Evrensel’den Beyar Özalp, ölümün kol gezdiği, ortaçağ şartlarında üretim yapılan Şırnak maden ocaklarında yaşananları inceledi. İbret verici bu araştırma ülkemizdeki çalışma koşulları hakkında bir fikir oluşturuyor.
SUNU: ÖLÜMÜN KOL GEZDİĞİ ŞIRNAK MADENLERİNDE NELER OLUYOR?
Şırnak’ın Cudi Dağı eteklerindeki maden ocakları son haftalardaki ölümlerle ülke gündemine geldi. Çoğu kacak olan çok sayıda kömür ocağında 3 bin 500 maden işçisi sendikasız, sigortasız adeta kölelik koşullarında her gün madenlere iniyor Şırnak’ta. En az 9 saat çalışan işçiler çıkarttıkları kömürün miktarına göre ücret alıyor. Hiçbir sosyal haktan yararlanamıyorlar ve ölümle burun buruna çalışıyorlar. İşçiler “Mecburuz; ya çalışacağız, ya aç kalacağız” diyor. 3 Haziran’da yaşanan göçükte İbrahim Sağnak isimli işçinin öldüğü madenlerde, 11 Haziran’da da gaz sıkışması nedeniyle Selahattin Uçar, Ahmet Baysal ve Emin Baysal isimli işçiler zehirlenerek öldü. 18 Haziran’da ise Musa Seven isimli işçi göçük altında kalarak yaşamını yitirdi.
Şırnak’taki madenler bu olayların ardından Valilik tarafından kapatıldı. Ocakların kaçak olduğu için kapatıldığını söyleyen Valilik, bunca ölüm yaşanırken neden her hangi bir önlem alınmadığı ve sorumlular hakkında bir işlem yapılmadığı sorusunu şimdilik yanıtsız bırakıyor.
Ocaklarda çalışma şartlarının düzeltilmesi ve insanca çalışabilecek koşullar yaratılmasını sağlamak yerine madenleri kapatan devlet yetkililerine işçiler de tepkili. Öyleki, yapacak başka hiçbir işi olmayan işçiler, canlarına mal olan madenlerin kapatılmasıyla ekmek teknelerinin elden gittiğini düşünüyor. İşçiler, madenlerin kapatılmasını değil, koşulların düzeltilmesini istiyor.
Şırnak’taki madenlerde çalışan işçilerin hemen hemen tamamı 90’lı yıllarda devlet tarafından boşaltılan köylerden göç etmek zorunda kalan köylüler. Resmi olamayan rakamlara göre bu güne kadar 182 işçinin yaşamını yitirdiği Şırnak’taki kömür ocaklarındaki durum, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 301 işçinin yaşamını yitirdiği Soma’daki maden katliamını meşrulaştırmaya çalışırken örnek gösterdiği 1880’lü yıllardaki koşullardan hiç de farklı değil. İl Özel İdaresi’ne ait bölgede kurulu maden ocakları, özelleştirildikten sonra bazı şirketler tarafından işletildi ve koşullar alabildiğine kötüleşti. En az maliyetle kömür çıkartmayı ilke edinen patronlar, işçilerin yaşamını hiçe saydı. Öyleki Şırnak’taki madenlerde çalışan işçiler bırakın yaşam odasını, baret ve eldivene bile sahip değiller. Özel şirketlerin bölgeden çekilmesinin ardından kaçak olarak bazı kişiler tarafından işletilen madenlerin kapatılmasından sonra, kuralsızlık iyice hakim oldu madenlere. Şırnak’taki maden işçisi ölümlerinin ardından kentte maden işçileri, işçi aileleri, kentte yaşayanlar, sendikacı ve insan hakları savunucularıyla Şırnak madenlerinde ne olup bittiğini konuştuğumuz dosyamızda, Şırnak’taki maden gerçeğinin bir fotoğrafını çekmeye çalıştık
ŞIRNAK’TA MADEN İŞÇİLİĞİ YA DA KÖLELİK!
