GÜLFER AKKAYA yazdı: “Kendilerinin uydurup gündemleştirdikleri Referandum, bumerang misali kendilerini hedef almakta. Bumerang yaklaştıkça elde avuçta ne varsa pazara dökmekteler. Dikkatli bir göz fark edecek ki satılık olan pazara döktükleri değil, kendileri. Onları müşterisi olmayan bir mal gibi pazarda çürümeye terk etmek hepimizin görevi.”
GÜLFER AKKAYA
Bir pankart. Üzerinde “İstiklal için EVET” yazıyor. İmza; Alevi Anadolu İnanç Önderleri Birliği…
Pankartın sol başında yıldızların çevrelediği, bir tür cumhurbaşkanlığı forsunu da anımsatan, Hz. Ali fotoğrafı var. En sağda büyük harflerle koca bir evet.
Pankartın görselini ve sözünü birleştirince şöyle bir algı oluşuyor: Evet dersek istiklal, yani bağımsızlık gelecek. Kime? Alevilere!
Nasıl yani Aleviler özgür değil miydi?
15 yıllık AKP iktidarı boyunca onca Alevi çalıştayı yapıldı, Dersim katliamı “kabul” edildi, cemevlerinin sayısı arttı, gri pasaportlu dede sayısında patlama oldu, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) işbirliğiyle Alevi dedeleri umrelere gönderildi. Gezdi, tozdu…
Üstelik Kemal Kılaçdaroğlu Alevi değil miydi? O Aleviyim diyemiyorken Recep Tayyip Erdoğan onun Aleviliğini dillendirmedi mi? Nasıl mı dillendirdi? Yuhalatarak! Olsun, dillendirdi ya!
AKP’nin Alevi açılımı tam da buydu? Aleviler susturulacak, AKP konuşacak.
Şimdiye dek daha diplomatik, daha nazikçe, takiye ile sürdürülen Alevifobianın açıkça, kin ve düşmanlıkta sınır tanımaksızın yapılması. Devletin en üst makamlarınca. Zaman gelecek Ali’yi sevmek, zaman gelecek Ali’yi pankarta koymaktı AKP’nin Alevi açılımı.
Madımak’ın katili Cafer Erçakmak’ı Sivas’ın merkezinde yakalamamaktı. Madımak katillerini sahiplenip onların avukatlarını partilerinde milletvekili yaparak onurlandırmaktı AKP’nin Alevi açılımı.
Madımak katliamının kendi dönemlerinde çıkan kararını “hayırlı olsun” diyerek katliamı normalleştirip, katliamcılardan yana olmaktı AKP’nin Alevi açılımı.
Ve son nokta önceki gün cumhurbaşkanının ağzından ilan edildi.
Alevi olan Kemal Kılıçdaroğlu parti genel başkanı olabiliyordu işte! Daha ne?
Bu kafayla yapmışlardı tüm Alevi açılımlarını. Açıl açıl, nihayetinde saçıldılar.
Alevi oldukları için işten atılan, öğrenciyse notu kırılan, cinsel karalamalarla psikolojik, sosyal, duygusal şiddete maruz kalan, mobing uygulanan, memurluklardan men edilen, açlıkla terbiye edilmeye çalışılan, yüksek notlara rağmen mülakatlarda elenen, işten atılmamışsa kariyer yapması engellenen, mahallesinde, köyünde, evinde diken üzerinde oturan, kapıları işaretlenen, tarihsel olarak var olduğu coğrafyası gasp edilen Aleviler için güzel haber: Genel başkan olabiliyorsun ya!
Meclis’te dört parti var, sadece birinin genel başkanı Alevi. Dörtte bire sevinin ey Aleviler.
AKP’nin Alevi açılımı bunlarla yetinmedi. Bu yola baş koymuşlardı bir kere. İlla gelecek pankarttaki o Alevi bağımsızlığı.
Nevruz cemi yaptılar. Ali’nin doğum günüymüş. Mutlu bir gün olunca cem de şenlikli olmuş. Dünya çapında 180 gri dedeyi (haliyle hepsi erkek) toplayıp, siz bir kenara geçin demişler bunlara, merkeze başbakanı koymuşlar. Canlı canlı yayınlamışlar cemi. Ali aşkı başka oluyor tabii.
Ar damarı yırtılmış bir iktidar var karşımızda. İktidar oldukları tarihten bu yana işledikleri tüm suçlardan kurtulmak için her yeri pazara çevirmişler.
Her şey satılık.
Ali’yi o pankartta görenler anımsamaz mı bir dönem mitinglerde elde Kuran miting miting dolaştıklarını?
AKP’nin popülist vaatlerinden seçilme yaşının 18’e indirilmesini savunmak için Gençlik ve Spor Bakanı “18 yaşında şehit olunabiliyorsa milletvekili neden olunmasın?” demedi mi? Ölümü sportif bir faaliyet zannedip ölümle seçilmeyi eşleştiren bu zat AKP’nin gençlik açılımını dillendiriyordu işte.
Bir de kadın açılımları var. 12 yaşında evlendirmeye çalışıp bunu yapamayınca Aile ve Erkek Bakanı bu kez 18 yaşında evliliği öne atmadı mı? Ondan evvelki Aile ve Erkek Bakanı tecavüzden bahsederken “Bir kereden bir şey olmaz” demedi mi?
O sıralar yurtlarda, kuran kurslarında, imam hatiplerde, okullarda toplu tecavüz haberlerinden geçilmiyordu.
Bu kez tek olunca bir sakinlik, bir şey olmaz hissi uyanmış olabilir sayın bakanda.
15 yıllık AKP iktidarında toplum önce sistematik nefretle kutuplaştırıldı. Sonra kadın erkek ayrımcılığı ayyuka çıktı. Sonra inançlar üzerinden nefret körüklendikçe körüklendi.
Tüm toplum yozlaştı. Çünkü birbirine düşmanlaştırılan insanların karşılıklı saygısı ve hoşgörüsü kalmadı. Dialog ortadan kalktı. Sorunlara çözüm aramak yerine sorunlar dallandırılıp budaklandırıldı, gerektiğinde kullanmak için zulalandı. Birlikte yaşamak yerine, tekçi siyasetin sonucu olarak kendisine benzemeyeni boğazlama hissi pohpohlandı.
Katiller, tecavüzcüler, hırsızlar, AKP yandaşlığıyla türemiş sefil sermayedarlar, mafya çeteleri, kadın düşmanı maço erkekler toplumda “rol model” olarak öne çıkartıldı.
Erkeklerin ağzının içine bakan, bakan ya da eş kadın tiplemeleri üretildi.
Tüm bunlar iktidarda kalmak, işlenen suçlardan kaçmak, hesap vermemek için yapılmakta.
Kendilerinin uydurup gündemleştirdikleri Referandum, bumerang misali kendilerini hedef almakta.
Bumerang yaklaştıkça elde avuçta ne varsa pazara dökmekteler.
Dikkatli bir göz fark edecek ki satılık olan pazara döktükleri değil, kendileri.
Onları müşterisi olmayan bir mal gibi pazarda çürümeye terk etmek hepimizin görevi.