Hamas ön plana çıksa da Filistinli sol örgütler İsrail’in sınır tanımayan saldırılarına karşı direnişin ana aktörlerinden. Bunlardan birisi de 1960’lı-1970’li yıllardaki unutulmaz eylemleriyle bilinen Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC). EMEP’in Ortadoğu Sempozyumu için İstanbul’a gelen FHKC Uluslararası İlişkiler Sorumlusu Maher Al Taher ile konuştuk. Al Taher, İsrail’in kıyımını, Filistin solunun ve direnişin son durumunu anlattı.
Filistin solu, FHKC direnişin neresinde? İsrail’e karşı Filistinli örgütlerin kurduğu Ortak Operasyon Odası ne durumda?
Filistin solu bu direnişin merkezinde. Geçmişte de öyleydi bugün de. Filistinli direniş örgütleri olarak Filistin davasının sürdürücüleriyiz. 7 Ekim operasyonu sonrası kurulan “Ortak Operasyon Odası”nın da bileşeniyiz. Gazze’de işgalcilere karşı halkımızı savunuyoruz. Filistin solu sahada önemli bir rol oynuyor. Biz de eski Genel Sekreterimiz Ebu Ali Mustafa adına kurulan silahlı birliklerimiz ile Gazze’de savaşıyoruz. El Fetih’in Aksa Şehitleri Tugayları da sahada çatışıyor. Biz de, onlar da, çok şehit verdik. Buna rağmen düşmana karşı birtakım eylemler, saldırılar yapıyoruz, ülkemizi, toprağımızı, halkımızı savunuyoruz.
Filistin direnişi Hamas’a mal ediliyor. Burada bir yanlışlık yok mu?
İsrail ve siyonistlerin kontrolündeki Batı medyası sahadaki sol güçleri göstermiyor. Filistinli sol güçleri-örgütleri, FHKC’yi gizlemeye çalışıyorlar. Çünkü bunu bir Hamas-İsrail savaşı olarak yansıtmak istiyorlar. Yaşananları gizlemeye, çarpıtmaya çalışıyorlar. Israrla bunun öyle olmadığını, bunun bir Hamas-İsrail savaşı olmadığını, bir halkın varoluş mücadelesi olduğunu söylemeye çalışıyoruz. Direnen Filistin halkıdır, Hamas tek aktör değil. Filistin’de olan Hamas savaşı değil. Filistin halkı bir bütün olarak İsrail’e karşı mücadele veriyor, savaşıyor.
Evet, şunu itiraf etmemiz lazım; Hamas şu anda bu direnişteki en büyük güç. Sahip olduğu bütün imkânlarla baskın konumda. Ama Gazze’de sadece Hamas yok. Benzer şekilde tünellerin yapımı, yeraltında ikinci bir kentin inşa edilmesi de bir tek yapıya mal edilemez. Bunu tüm Gazzeliler, Filistinliler yaptı. Herkes bu yapılanlara ortak. Gazze’de ‘asıl güç Hamas’ olsa da bu yapılanlar Filistinlilerin bir eseri.
Filistin solu Hamas’a nasıl bakıyor? Sol Hamas’a nasıl bakmalı?
Filistin direnişi Hamas ile başlamadı, onlarca yıl önce başladı. Hamas sonradan ortaya çıktı. İlk başlarda İslamcılar, Filistin’de silahlı mücadelenin yanında değillerdi. Sadece kendi siyasal propagandalarını yapıyorlardı, “davetçiler”di. El Fetih, Demokratik Cephe, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi pek çok örgüt ilk günden bu yana silahlı mücadeleyi kabullenmişlerdi ve bunun mücadelesini veriyorlardı. 1987’de ilk intifada başladıktan ve bütün Filistin’i sardıktan sonra, işte o zaman, İslami cenah silahlı mücadele kararı aldı. Hamas kuruldu ve sonra da silahlı mücadeleye başladılar. Hamas, bu silahlı mücadeleye girdiği zaman çok büyük bir güç haline gelmeye başladı. Hemen arkasından da İslami Cihat Hareketi ortaya çıktı, güç kazandı. Ama bu iki İslamcı hareketten çok önce sol hareketler Filistin’de varlık gösteriyordu. Hamas’ın etkisi son yıllarda arttı.
