Siyaset Gazetesi’nin 31. sayısı için SYKP’nin kurulduğu günden bugüne yaptıkları ve yapamadıklarıyla görüşlerini aktaran SYKP Eş Genel Başkanı Nejla Kurul, önemli gördüğü siyasal gelişmeleri değerlendirdi.
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Haziran ayında 2. Olağan Kongresi'ne gitmeye hazırlanıyor. Hazırlıklar sırasında SYKP Eş Genel Başkanı Nejla Kurul, SYKP'nin yaptıklarını ve yapamadıklarını değerlendirdi.
Siyaset Gazetesi'nin 31. sayısında yayınlanan röportaj şöyle:
SYKP II. Olağan Genel Konferans/Kongre’sine hazırlanıyor. SYKP Gezi İsyanı’nın coşkusu içinde kurulmuştu. O günden bugüne siyasal atmosfer önemli ölçüde değişti. 3 yıllık sürecin önemli gördüğünüz siyasal gelişmelerini ana hatlarıyla belirtir misiniz?
Kuruluşumuzdan bugüne dek geçen üç yıllık süreci, Marx’ın, Louise Bonaparte’ın 18 Brumaire’nde belirttiği gibi, “kendi keyifimize” göre ve “kendi seçtiğimiz koşullar içinde değil, doğrudan verili olan ve geçmişten miras kalan koşullar içinde” geçirdik. Nesnel koşulların dinamikleri oldukça güçlüydü ve ne var ki irade kullanmanın olanakları ise zayıftı.
Gezi İsyanı’nın (Haziran 2013) içine doğduk, direndik, yitirdiğimiz canlarımızı toprağa verdik. Fırat’ın Batısında Gezi İsyanını, Fırat’ın Doğusunda ise Ortadoğu özgürleşmesinin Türkiye’yi de sarmalına aldığı büyük siyaset sahnesinde Kobanê direnişi ve Rojava’da inşa edilen kültürel fidelikten umutlandık ve beslendik.
Dorio Bötancourt-Maria Garcia’nın deyişiyle “Kapitalizm yasal mafya, mafya da yasa dışı kapitalizmdir” sözünü doğrularcasına, AKP’nin 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk ve rüşvetlerine tanıklık ettik. Üstelik bu açıklığı ile gerçeği, AKP’nin kuruluşundan itibaren on yıl “birlikte yol yürüdüğü” Cemaat’in operasyonu ile öğrendik. Yerel seçimleri (Mart 2014) ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerini (Haziran 2014) birbiri ardınca yaşadık. Bu seçimler burjuva demokrasisinin sınırları, eşitsizlikleri ve çatışmasızlık sürecinin olumlu atmosferi içinde geçti.
Aynı yıl içinde Partimizin kurucularından ve MYK üyesi olan enternasyonalist komünist Mustafa Kahya’yı kaybettik. Kahya’nın kaybı, SYKP’yi derinden etkiledi; onu hala çok özlüyoruz.
Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ve 7 Haziran 2015 seçimlerine dek demokratik siyaset zemini içinde, ikinci partimiz olan HDP’de çalışılırken, birinci partinin sorumluluklarını da yerine getirmeye çalıştık. 7 Haziran seçimlerinde HDP ile yüzde 13.1 oy oranı ile barajı açarak Parlamento’ya girdik. Kürtlerin taleplerinin yanı sıra Türkiye’nin tüm emekçi ve ezilenlerinin taleplerini kapsayan ve ortak yaşam anlayışına dayanan “Yeni Yaşam” çağrısı karşılık buldu. HDP’nin ve toplumsal muhalefetin yükselişinin rejim açısından hayati bir tehlike oluşturmaya doğru ilerlediğini, 7 Haziran seçim sonuçlarıyla birlikte daha net biçimde gördük. 1 Kasım’da bir “tekrar seçim” yapılmış olması, olup bitenin özünde parlamenter sistemi ve parlamentoyu işlevsizleştiren yeni türden ve özgün bir darbe olduğu gerçeğini değiştirmez.
Erdoğan’ın Dolmabahçe mutabakatının var olmadığını açıklamasının ardından, masa devrilmişti. İki seçim arasında, HDP ciddi saldırılarla karşı karşıya kaldı. Bu gelişmelere Suruç ve Ankara katliamları da eklendiğinde görünen odur ki HDP ve demokrasi güçleri “kör bir terör”ün, IŞİD’in hedef tahtasına oturtuldu. Suruç katliamında yoldaşımız Uğur Özkan’ı yitirdik, onu çok özlüyoruz. Bütün bunlara karşın HDP 1 Kasım 2015 seçiminde barajı aştı.
