RÖPORTAJ – Prof. Dr. Nejla Kurul: “Yaşatılan entelektüel bir kıyım. Şimdi ise akademinin sürgünleriyiz.” “Ama pek çok kişi acı çekiyor, ayrıcalığımız yok, bizler de işçiler, kadınlar, Kürtler, Aleviler, sosyalistler, yoksul Müslümanlar, Suriyeliler gibi acıdan muzdaribiz.Hepimiz için güzel ve onurlu biçimde yaşayabildiğimiz bir ülkenin peşindeyiz.”
Röportaj: SiyasiHaber
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi öğretim üyeliğinden 7 Şubat tarihli KHK ile ihraç edilen Prof. Dr. Nejla Kurul ile OHAL dönemi uygulamalarını ve Üniversite üzerindeki etkilerini konuştuk.
Referandum öncesinde OHAL'i gerekçe göstererek bunca muhalif hocanın ihraç edilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ankara Üniversitesi’nden 72 bilim insanı ihraç edildi. Bunlardan birisi de benim. Demokratik ve sosyal bir cumhuriyet ve alanım itibariyle eğitim hakkı mücadelesi veren bir öğretim üyesiyim. Çocukların ve gençlerin eşit ve özgür bir eğitim alması için araştırıyor, yazıyor ve derslerimde bu konuları tartışıyorum. Bir OHAL döneminde, bu dönemle ilişkili olmayan bir iddianın yasal gerekçesi bulunamadığı için, yani ortada yasalarda tanımlanmış bir suç olmadığı için, KHK torbasına konularak üniversiteden ve öğrencilerimizden uzaklaştırıldık. “Bu suça ortak olmayacağız” diyen bildirgeyi imzalayarak vatandaşı olduğumuz devletin, AKP Hükümetinin barış sürecinden uzaklaşan uygulamalarını eleştirdik.
Yaşatılan entelektüel bir kıyım. Şimdi ise akademinin sürgünleriyiz, hüzünlü bir yazgı. Özellikle bu OHAL döneminde her yurttaş söylediği ya da söylemediği şeyler için azarlanmakta, suçlanmakta ve savunma hakkı kullandırılmaksızın cezalandırılmaktadır. Oysa kimsenin korkmadığı, yaralanmadığı ve ölmediği bir ülkede yaşamak için uğraş veriyoruz. Bu yaptıklarımızla iktidarın politikalarının yanlışlığını ifade ettik; ki bu düşünce özgürlüğü ve akademik özgürlükler kapsamında değerlendirilecek bir konudur. Bu duruşumuz bize ihraç olarak döndü. Ama pek çok kişi acı çekiyor, ayrıcalığımız yok, bizler de işçiler, kadınlar, Kürtler, Aleviler, sol/sosyalist güçler, yoksul Müslümanlar, Suriyeliler gibi acıdan muzdaribiz. Hepimiz için güzel ve onurlu biçimde yaşayabildiğimiz bir ülkenin peşindeyiz.
Bu tasfiye Üniversite kurumunu nasıl etkiliyor?
Öğretim elemanlarının tasfiyesi sürecinde, Ankara Üniversitesi ve daha birkaç üniversite etkin bir rol aldı. Bu rektörler, Yönetim Kurulları ve Senato üyeleri, bu tasfiyeye ve utanca ortak oldular ve üniversite tarihinin karanlık sayfalarına geçtiler. Üniversite gerçeği araştırır; üniversitenin gerçeği açığa çıkarma işlevi, hükümetleri, bazı toplumsal güçleri, büyük şirketleri rahatsız edebilir. Akademi, sahici sorular sorduğu ve bunların peşine düştüğü ve kamuoyunu bilgilendirdiği sürece, toplumsal mücadelede etkin bir güç olur; tıpkı medya gibi. Üniversiteler, sol/muhalif görüşleri üniversiteden tasfiye ederek bilim mekanlarını çoraklaştırıyor düşünsel bir çölleşmenin yolunu açıyorlar. Herkesin birbiriyle aynı şekilde düşündüğü ve tek tipleştiği üniversitenin ne kadar sıkıcı olduğunu bir düşünün. Yani son tasfiyelerde üniversiteden rengarenk insanlar uzaklaştırılmış oldu.
Ne var ki imzacı, sol/muhalif öğretim elemanlarını hala KHK’lara vermeyen, bu konuda direnen çok sayıda üniversite var. Demokratik üniversite mücadelesinin toplumsal mücadeleye koşut olarak büyüyeceğine inanıyorum.
Bundan sonra akademik çalışmalar bakımından ne yapacaksınız?
Bilim itaat etmez. Mekanı da üniversitenin dört duvarı ile sınırlı değildir. Gerçek bilginin anlamlı bir kısmının üniversitenin dışındaki entelektüeller ve aktivistler tarafından üretildiğini de biliyoruz. Bizler, üniversitenin dışında, sokak akademilerinde, dayanışma akademilerinde, kooperatif ya da farklı formlarda örgütlenerek bilgi üretme ve bunu anlamlı ve amaçlı hayatlar yaşamak isteyen insanlarla paylaşmayı sürdüreceğiz. Toplumun önemli bir kesimi ihraç edilmemizin haksız ve hukuksuz olduğuna inanıyor. Emek ve demokrasi güçleri yanımızda. Bu nedenle haklıyız ve güçlüyüz. Geri döneceğiz.