Peki nereye gitti bu “efsane” Filistin solu? El Fetih, FHKC ve diğerlerine ne oldu?
Bir yere gittiğimiz yok, buradayız ve varız. FHKC olarak da mücadelenin içindeyiz. Gazze’de çok güçlüyüz, binlerce mensubumuz var. Yüzlerce şehit verdik 7 Ekim’den bu yana. Hamas’tan, İslamcılardan önce biz vardık. 1973 yılında silahlı mücadeleyi yürüten esas güç bizdik. Filistin’in daha doğrusu Gazze’nin Che Guevara’sı olarak bilinen Muhammed Esved’imiz vardı. İsrail devleti o zamanlar gücümüzü şu sözlerle anlatırdı: “Geceleri hâkim olan güç Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’dir. Gündüzleri de İsrail’dir.” Tabii sonrasında İsrail Silahlı Kuvvetleri, Gazze’ye girdi, bütün bağlantıları kestiler ve “Gazze’nin Che Guevarası” Esved’i öldürdüler. Tabii şunu söylemek lazım, Sovyetler Birliği’nin, sosyalist ülkelerin dağılışı ve gibi etkenlerin de etkisiyle sol hareketler genel olarak uluslararası düzeyde zayıfladı. Filistin’deki sol hareketler de bu süreçten etkilendi, zayıfladılar, eski güçlerinde değiller. Lakin bütün bunlara rağmen hâlâ etkin şekilde mücadelemizi sürdürüyoruz.
İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM OLMAZ
İki devletli çözüme karşısınız. Hamas dahi bunu kabul ettiğini açıklarken FHKC neden karşı?
İki devletli çözüm gerçekçi değil. Bu çözümün mümkün olmadığını Batılılar da Avrupalı bakanlar, başbakanlar da söylemeye başladı. “Başka bir çözüm bulmamız lazım” diyorlar. Çünkü ortada devlet kuracak bir toprak bırakmadılar. Her yer işgal edilmiş durumda. Filistin nerede kurulacak? Mahmut Abbas, zamanında George W. Bush ile görüşmesine Filistin topraklarında İsrailli yerleşimcilerin yaşadığı yerleri gösteren bir harita götürmüş. “Devlet oluşturulması gereken yerde şu anda yasa dışı yerleşimler var, haritadaki bütün bu kırmızı lekelerin hepsi Yahudi yerleşimci” diyor. Bush diyor ki, “Peki Filistin devleti nerede olacak?” Söylediği aslında şu, teorik olarak olsa da, birtakım anlaşmalar yapılsa da, pratikte böyle bir durum yok. “Hiledir bu” diyor ve bunu Amerika yönetiyor.
Onlar 1967 sınırlarındaki bir Filistin devletinin İsrail’in varlığına bir tehlike olduğunu iddia ediyorlar. İsrail’deki bütün güçler bu çözümü reddediyor. İsrail, Batı Şeria’ya yerleştirdiği 800 bin yerleşimciyi tahliye etmez. Bu olası değil. İsrail ve Amerika tarafından bize 67 sınırlarında bir devlet kurma önerisi gelirse ve aynı zamanda işgal ettikleri yerleri terk ederlerse biz de bunu ciddi bir biçimde tartışırız. Ama Amerikalıların dahi kabul etmediği bu çözümü biz niye kabul edelim? Burada bir hile dönüyor.
İsrail’in varlığına mı karşısınız?
Bizim görüşümüz şudur; İsrail doğal bir devlet değil, yapay bir devlet. Amerika Birleşik Devletleri’nin Ortadoğu’daki gelişmiş bir üssüdür. Aynı zamanda tabii emperyalizmin hizmetçisi. Emperyalizme hizmet eden, sömürgeci güçlerin hizmetindeki işgalci bir oluşumla biz nasıl yaşayabiliriz? Bizim bu sömürü devletini, işgalci devleti bitirmekten başka çaremiz yok. Bölgede barış içinde yaşamak isteyen 5–6 milyon Yahudi ile bir problemimiz yok. Bizim problemimiz bu sömürgeci işgalci İsrail devletiyle. Bu devleti yıkacağız.
