SEÇTİKLERİMİZ – HDK-A MYK üyesi Hüseyin Şenol’un Atılım Gazetesi’ndeki röportajı: “Bu eylem birçok tabuyu da yıktı! Meşale Tolu ile Dayanışma Eylemi, yapabileceğimiz onlarca, yüzlerce enformasyon standı açma, çok sayıda gece düzenleme, on binlerce bildiri ve afiş çalışması yapmaktan daha büyük etki yarattı, sesimizi duyurdu.”
Etkin Haber Ajansı (ETHA) muhabiri ve çevirmeni Meşale Tolu ile Dayanışma amacıyla yapılan kampanyanın yürütücülerinden olan, HDK-A MYK ve SYKP Avrupa Koordinasyonu Üyesi Hüseyin Şenol'un Atılım Gazetesi'ndeki röportajını sunuyoruz:
Ulm’de 25.si yapılan eylemi kısaca değerlendirir misin?
Ulm’da doğan Meşale Tolu’ya bu şartlarda, korku imparatorluğunun yaratıldığı ortamda sahip çıkılması çok anlamlı.
Maalesef çok zor şartlarda, 2,5 yaşındaki çocuğuyla birlikte gayri insani bir ortamda rehin tutuluyor ama Meşale, durumuyla ve onurlu duruşuyla mücadelemizin duyulmasına vesile oldu, büyük katkı sağladı. Meşale, adı gibi, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin meşalesi oldu. Sadece kendisi için değil, tüm tutuklu gazetecilerin, politik tutsakların sesi oldu.
Eylemin formatı, katılımına ve siyasal mesajına ilişkin neler söylersiniz?
Format ve katılım da yıllardır olmayan bir tarzda gelişti, geliştirildi ve başarılı olundu. Ailesi, kardeşleri, amcaları, halaları, arkadaşları, öğretmenleriyle birlikte yoldaşlarının haftalardır sürdürdüğü eylem büyük yankı uyandırdı. Hepimiz bir aile olduk. Örneğin babaanne Gule Tolu, sadece Meşale eylemlerinin değil, diğer eylemlerin de aranan ve yer alması istenen isimleri arasında şu anda. Zaten Ulm’da devrimcilerin anası olarak da bilinen Gule Tolu, mücadele azmiyle örnek bir kişilik olmaya devam ediyor.
Siyasal mesajı da çok önemli bu eylemlerin. Meşale Tolu ile Dayanışma Eylemi, yapabileceğimiz onlarca, yüzlerce enformasyon standı açma, çok sayıda gece düzenleme, on binlerce bildiri ve afiş çalışması yapmaktan daha büyük etki yarattı, sesimizi duyurdu. Meşale’nin durumu ve onun için yapılan etkinliğe, Alman medyasının gösterdiği ilgi, on milyonlarca insana ulaştı. Sadece Alman birinci ve ikinci kanalları ARD ve ZDF, milyonlarca izleyicisi olan RTL televizyonunun yaptığı program ve haberlerin etkisini siz düşünün artık. Bunların dışında onlarca TV kanalı, yüzlerce gazete ve dergi, sayısını ölçemeyeceğimiz kadar internet haber portalları sürekli yer verdi ve vermeye de devam ediyor. Tüm bu haberlerde, sadece Meşale değil, diğer tutsakların durumu, başında Erdoğan’ın bulunduğu AKP faşizminin yüzünü ve uygulamalarını gözler önüne serdi.
Sizin eyleme her düzeyde emek verdiğinizi biliyoruz. Diğer bazı örgütlerin, kurumların ilgisizliğini de eleştirdiniz? Sizce neden tüm kurumlar ilgi göstermedi?
Bu eylem gerçekten birçok tabuyu da yıktı. 25 haftadır çok sayıda Alman ve Türkiyeli göçmen kurum ve bireyi bir araya getirdi. Bu uzun soluklu mücadelede, ben sadece Halkların Demokratik Kongresi – Avrupa (HDK-A) ve bileşenlerinden Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) içinde faaliyet yürüten bir aktivist olarak görmedim kendimi. Bu eylemler esnasında kaynaştık, parti bayrakları, pankartları hiçbir biçimde zorlama olmadan açılmamaya başlandı. Yani, uzun süredir sadece şu ortak bayraklar açıldı, açılıyor: Meşale Tolu, Deniz Yücel, Peter Steudtner, Nuriye Gülmen, Semih Özakça, Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş ve diğerleri…
Sadece Ulm’da değil, tüm Almanya’da gündeme oturan Ulmlu gazeteci Meşale için bazı “demokratik” kurumların ölüm sessizliği sürüyor. “Sağı” anlıyorum, ama Ulm ve civarında örgütlü devrimci-demokrat, ilerici kurumlar ve çok sayıda “soldan” bireyi anlamak zor. Şöyle bir ortaklığın olması da tesadüf değil tabii ki; HDP, HDK ve Kürt sorununa uzak durmaları, sosyal-şovenlik gibi ortak yaklaşımları, hitap ettikleri kitle ve kendileri üzerinde korku imparatorluğunun daha fazla hakim olmasına vesile oluyorlar. Yoksa bunun başka nedeni ne olabilir? Hangi vicdanla açıklanabilir, kentinden devrimci bir genç kadına, mücadelesine sahip çıkmamak? Çok sayıda insanın başına gelen bu durumda, bırakın devrimciliği, sosyalistliği, “solculuğu”, sadece “vicdan” yeterli olur aslında.
Ulm’da her Cuma gerçekleştirilen dayanışma mitingleri devam ediyor. Bundan sonrakilerine katılmalarını umut ediyorum.
Eyleme ilişkin bundan sonrası için önerileriniz var mı?
Koşullar çok kötü. Yaratılan korku ortamını da hepimiz bilmekteyiz. Tüm bunlara rağmen, sadece Ulm’da değil, bulunduğumuz her yerde dayanışma eylemlerini örgütlemeli, faşizme geçit vermemeliyiz.
Eylemler Meşale Tolu özgür olana kadar devam etmeli. Ondan sonra da, Meşale’nin aramızda olduğu, artık bir klasik olan “Ulm Cuma Mitingleriyle” tüm politik tutuklular için mücadelemiz devam etmeli…