2014 Ekim’inde gerçekleştirilen MGK toplantısında başta Kürt hareketi olmak üzere toplumsal muhalefete saldırı kararı verilmişti. Bu karar doğrultusunda İç Güvenlik Yasası çıkarıldı, iletişim özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar getirildi. Bugün, Erdoğan ve Saray çevresinin itmesiyle, Kürt illeri ve ilçelerinde savaş sürmektedir. Davutoğlu başbakanlıktan indirilmiş; dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin değişiklik teklifi Meclis’ten MHP’nin ve CHP’nin de desteği ile geçirilmiştir. Şimdi Erdoğan ve ekibi hem hukuku istismar ederek, hem de işine gelmediğinde açıkça çiğneyerek, Türkiye’de tek adam yönetimi ve faşizme doğru gidişin taşlarını hızla döşemektedir.
SYKP’nin kuruluş ve örgütlenme süreci aynı zamanda HDK ve HDP’nin de kuruluş süreçleriyle üst üste geldi. SYKP, HDK ve HDP’nin kurucu bileşeni olarak bu örgütleri nasıl değerlendiriyor ve onlar içinde nasıl konumlanıyor?
SYKP’nin kuruluş ve örgütlenme süreci ile HDK ve HDP’nin kuruluş süreçlerinin eş zamanlı gelişmesi, deneyimlerin ortaklaşmasını ve tarihin birlikte yazılmasını sağladı. Partimiz, bu yıl yaptığı Danışma Meclisi’nde, HDK ve HDP’nin kurucu bileşeni olarak konumlanışını değerlendirdi. Danışma Meclisimiz, HDK/HDP’nin, esasen Kürt Halk Hareketi ile Fırat’ın batısındaki emekçilerin ve ezilenlerin ortak mücadele zeminini yaratmaya yönelik bir girişim olduğunun altını çizdi. HDK/HDP’ye bu bağlamda yüklenen anlam önemlidir. Ne var ki bu süreç tamamlanmamıştır.
HDK/HDP’nin kuruluşunda ve pratiğinde KÖH’ün inisiyatifi ve ağırlığının olduğu açıktır. Yanı sıra bu, şimdi SYKP’de buluşan öncül-bileşenlerin ve diğer enternasyonalist sosyalistlerin uzun zamandır oluşması için çaba harcadığı bir zemindir. Bu bağlamda en geniş demokratik işleyiş ve bileşen hukuku (güce bakmaksızın her bileşenin temsiliyeti ve söz hakkı) HDK/HDP’nin normu olarak kalmaya devam etmelidir.
Türkiye Sol hareketinin tarihinde az görülmüş biçimde Partiniz, uzun tarihi geçmişleri ve gelenekleri olan 4 bileşen tarafından, ama organik bir parti olarak kuruldu. Geleneklerin karılma sürecinin sancısız ve sorunsuz gerçekleştiğini söylemek mümkün mü? Bu yolda ne ölçüde mesafe alındı?
Yeniden kuruluş ya da birlik mücadelelerinde, verili koşulların da etkisiyle hem “yeni” söylemin hem de “yeni” eylemin kuruluşunda süreçler, sancısız ve sorunsuz olmuyor. SYKP’nin programının harekete geçirilmesi, onun eylem içinde tüm incelikleri ile gerçekleştirilmesine dönük bir hattın izlenmesini gerektirir. SYKP programı, “ortak parti”nin çocukluğu sürecinde yeterince özümsenememiştir. Programa uygun bir SYKP profili ortaya çıkmaya başlamıştır; ne var ki yaygınlaşması için zaman gereklidir. Farklı siyasal geleneklerden gelen sosyalistlerin pek çok alanda duyarlık ve farkındalığının olması yeterli değildir; programın eleştirel bir yaklaşımla içselleştirilmesi de gerekmektedir.
Dört bileşen tarafından kurulmuş organik bir parti olan SYKP’de bileşenler arasında karılma, MYK ve PM gibi merkezi örgütlerimizde kısmen gerçekleşti. Bunda sıkça yan yana gelmenin, ortak sorunları karşılamanın, deneyimleri ortaklaştırmanın ve kişisel dostluklar geliştirmenin faydası oldu. Yerel düzeye gelince, örgütlü olduğumuz illerde bir gelenek sayısal çoğunluğa sahip ise yapılan faaliyetlerde o geleneğin izleri taşınıyor; ancak faaliyet mutlaka programın perspektifi içinde oluyor. Bildiğimiz gibi, tarih insanın önüne aşılamaz sorunlar çıkarmıyor. Özellikle örgütlenme yaklaşımları ve siyaset tarzı konusunda daha fazla ortaklaşmaya ihtiyacımız var. Ben bunun, Partililer olarak kişisel hayatımıza da teorinin griliği içinden bakabilme, eleştirel diyalog, Parti kurullarına katılım, eleştiri ve özeleştiri mekanizmalarını hayata geçirme, insanların değişebileceğine olan güven ile aşılabileceğine inanıyorum.
SYKP’nin 3 yıllık geçmişine ve kuruluş hedeflerine bakarak Partinizin neleri başaramadığını, neleri başardığını belirtir misiniz (politik ve örgütsel açılardan)?