Ne öneriyorsunuz; tek devlet mi, bir Filistin Konfederasyonu mu?
Filistin mücadelesi 1967’de de başlamış değil, 1948’de Filistinlilerin topraklarından çıkartılmasıyla başladı. Birleşmiş Milletler’den (BM) o tarihlerde çıkan 194 sayılı karar şunu söylüyor: “1948’de kendi topraklarından çıkartılmış olan Filistinlilerin bu topraklara dönme hakları var.” Biz Halk Cephesi olarak bu kararın uygulanmasını, istiyoruz, uluslararası hukukun tanınmasını talep ediyoruz.
1949’daki 194 sayılı BM kararını tanıyor Filistin otoritesi, bu kararın uygulanması, Filistinlilerin geri dönmesi gerektiğini söylüyor. Ama bu konuda mücadele vermiyorlar. 1967 sınırlarını FKÖ kabul ediyor, Oslo’da Yaser Arafat zaten bunu kabul etti. İsrail de 67 sınırlarını, Filistin’in varlığını kabul etti. Ancak Oslo’ya imza atsalar da İsrail’in kendisi de “iki devletli çözüm”ü kabul etmiyor, anlaşmanın gereği olan Filistin devletinin kurulmasını reddediyor.
Hatta Batı Şeria’ya, Kudüs’ün tamamına hâkim olmak istediklerini açıkça söylüyorlar. Yani Doğu Kudüs, Batı Kudüs olmayacak, tek bir Kudüs olacak, onun peşindeler.
İsrail’in arkasındaki güçler, Amerika da, İngiltere de, Almanya da, iki devletli çözümü istemiyorlar. Söylem bazında kullansalar da pratikte tersini yapıyorlar.
Gazze’yi de mi işgal edecekler bu gidişle?
En sonunda İsrail’e Gazze’yi de verecekler, öyle planlıyorlar. Batı Şeria tarafında da küçük bir takım yerler “devlet” olarak kalacak ve burası ekonomik, askeri olarak Israil’e bağlı olacak.
Ne kadar savaşçınızı, üyenizi kaybettiniz?
1967’de kurulduktan bu yana 6 bin şehidimiz var. 7 Ekim’den bu yana FHKC 4 Merkez Komite üyesini, 150’den fazla yetişmiş militanını yitirdi. Şu anda İsrail hapishanelerinde 550 esirimiz bulunuyor. Bunların başında Genel Sekreterimiz Ahmet Saadat 22 yıldır tutuklu. Genel Sekreterimiz Ebu Ali Mustafa’yı İsrail öldürdüğünde biz de misilleme olarak 2001’de İsrail Turizm Bakanı Rehavam Zeevi’yi vurduk.
İSRARİL YÖNETİMİ ATEŞKESE KARŞI, ÇÜNKÜ KABUL EDERSE YENİLMİŞ SAYILACAK
7 Ekim saldırısı ne tür bir kırılmaya yol açtı? Filistin’i, Gazze’yi ne bekliyor? İsrail’in saldırı ve işgali nerede, nasıl duracak?
İsrail, şu anda ciddi bir kriz yaşıyor. İçeride hem hükümet içinde hem de siyasi dinamikler arasında çok ciddi, keskin çelişkiler yaşanıyor. 7 Ekim operasyonu olduktan sonra İsrail’in imajı çok ciddi bir biçimde sarsıldı. Yani direnişin böyle bir saldırıya kalkabileceğini hiçbir zaman için tahmin etmemişlerdi. Gazze’nin hemen yanı başında bir birliği vardı. İsrail’in, böyle bir saldırı olduğu anda çöktü. Tel Aviv şu anda saldırıları sonlandırma taraftarı değil, bu işi uzatacaklar. İsrail ordusu, yönetimi ve siyasal otorite için eğer ateşkesle bu iş biterse kendileri açısından bunun çok büyük bir hezimet olacağını düşünüyorlar. O nedenle durmamakta kararlılar. Ateşkes kabul edilirse Hamas bitmemiş olacak, hala varlığını sürdürecek, direniş de bitmeyecek, diğer örgütler de. Netanyahu da daha ilk günden söyledi, “Hamas’ı bitireceğiz, direnişi bitireceğiz, esirleri geri alacağız” diye. Esirler arasında adı gizlenen üst düzey bir general de var. İsrail bu kişi için cenaze töreni düzenledi, oysa general yaşıyor ve esir.