Soma’da 301 işçinin yaşamını yitirdiği maden kazalarının ardından kölelik sisteminin en yaygın biçimde uygulandığı madenler yeniden ülke gündemine girdi. Türkiye Soma’daki büyük katliamın etkisini henüz üzerinden atamamışken bu kez Şırnak’taki kömür ocaklarından ard arda öçlüm haberleri geldi. Bugüne kadar Kürt sorunuyla bağlantılı olarak, köy yakmalar, faili meçhul cinayetler, çatışmalar, sokak ortası infazları, her türlü halk eylemine şiddetli polis saldırısıyla gündeme gelen Şırnak’tan bu kez işçi ölümlerine dair haberler geldi. Cudi Dağı eteklerindeki onlarca kaçak madenden bellerine bağladıkları iplerle, başlarında bir baret, yüzlerinde maske olmadan kömür çıkartan işçilerin koşulları, Soma’da gördüklerimizin bile çok çok gerisindeydi. 20 gün içinde 5 işçinin göçük altında kalarak ya da gaz sıkışması nedeniyle zehirlenerek öldüğü Şırnak’ta işçiler öyle derin bir yoksulluk yaşıyor ki, tüm bu olanlara rağmen madenlerin kapatılmasını istemiyorlar. Onlar koşulların düzeltilmesini ama çalışmaya devam etmeyi istiyorlar. Konuşmak istediğimiz birçok işçi hem bir daha iş bulamamak endişesiyle hem de söylediklerinin madenlerin tamamen kapatılmasına neden olma ihtimali olduğu düşüncesiyle konuşmak istemiyor.
ÖLÜM KUYULARINA ZORUNLU GÖÇ!
Bu işçilerden biri de Hekim Bulut. 20 yıldır madenlerde çalışan Bulut, gazeteci olduğumuzu ve kendisi ile iş koşullarını konuşmak istediğimizi söylediğimizde önce reddediyor. Biraz sohbet ettikten sonra ikna oluyor konuşmaya. İşçilerin sorunlarını ve taleplerini sıralıyor ard arda. Hekim Bulut’un anlattıkları, bunca işçinin kölelik koşullarında çalışma nedenine ilişkin tanıdık bir gerekçe sunuyor. Tıpkı Türkiye’nin dört bir yanında kölelik koşullarına mahkum halde çalıştırılan sayısız Kürt işçi gibi o da bir zamanlar devlet tarafından boşaltılan köyünü terk ederek Şırnak merkeze gelmek zorunda kalanlardan.
İLKEL KOŞULLARDA, SİGORTASIZ HAYATLAR
Madenlerde çalışan işçiler için nasıl güvenlik önlemleri olduğunu sorduğumuz Bulut, hiçbir güvenlik önlemi olmadığını söyleyerek başlıyor söze. Soma’daki katliamın ardından çok tartışılan ‘yaşam odaları’nı sorduğumuz Bulut, “Değil yaşam odası başımızı koruyacak bir baretimiz bile yok” diyor. Madene bellerine bağladıkları iplerle indiklerini anlatan Bulut, “Sigortasız çalışıyoruz. Bizim buradaki madenlerde çalışma koşullarımız tamamen ilkeldir. Tüm bu zor şartlara evimize bir ekmek götürmek için katlanmak zorundayız” diyor.
KÖMÜR YOKSA PARA DA YOK!
Baret, eldiven, maske gibi hiçbir koruyucu malzemeye sahip olmayan Şırnaklı maden işçilerinin ücret sistemi de maaş usulüne dayanmıyor. Sabit bir yevmiyeleri de yok. Ne kadar kömür çıkartırlarsa onun karşılığını alıyorlar. Bu ‘karşılık’ çok cüzi bir rakam. Sözü Hekim Bulut’a bırakalım; “Belli bir maaşımız yok. Çıkarttığımız kömür kadar para kazanırız. Bazen aylarca çalışmamıza rağmen para alamayız. Çünkü kömür çıkmaz. Sadece toprak kazarız.” Bu sisteme göre işçiler madenden çıkardıkları kömürün 1 tonunu, madeni işletenlere 80 liraya satıyor. Çoğu zaman 1 ton kömürü iki işçi çıkarmış oluyor ve bu 80 lirayı paylaşıyorlar. Yani kişi başına 40 lira. İşçilerden kömürün tonunu 80 liraya alan işletmeci ya da taşeron firmalar ise bunu en az 3 katı fiyata başka yerlere satıyor.
