Sinema ve tiyatro sanatçısı Metin Akpınar, Türkiye’de başkanlık sistemi tartışılıyorsa özerkliğin de tartışılması gerektiğini belirterek, “Özyönetim yanlış bir şey mi? Değil. Bu ülkede başkanlık sistemi önerilip tartışılabiliyorsa özerklik sistemi de önerilebilmeli ve tartışılabilmeli parlamentoda” dedi.
Cumhuriyet'ten Ceren Çıplak, 30 Aralık günü gerçekleştirdiği röportajda Metin Akpınar, basın özgürlüğünün önemine dikkat çekti: “Sanat nasıl özgür olmak zorundaysa basın da özgür olmalıdır. Basınla uğraşılmaz, silahı kalem, düşünce olan insanla uğraşılmaz. Yaprağın üzerine yazar yine gönderir. Can Dündar ve Erdem Gül birer kahramandır.” dedi.
Röportajın bazı kısımları ise şöyle:
– Bu ülkeden, bu ülkede yaşanan çatışmalardan, kaoslardan, kutuplaşmalardan, olup bitenlerden utanıyor musunuz?
Bunları yapanlar utansın, ama utanılacak şeyler yapıldığı da bir gerçek. İnsan hakları anlamında uluslararası sıralamada yetmişinciyiz. Bu sevinilecek, yüz akı olacak bir şey değil. Utanılacak bir şey. Adalet ve hukuk sistemine baktığımızda çok sağlıklı gitmeyen bir sistemle karşı karşıyayız. Laik – anti laik savaşı, Türk – Kürt savaşı belki yarın karşımıza çıkacak başka bölünme projeleri oldukça önümüz çok açık değil. Önümüz bu kadar açık değilken yapılması gereken işlemekte olan parlamenter sistemin onarılması, düzeltilmesi iken Sayın Cumhurbaşkanı’nın başkanlıkta – ne olacağı çok belli olmayan bir başkanlıkta – ısrar etmesi, buna karşın HDP’nin de özerlik gibi yönetim şekillerinde ısrar etmesi bizi zorlayacak gibi duruyor. Bence doğru yol parlamenter sistemi ihya etmektir. Siyasi partiler kanununu değiştirmemiz lazım. Bak bu lafı söylemekten utanıyorum artık, 30 senedir söylerim: Demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan siyasi partiler kendi içlerinde demokrat değil. Benden önce söylenmiş bir laftır, ancak ben de sahiplenip sürdürüyorum…
İşte şu saydıklarımı yapanlar utansın. Ben neden utanayım. Öfkelenebilirim, ancak 75 yaşındayım ve öfke kontrolünü öğrendim. Öfke kontrolüm, öfkelendiğim, kızdığım insanlar için üzülmek. Bunu başarmaya çalışıyorum.
– Sizin demokrasi tarifiniz nedir?
Ben inanç özgürlüğüne demokrasi diyorum öteki etnik kimliğine demokrasi diyor. Diğeri eşcinsel evliliğe özgürlük diyor, bir diğeri de 4 kadınla evliliğe özgürlük diyor ve bunu dayatıyorsa demokrasi bu değil. Burada güzel laf şudur; demokrat olmayana demokrasi basamakları kullandırılmaz. Bunu kim yapar, devlet yapar. Devlet kimdir? Ordudur, bürokrasidir, yargıdır. Hükümet ise icra organıdır. Devletin vatandaşla ya da vatandaşın devletle anlaşmazlığını yargı çözer, bağımsız yargı çözer. Böyle bir şey varsa demokrasi var demektir, yoksa kar yağıyor…
Zeki’yle yine oynayacağız
– Tiyatro var ancak tiyatrodaki muhalif isimler susturulmak isteniyor, mesela Şehir Tiyatroları bunun kavgasını veriyor. Siz olan biteni nasıl görüyorsunuz?
Yanlışlıklarla, olumsuzluklarla kavga edilecek en iyi yer tiyatrodur. Tiyatro insan oldukça var olacak. O yüzden kimse kendini yırtmasın. Boşuna metabolizmalarının sonuna zarar vermesin! Tiyatro, kapısına kilit vursan bacasından söyler, ama söyler. Tiyatro empati kültürünün mabedidir. İnsanlar burada karşı taraf gibi düşünebilmeyi, karşı taraf gibi anlamayı öğrenir. Kendini sorgular, kendini sorgulayan insan vicdanlı insandır. Bugün vicdan diye herkes bağırıyor. Vicdan budur. Kendini sorgulamaktır. Geçmişe baksınlar görsünler. 5 bin yıllık bir öykü bu. Bir bağnaz beyin gelip bunu yok edemez, imkânı yok, hiç kimse korkmasın. Olmazsa bizim ruhlarımız gelir yine tiyatro sahnesinde oynar. Niye bıraktık o kadar malzemeyi? Zeki Alasya gelecek, ben geleceğim yine tiyatroda olacağız.
– Zeki Alasya daha naif, çocuksu bir komik siz ise daha muzip, cinfikir, şeytanın arka bacağı komiğisiniz… Temelde bu kadar zıtlık varken seyirci neden sizi karıştırıyordu?
Teşekkür ederim hakkımda çok iyi şeyler düşünüyorsun Ceren, sağ ol! Cin, fırlama bir herifim demek (gülüyor). Kontraslar birbirini çeker. Zaman zaman ben kavuklu olmuşumdur, zaman zaman da Zeki olmuştur. O yüzden seyircinin kafası karışıyordu. Evet, bizi karıştırırlar. Zeki Akpınar, Metin Alasya derler çoğu kez. Eee haklılar bizde değiştiğimiz için… Bir ara ben zayıftım o şişmandı sonra ben şişmanladım, o zayıfladı, seyirci iyice karıştırdı.
– Zeki Alasya’nın ardından ‘keşke’leriniz çok oldu mu?
Keşke Kabare Tiyatrosu’nu kapatmasaydık derim. Ama keşkeleri sevmem. Keşke kötü bir laftır. Merzifon’da yapılır keşkek, bak o güzeldir.
'Tutuklu gazeteciler kahramandır'
– Can Dündar ile Erdem Gül için ne söylemek istersiniz?
Sanat nasıl özgür olmak zorundaysa basın da mutlaka özgür olmalıdır. Basınla uğraşılmaz, silahı kalem, düşünce olan insanla uğraşılmaz. Yaprağın üzerine yazar yine gönderir. Onlar birer kahramandır. Sürekli içeride kalmayacaklar elbet. Herkesin bildiği ama kimsenin uygulamadığı bir durum var. Tutuklama işlemi hukukta belli nedenle yapılır. Savcı iddianamesini hazırlar ancak Türk milleti adına hakim karar verir, savcı karar vermez. Artık polis bile karar veriyor, alıyor, götürüp tutukluyor.
– Hatta eve girip vuruyor…
Eve girmeden de vuruyor, o zaman ne oluyor, polis devleti oluyor. O zaman kar yağar…
'Özyönetim tartışılabilmeli'
“Özyönetim yanlış bir şey mi? Değil. Bu ülkede başkanlık sistemi önerilip tartışılabiliyorsa özerklik sistemi de önerilebilmeli ve tartışılabilmeli parlamentoda. Tartışıldıktan sonra karara bağlanmalı. HDP’nin yanlışı da, baştan ilan etmesi oldu. ‘Ben böyle yapıyorum, istersen gel istersen gelme, gelmezsen orada kavga çıkarırım’ tarzında konuştu. Böyle olmaz. Bu tavır yanlış.”