İki aylık periyotlarla çıkan sosyalist-kültür dergisi, Siyaset’in 36. sayısı olan, Eylül-Ekim sayısı ‘Adaletin bu mu dünya?’ başlığıyla çıktı. Dergiye kitapçılardan ulaşılabiliyor.
Derginin bu sayısında Yılmaz Yücel, başlıklı yazısıyla ‘Yeni bir devlet mi kuruldu?’ ; Erdal Kara, ‘Adalet yürüyüşü ve chp’ye karşı tutum’ ; başlıklı yazısıyla ; Perihan Meşeli, ‘Erkek adalete yapıbozumu’ başlıklı yazısıyla ; Ebru yıldırım, ‘Eğitim çiftliğinde çürük yumurtalar’ başlıklı yazısıyla ; M. Ramazan, ‘Katar krizinin köşe taşları’ başlıklı yazısıyla ; Yeşim Dinçer, ‘Damızlık kızın öyküsü gerçek oldu bile’ başlıklı yazısıyla ; Ali Rıza Tura, ‘Yeni bir etik/estetik direniş hattını çizmek’ başlıklı yazısıyla yer alıyor.
Bu sayıda, HDP’nin Adalet Nöbeti’ni Fırat Can Kalyon, Ayşe Acar Başaran, Ertuğrul Kürkçü ve Ahmet Yıldırım ile konuştu.
Deniz Tunçel ve Yavuz Bulut, LGBT hareketinin uğradığı adaletsizlikleri Avukat Rozerin Seda Kip ve Fırat Söyle ile konuştu.
‘‘Mahalledeki AKP- Parti İşleyişi, Taban Mobilizasyonu ve Siyasal Yabancılaşma’’ adlı kitabın yazarı Sevinç Doğan’la Belgin Şahin, ‘‘Mahalledeki akp”den iktidardaki akp’ye’’ meselesini konuştu.
Dört sayı önce gazeteci Ahmet Şık’la konuşulan ‘15 Temmuz Darbesi’ne, bu sayıda gazeteci İsmail Saymaz’la başka bir yönden bakılmış.
Leyla Uyar, ‘barzani’nin referandumu’ meselesine hem çeviriler yapmış hem de söyleşiler.
Mülteciyim Hemşerim Dayanışma Ağı’ndan Soner Çalış ve mülteciler alanında çalışan Elif Yenigün ile Türkiye’deki mültecilerin sorunlarını ve mültecilere yaklaşımları Hikmet Sarıoğlu ve Mahir Gecikligün konuşmuş.
Yılmaz Yücel, Deniz Özgür, Selen Bilgör, arman Yılmaz’la, yıkıma uğrayan Diyarbakır’ın Sur ilçesini ‘Direnen tarih ve yaşam: sur’ başlığı altında konuşmuş.
Siyaset Dergisinde, üç sayıdır sürdürülen ‘Ekim Devrimi 100 yaşında’ bölümünde, Demir Küçükaydın’ın ‘Ekim devrimi sosyalist bir devrim miydi?’ adlı yazısı yer alıyor.
***
Derginin editör yazısı ise şöyle:
adaletin bu mu dünya?
Toprak “seni” de basacak bağrına!
Adaletin bu mu dünya?*
İsrafil’in Sur’u
İsrafil Sur’u üflüyor! Surun sesini duyuyor musunuz? Sur, birinci kez üflendiğinde ortaya çıkan beyaz bulut tepemizde… Yedi kat yer gök alt üst oluyor. Katrina’yı hatırlar mısınız? Houston’da Teksas’ta Harwey, Florida’da İrma… Türkiye’de başımıza yağan dolular… Sele kapılan hayatlar… Sıradan felaketler haline gelen, aslında bir “sosyal kıyamet” alameti… İsrafil Sur’u üflüyor! Ortadoğu’da süren savaş, Myanmar’da katliam, Kuzey Kore’de füze denemesi… Doğa, insan elinin değil ama euronun, doların, liranın müdahalesinin intikamını alıyor. İsrafil Sur’u üflüyor! Dünyanın suyu ısınıyor! Savaş tehditine karşı bir çare! İklim değişikliğine karşı bir çare! Kansere karşı bir çare! Diktatörlere karşı bir çare! Çare var mı? Var!