Başarımız, kapitalizmin insanları atomize, nihilist ve bencil bireylere dönüştürdüğü günümüz koşullarında yan yana yürüyebilmek ve Gezi İsyanını birlikte yaşamak ve burjuva demokrasisinin dört seçiminden hem SYKP hem de HDP olarak öğrenerek, barajları aşarak ve duvarları yıkarak çeşitli kazanımlarla çıkmaktır. Türkiye’nin demokratik ve sosyal bir cumhuriyete doğru gidebileceğini gördük. Fırat’ın batısındaki emekçilerin ve ezilenlerin ortak mücadele zeminini yaratmaya yönelik bir HDK/HDP girişiminin, tüm gerilimlerine ve tamamlanmamışlığına karşın, devlet refleksleri de dikkate alındığında, doğru olduğunu da sınadık. Partimiz ciddi bir deneyim biriktirmesine, diğer bir deyişle nitelik olarak büyümesine rağmen kadroların kendini örgütlemesi ve Parti’yi örgütlemesi konusunda büyük yol alamadı.
Parti büyük ölçüde çok hızla akan nesnel koşullarca yönetildi; irade göstererek yürütülen birkaç kampanya bir biçimde tamamlansa da, bunlar Parti faaliyetinin gerektirdiği kapsam ve nitelikte olamadı. Politik konjonktürün karanlığı ve yoğunluğu, SYKP’nin kendi üzerine, bayrağındaki üç renkli yıldız ve alanlar ve kadrolar üzerine düşünme ve eyleme olanaklarını daralttı; Mustafa Kahya’yı yitirmemiz, Eş Başkanımız Tuncay Yılmaz’ın ceza alması ve kimi bazı öznel nedenler MYK’nın etkin ve verimli çalışmasının önüne ciddi engeller çıkardı. Bununla birlikte, MYK nesnel koşuların yüklediği görevleri büyük ölçüde yerine getirdi. Parti politikasını belirleme, illerdeki tartışmalar ışığında, il/ilçe meclislerinin Parti üzerine düşüncelerini, beklentilerini, taleplerini paylaşma ve somut işler konusunda MYK’yı yönlendirmenin yeri olarak Parti Meclisi etkin bir işlev üstlenemedi. Ayrıca PM’ye katılım istenilen düzeyde değildi. İki merkezi kurum, çok önemli gelenekleri içinde taşısa da “Partili hayat” ve “iki partili hayat” (SYKP ve HDP) konusunda deneyimli değildi.
SYKP kuruluşunda, kendisini sosyalist yeniden kuruluş sürecinin bir parçası olarak tanımlıyor ve bu sürecin kendisiyle sınırlı olmadığını, yeniden kuruluş zeminindeki diğer güçlerle yeni ortaklıklara ve karılmalara açık olduğunu söylüyordu. Ancak bu konuda bir aşama kaydedilemediği görülüyor. Bu, ne ölçüde SYKP’den, ne ölçüde bu zemindeki diğer güçlerin tutum ve görüşlerinden kaynaklanıyor? Siyasal ortamın bunda bir etkisi var mı?
Sosyalizm tasavvurunun, proletaryanın merkezini oluşturduğu komünist hareketin, “sınıfsız toplum” idealinin krize girdiği günümüz koşullarında, sosyalistler dünyanın dört bir yanında geçmişi yeniden sorgulayan ve teorik-pratik yenilenme ihtiyacına yanıt vermeye çalışan düşüncel faaliyetlere hız verdiler. SYKP, üç yıl önce dört bileşenle önemli bir adım attı. Parti formundan bağımsız olarak, kendisini sosyalist yeniden kuruluş sürecinin bir parçası olarak tanımladı. Parti programı, tümüyle bu süreci harekete geçirmeye çalışsa da, eylemlilik olarak henüz bu konuda bir odak olamadık ya da yeniden kuruluş zemininde var olan diğer güçlerle etkin ortaklıklar yürütemedik. Az önce tanımladığımız siyasal atmosfer, SYKP’yi HDK/HDP zeminlerindeki güçlerle tanışmalara olanak tanıdı; ama yeni ortaklıkların ve sahici karılmaların henüz önünü açmadı. Programımızda ifade edilen, “… örgütsel ve politik çoğulculuk, sınıfsal ve sınıf içi ifadeler zenginliği, kapsanan antikapitalist dinamikler zemini, kimlik yelpazesi, yerel ve ülkesel toplumsal muhalefet odakları bakımından çok bileşenli, çok eksenli, zenginleşmeye açık, dinamik ve siyasal ile toplumsal olan arasındaki mesafeyi eritecek nitelikte konumlanan zengin koalisyonların eseri”yle 21. yüzyılın devrimlerine ulaşabileceğimizin ayrımındayız. Ancak bunu hayata geçirecek gücü ve enerjiyi toplayamadık; köprüleri kuramadık; alanlardan pencereler açamadık.