‘ELEKTRİK SU OLSA KÖYE GERİ DÖNERİZ’
Hekim Bulut’la sohbetimizde onun kardeşinin de yıllar önce göçük altında kalarak yaşamını yitirdiğini öğreniyoruz. Kendisinin de defalarca göçük altında kaldığını ancak canını kurtardığını söylüyor. Tüm bu yaşadıklarına rağmen neden hâlâ madende çalıştığını sorduğumuzda, 90’lı yıllarda köylerini boşaltmak zorunda kalarak Şırnak’a taşındıklarını anlatıyor önce. “Maden ocağında çalışmaktan başka çaremiz yok��� diyor. Köylerine geri dönmek istediklerini ama harabeye dönen köyde elektrik, su ve yol olmadığını anlatıyor. Devletin köylerdeki eksikleri gidermesi durumunda madende çalışmayı bırakıp, köyüne döneceğini, tarlasını ekeceğini söylüyor.
Valiliğin madenleri kapatmasına dair ne düşündüğünü sorduğumuzda ise “Madenler kapanırsa işsiz kalırız. Yapılamsı gereken madenlerde işçilerin sağlığı ve güvenliği için gereken önlemlerin alınması. Sigortalı çalışmak, insanca yaşamak istiyoruz” diyor.
O ŞİRKET TERMİK SANTRALE DE TALİP!
Cudi Dağı eteklerindeki madenlerin içinde ruhsatlı olanlar da var. Ancak bu madenlerdeki koşullar kaçak madenlerden hiç farklı değil. Ruhsatı olan madenler büyük şirketlere ait. Bunlar Geliş Madencilik, Acar Group ve Zeyrek A.Ş adlı şirketler. Geliş Madencilik ve Acar Group aynı zamanda Şırnak’ın Toptepe Köyü mevkiinde yapılmak istenen termik santralle de ilgili. Son 15 gündeki kazalar Geliş Madencilik’e ait ocaklarda meydana geldi. Hekim Bulut, son dönemlerde çıkarılan kömürün dışarıya satılmadığını ve maden sahası içinde toplandığı bilgisini de veriyor sohbetimizde.
Sadece 20 gün içinde kimi gazdan zehirlenerek, kimi göçük altında kalarak yaşamını yitiren 5 Şırnaklı maden işçisinin hikayesi, geride bıraktıkları ve ölümleriyle gündeme gelen çalışma koşulları ne kadar tanıdık. Öyle ki daha Mayıs ayında büyük bir iş katliamına kurban giden 301 maden işçisinden geriye kalan hikayeler de tıpkı onlarınki gibi. Şırnaklı maden işçileri de tıpkı Soma’daki sınıf kardeşleri gibi, kölece çalışma koşullarının ve yaşamlarını hiçe sayan kâr hırsının kurbanı oldular. Soma’da madenden sağ kurtulan işçiler nasıl ‘Mecburuz yeniden madene girmeye’ diyorduysa ölenlerin henüz madene girmemiş çocukları, kardeşleri de ‘Madene girmekten başka ne yapabiliriz ki’ diyordu. İşte Şırnak’ta da durum bu. Bir yandan kapatılan maden ocaklarının yeniden ama bu kez koşullar düzeltilerek açılmasını isteyen işçiler, diğer taraftan yaşamını yitirenlerin, “Başka iş yok ki! Ben de madene gireceğim’ diyen çocukları.