Sırat Köprüsü
12 Eylül Darbesi’nin otuz yedinci yılında Türkiye darbe ortamını yaşıyor. Eksiği yok, fazlası var. Darbe darbeye karşı… Darbe darbe içinde… Adaletsizliğin diz boyu yaşandığı günler, haftalar, yıllar geçiriyoruz. Bu adaletsizliklerin Amel Defter’lerini açmak için beklemeye gerek yok. Herkes günahının cezasını, günahı işlediği yerde vermeli! İsrafil Sur’u üflüyor ve Sırat Köprüsü burada. Açalım amel defterlerini… 10 Ekim’de patlayan bombaların günahını kime yazmalı? Hapishanede adaletsizliğe karşı mücadele edenlerin sevabını kime? Sırat Köprüsü’nün burada kurulması sizi ürpertiyor belki ama işte Sırat burada. Yarın, cennet olacak cehennem de burada!
Vicdansız adalet
CHP’nin dört yüz kilometrelik Ankara’da başlayan İstanbul’da “duran” Adalet Yürüyüşü… Amed’de, İstanbul’da, Van’da, İzmir’de HDP’nin demirden bir kafes içine alınan “vicdan” ve adalet nöbeti… Çanakkale’de bira şişesine sıkıştırılan “kurultay”, Anayasa Mahkeme’sinde nöbet… NUSE… Mahkeme salonlarında teslim alınamayan, sırasını bekleyen savunma… Cumhuriyet ve şık Ahmet… Hayır, daha bitmedi!
“Çok”un direnişi
Tek adamlığın resmi tescili için hazırlık yapanlar, hazırlık yapadursunlar, adaletsizlikle dişe diş bir direniş; sokakta, meydanda, karakolda, derste, sırada, “yaldızlı” imgede sürüyor… 2019’un resmi saatine sandık için hazırlıkla değil, sandığı da kazanacak direniş için hazırlıkla, direniş için beraberlikle girilebilir. Feshedilmiş parlamentoyu, kayyım atanmış yerel yönetimleri ayakları üzerine kaldırmak için halkın kuşatması ve bu kuşatma için etrafına kurulan demir kafesleri ablukaya alması şart. Bu şart, tek adama karşı çokluğun kendi ittifaklarını ve meclislerini kurduğunda, yaşattığında gerçekleşebilir.
Yüz yıllık hasret
Ekim Devrimi; 100 yıl önce “Dünyanın bütün işçileri birleşin!” çağrısına Rusya topraklarında verilmiş bir başlangıç cevabıydı. Bu cevap, tüm dünya işçilerinin cevabıydı. Bizim cevabımızdı. Cevap; bizim olmakla birlikte, bugün daha iyi, daha yenilmez cevaplar için sorularımız var. Bu hasret bitsin diye!
Ve toprak
Dünyanın başka bir coğrafyasında “Cinsiyet de ırk gibi sınıf, rütbe ve kölelik demektir” diyen Kate Millet’i akışkan sonsuzluğa uğurlarken; “Çerkesim, Türküm, Kürdüm, Sosyalistim” diyen Bülent Uluer de aynı akışkan sonsuzluğa karıştı… Sayısız işçi cinayetlerinde ve kadın cinayetlerinde ve Ortadoğu’da halkların düşmanlarına karşı mücadelede akışkan sonsuzluğa gidenler hâlâ bizimle…
Toprak herkesin, toprak bizim… Cennet, bu ayak bastığımız topraklarda… “Tapusu” tüm işçilerin, emekçilerin ve ezilen halkların elinde… Türkiye’de, Kürdistan’da, Myanmar’da… İsrafil Sur’u üflüyor! Amed’de, Sur’un sesini duyuyor musunuz?
* Ali Ercan’ın
“Adaletin Bu Mu Dünya”
şiirinden alıntılanmıştır