Esirler meselesi İsrail için çok büyük bir problem. İsrail halkı ve kamuoyu açısından da. Dünyanın dördüncü büyük ordusu denilen bu ordu Hamas’ı ve direnişi yenemiyor. Çok problemleri var. Ancak planlanan hedeflere ulaşırsa ateşkese razı olur, ama gerçekleştiremiyor. Öte yandan saldırılar son bulur, ateşkes olursa Netanyahu yargılanmaktan, hapse girmekten korkuyor. Biliyorsunuz Netanyahu’nun yolsuzluk dosyaları da var onlardan da yargılanıyor. O yüzden bu ateşkesi reddediyor, savaşa devam etmek istiyor. Hatta savaşı genişletmek istiyor. Amerika’nın bu savaşa katılımını sağlamak istiyor.
Savaş yayılır mı, yayılırsa da ilk cephe neresi olur? Ve de Amerika bu savaşı istiyor mu?
ABD koşulsuz şekilde İsrail’in yanında. Hâttâ bu Amerikan-İsrail ortak savaşı. Ancak Amerika savaşın bölgeye yayılması taraftarı değil. Şimdilik oyun planında bu yok. Tel Aviv ise ısrarla Amerika’yı da bu işin içine katmak istiyor. ABD şu anda böylesi bir savaşın içine bilfiil girmekten, İran veya başka ülkelerle çatışmaktan yana değil. Netanyahu, savaşın devamını istiyor ve durum gerçekten çok tehlikeli. Biz istiyoruz ateşkesi. Çok büyük bedel ödedi halkımız. Ancak Tel Aviv direniş halledilmeden ateşkes istemiyor. Bizim Filistinliler olarak hiçbir seçeneğimiz yok. Karşı duracağız ve savaşacağız.
GAZZE’NİN ALTINDAKİ TÜNELLERİ YILLAR İÇİNDE HEP BİRLİKTE İNŞA ETTİK
Gazze’de durum nedir? Tüneller nasıl bir işleve sahip?
İsrail’in Gazze işgali yeni değil. 2005’te Ariel Şaron örgütlerin direnişi sonrası Gazze’den çekilmek zorunda kaldı. İsrail güçleri Gazze’den çıksa da sınır hattında bir çember oluşturmuşlardı, bütün çevreye hâkimdiler. Binyamin Netanyahu yönetimi o dönemden bu yana ilk defa bir fırsat yakaladık diyerek yeniden Gazze’ye girdi.
İsrailliler 2005’te çekilip gidince, bizim elimize şöyle bir fırsat geçti; Biz Gazze’nin altında birtakım tüneller yaptık. Bu tünellerin yapımında Filistinli mühendisler çalıştı. Özellikle Mısır tarafındaki tünellerle beraber oradan malzeme girmeye başladı. Sadece tünel yapımı değil fizik alanında, kimya alanında büyük aşamalar kaydettik. Füze yapımına başladık. Bilimi severiz, elde edilen tecrübeyle beraber çok yol katettik, durmadan çalıştık, ürettik. Çok güzel bir askeri altyapı oluşturma imkânımız oldu. Ve nihayetinde iki Gazze oluşturduk. Bir yukarıdaki Gazze, bir de onun altındaki Gazze.
Hamas’a bu destek nerden geliyor? İran’dan mı, diğer Arap rejimlerinden mi?
Sadece İran’dan değil, bölgedeki yaygın İslami hareketlerden de önemli destek var. Arap dünyasından, Katar’dan yıllar yılı destekler geldi. Hamas, Katar’da siyasal otorite haline geldiği için -bürosu var- geliyor o yardımlar, ama bu Filistinlilere yapılan bir yardım aslında.