Şırnak madenlerinde art arda yaşamını yitiren 5 işçiden biri Musa Seven’di. 18 Haziran’da Şırnak’ın Balveren beldesine bağlı Dağkonak köyü yakınlarında bulunan kaçak kömür ocağında meydana gelen göçükte yaşamını yitiren ve arkadaşları tarafından toprağın altından çıkarılan 45 yaşındaki Seven’in 8 çocuğu vardı. O çocuklardan biri henüz 17 yaşındaki Adnan. O da aynı şeyi söylüyor. Babasının ölümünün acısını yaşarken, “Başka bir iş bulamazsam ben de madene ineceğim” diyor. Babası için kurulan taziye çadırında konuştuğumuz Adnan Seven’in anlattıkları hem Şırnaklı maden işçilerinin çalıştırıldığı kölelik koşullarını gözler önüne seriyor hem de derin bir yoksullukla örülü yaşamlarını sürdürebilmek için ölüm kuyularına inmekten başka yapabilecekleri bir şey olmadığı çaresizliğini.
‘BABAM MASKESİZ VE BARETSİZ ÇALIŞIYORDU’
Babasının çalışma koşullarının çok zor olduğunu anlatarak başlıyor sohbete Adnan Seven. “Babam 20 yıldır madenlerde sigortasız ve hiçbir iş güvenliği olmadan çalışıyordu” diyor. İş koşullarına dair anlattıkları Başbakan Erdoğan’ın Soma’daki maden katliamını meşrulaştırmak isterken örnek verdiği 1800’lü yıllardan daha geri değilse en az onlar kadar kötü. “Burada madenciler yerden 200 metre aşağıya bellerine bağladıkları bir iple iniyor. Aşağıda baretsiz ve maskesiz çalışıyorlar” diyor.
‘ZEHİRLENDİ AMA ÇALIŞMAYA DEVAM ETTİ’
Babasının geçtiğimiz kış madende zehirlendiğini ve ölümden döndüğünü anlatan Adnan Seven, “O olaydan sonra yaklaşık 3 ay madene inmedi. Ancak daha sonra mecburiyetten yine madene indi” diyor.
DEVLET O KÖYLERİ BOŞALTMASAYDI…
Babasını tekrar madene inmeye zorlayan şeyin ne olduğunu ondan dinlemek için soruyoruz. O da neredeyse tüm maden işçileri ve aileleri gibi aynı gerçeği hatırlatarak başlıyor söze; Çatışmalı yıllarda askerlerce zorla boşaltılan köylerini terk ettikten sonra geldikleri kent merkezindeki yoksulluk ve çaresizlik. Geçtiğimiz yıl kendileri için yeni bir ev yaptıklarını ve evin borçlarını ödemek için babasının mecburen madene indiğini söylüyor. Birçok maden işçisi gibi kendilerinin de baskılardan dolayı köylerini boşalttıklarını, kent merkezinde tarım ya da yapabilecekleri başka bir iş olmadığını tekrarlıyor hüzünle. “Tek çare madene inmek” diyor.
‘BABAM BİZE OKUMAMIZI VASİYET ETTİ AMA…’
Adnan Seven lise son sınıf öğrencisi. Babasının ölümünden sonra ailenin en büyük çocuğu olarak evin geçim yükü de onun omuzlarında olacak. Babasının ölmeden önce kendisine tüm kardeşleriyle birlikte okumayı vasiyet ettiğini söylüyor. Adem’in 7 kardeşi var. Yaşları henüz küçük olan 2’si dışında hepsi okula gidiyor. Bir yandan babasını yitirmiş olmanın acısını, diğer yandan bundan sonra nasıl okuyacakları, nasıl yaşayacaklarının endişesini yaşıyor. “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Babamın borcunu ödeyemeden öldüğü ev dışında hiçbir şeyimiz yok. Artık ben de çalışmak zorundayım” diyor.
‘BEN DE MADENCİ OLMAK ZORUNDAYIM’
Ne iş yapacağını sorduğumuzda tanıdık bir cevap veriyor; “Daha bilmiyorum. Ama eğer başka bir iş bulamazsam ben de mecburen madene ineceğim” diyor.
