Lice’de karakal-kalekol yapımlarına karşı gerçekleşen eylemde 2 kişinin askerler tarafından vurularak öldürülmesini protesto etmek amacıyla İzmir’de üzerine Türk bayrağı asarak oturma eylemi yapan HDP’nin Çeşme adayı Özlem Ayşe Önal, yaptıkları eylem ile ilgili olarak sorularımızı yanıtladı.
– Özlem Ayşe Önal kimdir?
1981 yılında İzmir’de doğdum. 10 yaşıma kadar İstanbul’da yaşadım. Ailemin dağılmasıyla İzmir’e dönüş yaptık. Okul yaşantısı pek parlak bir öğrenci değildim. Annem hep dik başlılığımdan başarısız olduğumu söylerdi. Nitekim lise 2. sınıfta müdür yardımcısının bir arkadaşıma ettiği hakaret sonrası verdiğim karşılık yüzünden okul hayatım bitti. Ondan sonra hep kendi yağımda kavruldum. Ulusalcı bir ailenin çocuğuydum ve bu nedenle de apolitik büyüdüm. Öyle ki; Arnavut göçmeni bir dedem olduğunu dahi çok ileri yaşlarda öğrendim. İş hayatım, yaşam koşullarım bana devamlı sorgulamayı öğretti. Sorgulama yeterliliğine vardığımda hayatımda ilk defa içine girdiğim siyasi parti binası BDP oldu. Bir acı çaylarını içtim…
2014 yerel seçimlerinde ise Halkların Demokratik Partisi (HDP)’den Çeşme Belediye Eş Başkan adayı oldum. Şimdi siyaseten kendimi HDK-HDP’de ifade ediyorum.
– Bayrak tartışmalarının fazlasıyla gündeme geldiği şu süreçte Kürtçe dövizlerle yaptığınız Lice eyleminde Türk bayrağı taşıyarak neyi amaçladınız? Vermek istediğiniz mesaj neydi?
Bu bayrak her şeyden önce Türkiye bayrağı olmalı. ‘Türk’ bayrağı olarak tanımlandığı sürece bu topraklarda yaşayan halkların tamamının zihninde asimilasyon, dayatma, inkâr, kıyım, katliam canlanacaktır. Yaptığımız eylemin amacı devletin Lice’de halka uyguladığı zulmü protesto etmekti. Kürtçe, oradaki halkın dili ve dövizlerimizde bu yüzden Kürtçe idi. Benimle birlikte eyleme gelen arkadaşların tamamı Kürt arkadaşlardı. HDP’den Karaburun Eş Başkan Adayı olan Gülşah Padak arkadaşım ulusal kıyafetini giydi ve ben de bayrağı aldım. Anlatmak istediğimiz, Gezi’de de, Lice’de de bizim canımızın yandığıydı. Dikkatleri buraya çekmek istedik. Bu bayrağın altına sığınarak susan herkes bundan sorumludur. Şunu da belirtmeliyim ki, üzerime astığım bayrağı bana getiren Kürt genci ile, bileğine sarı, kırmızı ve yeşil renkleri bağlamış Türk genci orada birbirini anlıyorken, dışarıdan gelen ‘tepkileri’ göğüslemek kolay oluyor.
– Lice’deki katliama batıda yeterli duyarlılığın oluşmadığına yönelik eleştiriler var. Yaptığınız bu eylemde size nasıl tepkiler geldi? Bir duyarlılık oluşmasını sağlayabildiniz mi?
Eleştiriler yersiz değil. Sonuç itibariyle bakıldığında metropollerde de karakollara ve kolluk güçlerine yönelik tepkiler var. Bu tepki Lice’den geldiğinde bu tarafta yeteri kadar karşılık bulmadığı aşikâr. Bizim oturma eylemimize de olumlu ve olumsuz tepkiler geldi. Eylemde bayrak olması kafa karıştırıcı oldu sanırım. Bizim vicdanımız bizi bu eylemi yapmaya itti ve bu bayrağın faşizan bir obje halinde kullanılmaması, bütün halkların varlığını, dilini, yaşam biçim kabul eden bir yerden, kapsayıcı bir işlevi olması gerektiğini anlatmak için bu eylemi yapmak istedik. Lice’de Kürtçe ağıt yakılıyor diye bayrağın arkasına sığınmaktansa acının yanında onurlu bir şekilde durmak gerekir mesajını vermeye çalıştık. Yoldan geçen insanların kendilerine “acaba” sorusunu sorması için bayrağı taşıdım.
– Gezi Direnişi’nde Türk bayraklı ve BDP bayraklı iki kişinin el ele duran fotoğrafı çok gündem oluşturmuştu. Sizce bu duyarlılık yeniden oluşabilir mi?
Gezi’de oluşan karşılıklı duyarlılık zaten hükümet için en büyük tehdit olmuştu. Fakat biz metropollerde yaşayan insanlar hafıza yönünden kendimizi pek geliştiremiyoruz sanırım. Bunun tekrarlanması için haber alma yöntemlerimizi tekrar gözden geçirmeliyiz diye düşünüyorum. Bu noktada en büyük rol HDP gibi çok bileşenli, ayrımcılıktan uzak, halkçı hareketlere düşüyor bence.
– Yerel seçimlerde HDP’nin İzmir-Çeşme Belediye Eş Başkan adayıydınız. Sizce İzmir’de Roboski, Lice ve devlet eliyle bölgede yapılan katliamlara karşı geniş kesimlere yayılan bir duyarlılık oluşması mümkün mü?
Aslına bakılırsa bu yaşanan katliamlara duyarsız kalmak imkânsız. Ama özellikle gerçeği görebilen kesimlere çok görev düşüyor. Halkların birlikteliği katliamları durdurabilir. Örgütlenmek için, yaşadığımız her bölgede bir kişi bile olsak yılmadan halkların kardeşliğini anlatmaya devam etmeliyiz. Siyasihaber.org
Röportaj: Fatma Acar