar bünyesinde milletvekili, bakan, danışman olarak yetki sahibi bazıları da gayet iyi bilir ki sosyolojinin öncü kuramsal sacayağı “Marx, Weber, Durkheim”dir.
Marx’ı çekerseniz sosyoloji devrilir.
***
Elbette Marx tartışılmaz, eleştirilmez, sorgulanamaz değil. Ne de Darwin öyle…
Ama nasıl doğa bilimlerinde Darwin yok sayılması imkânsız isimlerden biri, hatta birincisi ise sosyal bilimlerde de Marx öyledir.
Söz gelimi, “yabancılaşma” ve “meta fetişizmi”…
Geçin 19’uncu yüzyıl Batı dünyasının modern, burjuva-kapitalist toplum yapısını; bugünün küresel, postmodern, elektro-dijital, tüketim kapitalizmi dünyasında da, onun “dinbaz” bileşeni Türkiye’de de ne olup bittiğini anlama yolunda Marx’ın bu kavramlarına başvurmadan yapamazsınız.
***
İnsan denen “özel tür”ün doğa bilimi “tarih”tir tespitinde bulunmuş;
Dini, “ezilmiş yaratığın iniltisi”, “insani özün düşsel dışavurumu” olarak tanımlamış;
Kültürü, “doğanın yarattıklarına karşılık insanın yarattığı her şey” olarak içeriklendirmiş;
Ve günümüzde “piyasa”nın bir dinsel sistem, yani “market”in “mabet” hâline geldiğini düşünmüş Marx olmadan…
İnsan toplumsallığı üzerine bırakın konuşmayı nefes dahi alınamaz!..
Onsuz, sosyoloji hapistir.
O yüzden öğrencim haklı, sosyolojiye girmek de bu durumda hapse girmektir!..
***
Ama işte, eğer Marx’ın dediği gibi insanın doğa bilimi “tarih”se, esas mesele de hapse değil, tarihe kimin gireceğidir!..
Özdemir Asaf’ın güzel dizelerini hatırlayalım:
“Bir leke, silmeye-gör
Leke kalır, sen çıkarsın.”
Ve uyarlayalım:
Marx’ı sosyolojiden silmeye-gör!
Tarih söz konusu olduğunda…
O kalır, sen çıkarsın!..