‘BABAM MADENLERDE ÖLEN NE İLK NE DE SON MADENCİ OLACAK’
Şırnak’taki işçi ölümlerinin ardından Valilik geçtiğimiz günlerde kömür ocaklarını kapatmıştı. Adnan da diğer madenciler gibi madenlerin kapatılmasını istemiyor. Ama maden işletmecilerinin istediği gibi değil. Koşullar düzeltilerek açılsın istiyor madenler. “Bu insanlar köylerini boşaltarak geldi. Madenlerde çalışmaktan başka çareleri yok” diyor. Maden işletmecilerinin bu çaresizliklerini kullanarak işçileri ilkel koşullarda çalıştırdıklarını söyleyen Adnan Seven, “Patronlar çaresizliğimizi kullanmasın. İşçiler sigortalı ve güvenlik önlemlerini alınmış bir şekilde çalışsın. Yoksa benim babam madenlerde ölen ilk işçi olmadığı gibi son işçi de olmayacak” diyor.
Maden deyince aklıma mezar geliyor
ŞIRNAK’ta herkesin gündeminde madenler var bu sıra. Madenlerin kapatılması, ölümler, madenlerdeki koşullar. Yolu madenlerle kesişen, hayatına maden ve maden işçiliği girenlerle konuşuyoruz. Babası eski maden işçisi olan Nujin, maden işçilerinin yaşama tutunabilmek için ölüme gidişlerinin çaresizliğini anlatıyor. Ağabeyi madende çalışan Mehmet ise, her sabah ağabeyi işe giderken yaşanan hüznü, annesinin endişeli gözlerini.
‘BU BEBEĞİ ÖLÜMDEN KOPARARAK ALDIM SANA’
Üniversiteye hazırlanan Nujin Ayan’ın babası eskiden maden işçisiymiş. Babasının kendisine çocukken aldığını oyuncak bir bebekle ilgili anısını anlatıyor; “Babam madende çalıştığı dönem ilk kazandığı para ile bana oyuncak bebek almıştı. Ben de sevinçten babamın boynuna sarılmıştım. Babam o sırada bir daha asla unutamayacağım şu sözleri söylemişti; “Kızım bu bebeği ölümden kopararak aldım sana.” Babasının bu sözlerinden çok etkilendiğini söyleyen Nujin, “İnsanların kendilerini ve ailelerini yaşatmak için bile bile ölüme gitmeleri ne kadar büyük bir çaresizlik” diyor. Madenlerin kendisine mezarlıkları hatırlattığını söyleyen Nujin, “İşçiler öleceklerini bile bile, çocuklarını, ailelerini yaşatmak için ölüme gidiyor. Sırf yaşayabilmek için ölüm yolculuğuna çıkıyorlar” diyor.
MADEN MEZAR OLACAKSA AÇILMASIN
Madenlerin Valilik tarafından kapatılmasına sevindiğini söylüyor Ayan. “Eğer madenler ölüm getirecekse hiçbir zaman açılmasın. Ne zaman güvenli olacaksa o zaman açılsın” diyen Ayan, Soma’daki büyük iş cinayetine getiriyor sözü. “Soma olmasaydı, Şırnak’taki ölümler hiçbir zaman duyulmayacaktı. Burada her zaman ölümlü maden kazaları oluyor ve sadece işçilerin aileleri ile çevrelerindekiler biliyor. Başka kimse duymuyor” diyor.
‘ABİM MADENE GİDERKEN BÜTÜN EV HÜZÜNLENİR’
Mehmet Gülce zaman zaman madenlerden çıkartılan kömürün nakliyesinde çalışan Şırnaklı bir genç. Ağabeyi ise madende işçi olarak çalışıyor. Ağabeyinin aslında aşçı olduğunu ama iki sene önce işini kaybedince, başka iş bulamadığını ve maden işçisi olduğunu anlatıyor. Mehmet Gülce’nin anlattıkları da Soma’daki maden işçilerinin anlattıklarını hatırlatıyor. “Abim her sabah evden işe gittiğinde evde hüzünlü bir hava oluyor. Hepimiz abimle vedalaşıyoruz. Biliyoruz ki ölümle burun buruna çalışıyor” diyor. Annesinin her gün maden ocaklarına giden ağabeyinin ardından endişeli gözlerle baktığını söyleyen Mehmet Gülce, “Ancak geçimimizi sağlamak için madene inmek dışında bir çare yok. Şırnak halkı köy boşaltmalardan dolayı tarım ve hayvancılıkla uğraşamadı. Tek geçim kaynağı bu oldu” diyor.
