Siyaset Dergisi’nin Nisan-Mayıs aylarını kapsayan 34. sayısı, ”Toparlanın gitmiyoruz…” başlığıyla çıktı.
''Toparlanın.. Gitmiyoruz..'' kapağıyla çıkan derginin bu sayısında yazılarıyla, Tuncay Yılmaz, ‘‘Evet’in ve Hayır’ın stratejisi’’, Cafer Solgun, ‘‘Alevilerin endişesi’ ; Cenk Yiğiter, ‘‘Ohal’de büyük kumar: 16 nisan’’ ; Remzi Altunpolat, ‘‘Anayasa teranesi, referandum, lgbti’lerin politik tavrı’’ ; Volkan Yaraşır, ‘‘faşist dalgalar yükseliyor kriz ve küresel jeopolitik’’ ; Alexis Kalk, ‘‘Çembermişcesine dönen tarih: soykırım ve sol’’ ; Kadir Akın, ‘‘Unutulan bir tarih, reddedilen miras!’’ , Ali Özgür Özkarcı, ‘‘Metin Altıok: Lirik toplumculuğun gezgin’i’’ ; Sevengül Sönmez, ‘‘Türkçe öykünün çöpsüz üzümü’’ ; Kayuş Çalıkman Gavrilof, ‘‘8 mart’tan 24 nisan’a: Ansiklopediye sığmayan kadınlar’’ yer alıyor.
Derginin geçen sayısında başlayan ‘‘Sosyalistlere sorduk’’ bölümü bu sayıda da devam ediyor. Bu sayıda Devrimci Parti Genel Başkanı Ufuk Göllü, Emekçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sibel Uzun, Yeşiller Ve Sol Partisi Eşbaşkanı Eylem Tuncaelli, SODAP’tan Kezban Konukçu partilerinin referanduma dair görüşlerini aktarıyor.
Dergide Yılmaz Yücel’in Canan Kaftancıoğlu ile yaptığı röportaj, ‘‘Hayır Dalgaları’’ başlığıyla; Leyla Uyar ve Necmettin Salaz’ın Rekawt İsmail İbrahim’le yaptığı röportaj, ‘‘Türkiye talihsiz insanların ülkesine dönüşecek’’ başlığıyla ; Hikmet Sarıoğlu’nun Halkların Demokrtaik Kongresi Eşbaşkanı Gülistan Kılıç Koçyiğit’le yaptığı röportaj ‘‘kurucu bir hayır” başlığıyla ; Hikmet Sarıoğlu’nun KESK Eşbaşkanı Şaziye Köse’yle yaptığı röportaj ‘‘KESK’in sınıf mücadelesi’ başlığıyla; Şebnem Sünentçioğlıu ve Yılmaz Yücel’in KHK’larla atılan akademisyenler Aslı Kayhan ve Hakan Koçak’la yaptığı röportaj ‘‘Ne şehir ne öğrenciler kaybetsin’’ başlığıyla; Göksel Ilgın’ın araştırmacı yazar Tanıl Bora’yla yaptığı röportaj, ‘‘Cereyan’lı bir sohbet’’ başlığıyla yer alıyor.
Derginin giriş yazısı şöyle:
toparlanın gitmiyoruz…
iki film birden
2002’de AKP’nin iktidar olmasından altı yıl sonra Recep İvedik serisinin birincisi vizyona girdi. Biz, daha ilk Recep’te yeter dedik. “Zorunda mıyız?” dedik. Yetmedi. Halkın yoğun ilgisine mazhar olan film seriye dönüştü, bu dönemin sinema eserlerinden olma sıfatıyla Türkiye’ye bir “anti-kahraman” kazandırdı. 7’den 70’e halkın ‘kalbinde’ taht kurdu. İkincisi, üçüncüsü, dördüncüsü, sonunda beşincisi çekildi. Sinemada ‘iktidar’ oldu. Sinemada bu ‘iktidar’ı sarsacak yeni bir film piyasaya sürüldü. Recep İvedik’le afişleri yan yana geldi: Reis. Biz daha ilk “Reis”te yeter dedik. Reis, gişe yapmadı. Belediyeler, okullar; toplu gösterimler organize etti, yetmedi. Vizyonlarda Reis, Recep’e yetişemedi.
Bizim için ise mesele son derece basit; Recep, Recep’e karşı… Recep Tayyip’in yarattığı kültürel atmosfer, toplum mühendisliğinin sonucu olarak yarattığı halk, sinema kahramanı Recep’i çok tuttu. Biz iki Recep’e de karşıyız… Ezcümle; bütün “vasatların iktidar”ına HAYIR diyoruz. Üzerimize üzerimize geliyorlar. İki film birden geliyor. Yan yana geliyor… Toparlanın…
bizim büyük “çaremiz”
Faşizmin kurumsallaşmasının yeni adımını “hayır”la karşılamak için herkes hazır, her şey hazır. “Hayır” şimdimizin, en birlikte barikatı, en güzel barikatı, en uçsuz, en son barikatı… “Hayır”, bizim şimdimizin tek çaresi… Yarıdan bir fazlası bu çare için yeter… Ardından diğer yarıya bakalım. Bizim sonramızın çaresi diğer yarıda… Büyük “çaremiz” için bütünden “tek” (Big Brother’ları ve Büyük Patronlar’ı da dahil) eksik yeter… Toparlanın…
las lunas al sol*
17 Nisan’a kilitlendik, pazartesi’ye! Güneşli bir pazartesi’ye… Belki, o gün İspanya’da işinden atılmış tersane işçilerinin yalın gerçekliğine döneriz; Mücadele içinde, her şeyini kaybeden; işini, aşını, arkadaşlarını kaybeden işçilerin gerçekliğine… Ekmekle terbiye etmeye çalıştıkları işçilerin gerçekliğine… Evet, ekmeksiz olmuyor. Sadece ekmekle sürecek bir gelecekle de… İşçilerin ‘güneşli pazartesiler’i, terk etmedikleri geleceklerinde saklı. Ve görüyoruz ki Türkiye’nin faşizmi İspanya’nın faşizmine benziyor. Pazartesi sendromu** varsa, burada var… 17 Nisan’dan sonra, İşçilerin Pazartesiler’i için birlikte koşalım… İspanya, faşizme direndi. Picasso, ‘Franco’nun Rüyası ve Yalanı’*** ile Boğa’nın Franco’yu yok edişini resmetmişti. Halk kazandı. Türkiye direniyor; Güneşli bir pazartesi için… Toparlanın…
mutlu bir hayat filizlenir
17 Nisan’dan sonra gelen 1 Mayıs var! Bugün, dillerinde “hayır” olanları meydanlara çağıran 1 Mayıs var. Önce “HAYIR”da, sonra 1 Mayıs’ın bütün meydanlarında buluşalım… Toparlanın…
amed’in ortasında “keskin” keman sesi
Kemal Kurkut, Amed Newroz’unda ayağından değil, sırtından vuruldu. Siyah-beyaz bir film. Altyazısız. Kürtçe… Toparlanın..
en güzel yüz metre
En uzun koşunun yüz metresini koşanlar, lüverden ilk fırlayanlar, en hızlıları hepimizin… Unutulmadılar asla! Koşu sürüyor…
Toparlanın… Gitmiyoruz.
* Las lunas al sol: Güneşli pazartesiler
** Sendrom: Eski Yunancada
birlikte koşmak anlamına gelir.
*** Arka kapak resmi: Franco’nun Rüyası ve Yalanı, Picasso.