ZÜHTÜ TURGUT – Diğer Yazıları …
Öncelikle bir kavram kargaşasına yol açmamak için, şu noktayı açıklığa kavuşturalım. Sakat, özürlü, engelli kavramları; bugün engelli diye tarif edilen insanların tercihen kullandıkları bir kavram değildir. Bu kavramlar, bu insanlara egemen ideolojilerin siyasi iktidarları tarafından giydirilmiş ve yakıştırılmıştır. Onun için başlangıçta sakatlar sonra özürlüler şimdilerdeyse, Engelliler Haftası olarak anılmaktadır. Bu konuyu başka bir yazıya bırakarak, konumuza devam edelim.
10 – 16 Mayıs tarihleri on yıllığına Sakatlar Haftası olarak, ilan edilmişti. Bu süre dolduktan sonra da bir gelenek olarak devam etti. Bu haftayı engelli örgütleri bir hak arama ve mücadele günü olarak sürdürdüler. Siyasi iktidarlar ve statüko partileriyse; oyalama, aldatma, şov yapma biçiminde devam ettirdiler. Günümüzdeyse engellilerin mücadelesi sekteye uğramasına rağmen, bu hafta egemenlerin iktidarları tarafından sürdürülmektedir. Engellilerle ilgili yasal anlamda bazı düzenlemeler yapılmışsa da, engelli sorunları köklü bir çözüme kavuşmuş değildir. Ülkede yaşayan engelliler eğitim, istihdam, rehabilitasyon, sosyal aktivite gibi en temel hizmetlerden yeterince yararlanamamaktadır. Yararlanan engelli sayısı, hala yüzde 10’ların altında seyir etmektedir. Büyük bir ayrımcılığa tabi tutulan engellilerin okuma yazma oranı da bu sayıyı takip etmektedirler.
Anılan bu hizmetlerden yararlananlarsa, farklı problemler yaşamaktadırlar. Kesin olmayan verilere göre ülkede on milyonun üzerinde engelli birey yaşadığı söylenmektedir. Ve bunların büyük çoğunluğunun akıbetleri konusunda kesin bir veri ve belirleme bulunmamaktadır. Birçok engelli bireyse, kendi kaderlerine terk edilmişlerdir. Öte yandan yasalarla belirlenmiş engelli bakım parası ve benzeri sosyal yardımlarsa, tam bir fiyasko şekline dönüşmüştür.
Bu yıl Sakatlar Haftası seçim dönemine denk gelmiştir. Tabi ki bu durum, bugüne kadar boş vaatten başka bir şey yapmayan sistem partilerinin işlerine gelmiştir. Yine bu dönemde de bilindik argümanlarını bol keseden dökmeye ve dağıtmaya büyük bir çaba göstereceklerdir. Engellileri sadece bir oy deposu olarak gören statüko partileri, yine engelli ve engelli yakınlarının duygularını sömürmeye devam edeceklerdir. Bunun böyle olduğunu, göstermiş oldukları adaylardan anlamaktayız. Adayları ya kendilerine biat etmiş kişilerdir, ya da engelli örgütleri ve mücadelesiyle ilgisi alakası bulunmayan kişilerdir.
Öte yandan gündeme hızlı bir şekilde giren ve kısa bir süre içerisinde büyük bir ivme kazanan HDP, toplumun diğer kesimlerine verdiği önemi engellilere de verdiğini göstermiştir. Toplumda ötelenmiş, dışlanmış halkları, diğer azınlıkları ve bütün inanç guruplarını bünyesinde barındıran HDP, aday listelerinde birçok engelliye de yer vermiştir. Her şeyden önemlisi, bu engelli adayların engelli mücadelesinde yer almış ve engelli örgütlerinden olmasıdır. Bu durumsa birçok engellinin ve engelli yakınının HDP’ye yönelmesine yol açmıştır. Türkiye’de ilk defa bir siyasi partinin bu kadar çok engelli aday göstermesi, toplumun değişik kesimlerinde şaşkınlık yaratmıştır. Seçimler sonrasında bir ilk daha yaşanmış olacak. Böylece birçok engelli de meclise kardeşleriyle birlikte girmiş olacaktır.