Şırnak’ta 20 gün içinde 2’si göçük altında kalarak, 3’ü gaz sıkışmasından zehirlenerek yaşamını yitiren 5 işçi Cudi Dağı eteklerinde, kölelik koşullarında çalışılan onlarca kaçak kömür ocağını yeniden gündeme getirmişti. Şırnak’ta maden işçileri, yaşamını yitiren işçilerin çocukları, maden işçilerinin aileleriyle konuşarak hazırladığımız dosyamızda bugün söz sendikacılar, emekli bir maden işçisi ve insan hakları savunucularında. Şırnak madenlerinin özelleştirilmesiyle koşulların nasıl değiştiğini irdelediğimiz bugünkü bölümde anlatılanlar, özelleştirmeden önceki ve sonraki koşullar arasındaki uçurumu da özelleştirmeyle birlikte kâr hırsının işçilerin yaşamını nasıl hiçe saydığını da gözler önüne seriyor.
TAŞERON SİSTEMİ VE KAÇAK MADENCİLİK
Şırnak’taki madenlerin özelleştirilmesi sürecini konuştuğumuz KESK’e bağlı Enerji Sanayi ve Kamu Maden Emekçileri Sendikasının (ESM) Şırnak İl Temsilcisi Kenan Sakın, son dönemde meydana gelen kazaların birçoğunun Şırnak İl Özel İdaresine ait olan ve özelleştirilen 2505 No’lu sahada meydana geldiğini anlatıyor. 2001 yılına kadar maden sahasının Türkiye Kömür İşletmelerine (TKİ) ait olduğunu söyleyen Sakın, maden ocaklarının özelleştirilmesi ile sahanın ilk olarak Şırnak İl Özel İdaresine devredildiğini, devirden sonra yüzde 99 oranında hissenin Valilik bünyesinde kurulan Dicle AŞ adlı şirkete devredildiğini belirtiyor. Dicle AŞ’nin kurulduğu dönemden beri bölgede kömürü taşeron şirketler aracılığıyla çıkarttığını aktaran Sakın, şu anda taşeronların da bölgede kömür çıkarmadığını ve kömürün tamamen kaçak çıkarıldığını söylüyor. Dicle AŞ’nin daha taşeronluğunu daha önce Acar-Geliş AŞ ortaklığının yaptığını daha sonra ise bunun Global Holdinge devredildiğini dile getiren Sakın, bu şirketlerin aynı zamanda Şırnak’ta termik santral yapmaya çalışan şirketler olduğuna da dikkat çekiyor.
DAHA MADENE İNERKEN ÖLEBİLİRLER
Özelleştirmenin ardından madenlerde tam anlamıyla ilkel çalışma koşullarının hakim olduğunu anlatan Sakın, “Madenlerde her ocakta en fazla 15-20 madenci ve her vardiyada 7-8 madenci çalışıyor. Tüm ocaklar karınca yuvaları gibi birbirleriyle bağlantılı. Son dönemde meydana gelen göçüklerde işçiler göçüklerin meydana geldiği ocaklardan değil komşu ocaklardan çıkarıldı” diyor. Madenlerde galeri ve asansör olmadığını söyleyen Sakın, “İşçiler yerin 150-200 metre altına açılan kuyulara bellerine bağladıkları iplerle iniyor. Sadece madenlere inişlerde bile çok büyük hayati risk var” diyor.
MASKE BARET YOK, HABERLEŞME BORUYLA!
İşçilerin baret, gaz maskesi ve eldiven gibi ekipmanları olmadığını, hiçbir güvenlik önlemi olmadan sigortasız çalıştırıldıklarını anlatan Sakın çok çarpıcı bir bilgi daha veriyor. İşçilerin madendeyken, dışarıyla bağlantı kurabilecekleri telsizlerinin de olmadığını anlatan Sakın, “İşçiler madende yeryüzü ile iletişim kurmak için bir boru kullanıyor. Bu borudan dışarıya seslerini duyurmaya çalışıyorlar” diyor.
Madenlerde işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin 301 işçinin yaşamını yitirdiği Soma’daki ve diğer bölgelerdeki madenlerin çok çok gerisinde olduğuna dikkat çeken Sakın, “Eğer bir an önce bu koşullar düzeltilip, gereken önlemler alınmazsa büyük facialar yaşanabilir” diyor. Patronların daha fazla kâr hırsından dolayı işçilere 50-60 liralık maske ve baretleri almadığını söyleyen Sakın, madenler yeniden çalışacaksa öncelikle bu önlemlerin alınması gerektiğini dile getiriyor.
VALİNİN DERDİ İŞÇİLERİN HAYATI DEĞİL
Valiliğin madenleri kapatma kararını nasıl değerlendirdiğini sorduğumuz Sakın, “Valilik madenleri işçi ölümlerini engellemek için değil, termik santralin yapılmasına karşıtlığı ortadan kaldırmak için kapattı. Vali İpek, santrale karşı çıkan halka, ‘İşiniz gücünüz yok, termik santral sizin için bir iş sahasıdır’ dayatmasında bulunmak istiyor” şeklinde konuştu.
ÖZELLEŞTİRMEDEN ÖNCE SENDİKA VARDI MADENDE
Şırnak’ın eski belediye başkanlarından olan Ramazan Uysal, aynı zamanda madenler özelleştirilmeden önce kömür ocaklarında yetkili olan Maden-İş Sendikasının da Şırnak Şube Başkanlığını yapmış. Bu durum bile özelleştirmenin işçiler açısından ne ifade ettiğini gözler önüne seriyor. Şimdi işçilerin ellerinde eldiven, başlarında baret, yüzlerinde bir maske dahi olmadan, sigortasız olarak indirildiği madenlerde, özelleştirmeden önce sendika vardı. Madenlerdeki duruma ilişkin konuştuğumuz Ramazan Uysal, madencilerin çalışma koşullarının çok ilkel olduğunu ve bunun bir an önce değişmesi gerektiğini söylüyor. “Hemen işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri tam olarak alınmalı” diyen Uysal, “İşçiler ve aileleri ile birlikte yaklaşık 10 bin insan madenlerden geçiniyor” diyor. Madenlerin koşullarının değiştirilmesi yerine kapatılmasını eleştiren Uysal, “Madenler güvenli bir şekilde açılmalı. Ancak kesinlikle mevcut şartlarla çalıştırılmamalı. Bu şekilde yeniden açılırsa yeni kazalara davetiye çıkarılmış olur” diyor. Ramazan Uysal da sözü Şırnak’ın önemli gündemlerinden biri olan termik santrale getirerek, “Şırnak halkı yapılmak istenen termik santrallere karşı. Halkı işsiz bırakarak santralin kurulması için halktan destek almaya çalışıyorlar” diyor.
EMEKLİ MADEN İŞÇİSİ: MADENLER KAMUDAYKEN KOŞULLAR İYİYDİ
Madenlerin henüz özelleştirilmediği, madenleri satın alanların işini bitirip bıraktığı ve daha sonra başkalarının içeride kalan kömürü işlemek için ocakları kaçak çalıştırmaya başlamadığı günlerde o ocaklarda çalışan ve Türkiye Kömür İşletmelerinden emekli olan Sekvan Aytu’nun anlattıkları da özelleştirmenin işçiler için ne büyük bela olduğunu gözler önüne seriyor. Daha önce özel sektörün elinde bulunan Şırnak maden ocaklarının 1979 yılında kamulaştırıldığını ve Türkiye Kömür İşletmelerine devredildiğini anlatan Aytu’ya o günlerde işçilerin durumunun nasıl olduğunu soruyoruz. “Kömür madenleri kamunun elinde olduğu dönemde her türlü güvenlik önlemleri alınırdı. O zamanlar da iş kazaları olurdu. Yılda 1 işçinin yaşamını yitirdiği olurdu ama kazalar çok nadirdi” yanıtını veriyor Sevkan Aytu.
Şırnak’taki madenlerde çıkarılan kömürün 1985-90 yılları arasında 29 ilin kömür ihtiyacını karşıladığını söyleyen Aytu, “90’lardan sonra devlet güvenlik bahanesiyle kömür üretimini azalttı. 2002’den itibaren de özel sektör bölgede kömür çıkarmaya başladı” diyor.
İŞÇİLERİN YAŞAMI HİÇE SAYILDI
İnsan Hakları Derneği (İHD) Şırnak Şube Başkanı Avukat Emirhan Uysal aynı zamanda Şırnak’ta kurulmak istenen termik santrale karşı mücadele eden Şırnak Çevre Platformunun da üyesi. Madenlere ilişkin yaptığımız sohbette ilginç bilgiler veren Uysal, ölümlü kazaların ardından madenleri kapatan Şırnak Valisinin amacının bu vesileyle termik santrale karşı çıkan halkı, yeni bir iş sahası olduğuna ikna ederek termik santral kurulmasına ikna etmek olduğunu söylüyor. Uysal da madenlerdeki çalışma koşullarının işçilerin yaşamını hiçe saydığını vurguluyor.
MADENLERDE KOŞULLAR DÜZELTİLİP KOOPERATİFE DEVREDİLSİN
Kömür ocaklarının şehrin önemli bir gelir kaynağı olduğunun göz ardı edilemeyeceğini ancak kömür ocaklarının çevreye verdiği zararın da farkında olduklarını belirterek söze başlayan Uysal, “Şırnak’ta birçok kişi zorunlu göçten dolayı geldiği kentte çiftçilik ya da hayvancılık yapamadı. Şırnak halkı maden ocaklarında çalışmaya zorlandı” diyor. Maden ocağı sahiplerinin işçi sağlığı ve güvenliği yönetmenliklerini uygulamadığını, hiçbir önlem almadan işçileri çalıştırdığını dile getiren Uysal da konuştuğumuz birçok kişi gibi, kapatılan madenlerin yeniden üretime geçmesi için gereken önlemleri sıralıyor. Bir de kooperatifleşme önerisi yapan Uysal, “Maden ocakları kooperatifleşerek madenciler ve ocak sahipleri tarafından işletilebilir. İşçilerin sağlığı ve güvenliği için gereken tüm önlemler alınmalı ve sigortaları yatırılmalı, maaşları düzenli olarak ödenmeli” diyor.
VALİ HALKI SANTRALE İKNA ETMEK İSTİYOR
Valiliğin madenleri kapatmasıyla ilgili bir iddiayı da gündeme getiren Uysal, “Vali, Çevre Platformu olarak kendisiyle yaptığımız bir toplantıda bize, ‘Siz halkın yüzde 80-90’ını termik santrallerin zararlı olduğuna ikna etmişsiniz. Eğer halkın yüzde 60’ı termik santrali isterse bu santrali kuracağız’ dedi. Valinin kömür ocaklarını kapatmasının bir sebebi de Şırnak halkını termik santrale ikna etmek” şeklinde konuştu.
TERMİK SANTRAL TARTIŞMASI HERKESİN DİLİNDE
Valinin maden ocaklarını kapatmasının en önemli nedeninin Şırnaklıları termik santrale mecbur etmek olduğu’ fikri Şırnak’ta çok yaygın. Sohbet ettiğimiz Şırnaklılardan, Şahin Barkın da aynı şeyi söylüyor. “Maden kapanırsa işsiz kalacak olan madenciler başka şehirlere göç etmek zorunda kalır. Madenler güvenlik önlemleri alınarak yeniden açılsın” diyen Barkın “Vali madenleri kapatarak işçi ölümlerini engellemek istemiyor. Asıl amacı Şırnaklıları termik santrale mecbur bırakmaktır” diyor.
Evrensel Gazetesi / Beyar Özalp