HDP hangi ihtiyaçtan doğdu?
Yüzyıl boyunca varlığı inkar edilen Kürtler, bir halk olarak varlıklarını kabul ettirmek amacıyla bölgesel düzeyde yürüttükleri mücadelenin ilk evresi olumlu biçimde tamamlandı. Gelinen aşamada Kürtlerin talep ettikleri özerklik, dil, kültür ve anadilde eğitim haklarının tanınması vb. talepler ise demokrasi içinde ve demokrasinin geliştirilmesiyle çözülecek sorunlardır. Artık Kürt Özgürlük Hareketi, yalnız Kürt sorunu için değil, başta demokrasi olmak üzere Türkiye’nin tüm sorunları için mücadele edecek aşamaya gelmiş. Çünkü Kürtlerin ulusal demokratik talepleriyle toplumun ezilen, ötekileştirilen ve hakları inkar edilen geniş halk yığınlarının eşitlik, özgürlük ve demokrasi talepleri birebir örtüşen taleplerdir. HDP girişimi, bu düşünceden kalkarak, Kürt sorununu Türkiye’nin tüm sorunlarıyla birlikte ileri bir demokrasi içinde ve eşit haklı vatandaşlık temelinde çözmek amacıyla başlatıldı.
Yeni bir parti ne zaman ihtiyaç haline gelir?
Birkaç kişinin bir araya gelmesi ve yasal formaliteleri tamamlamasıyla siyasal parti kurulmuş olmaz. Kurulsa da işlevsel olmaz. Oysa bugün Türkiye’de sağda ve solda konuşlanmış bir düzineyi aşkın siyasal parti var. Bundan ötürü sıkça parti enflasyonundan söz edilir. Bu partilerden sadece 2 ya da 3’ü işlevseldir. Gerisi tabela partisi olarak kalmaya ve yok olmaya mahkumdur. Bir toplumda yeni bir siyasal parti, ancak, üretim ve yönetim süreçlerinin tıkanmasına bağlı olarak halk yığınlarında değişim, dönüşüm ve daha ileri bir demokrasi isteminin yükselmesiyle ihtiyaç haline gelir. Bu, yeni bir siyasal parti için gerekli olan objektif öğedir. Elbette tek başına yeterli değil. Bir de anılan tıkanıklıkları aşmaya elverişli nitelikte siyasal, sosyal, yönetsel ve kültürel programı olan bir mücadele örgütüne (parti) ihtiyaç var. Bu da sübjektif öğedir. Açıktır ki, somut ihtiyaçlara yanıt verecek yol gösterici gerçekçi bir programı olmayan yeni bir parti kurulamaz, aksi halde, kurulacak parti yeni değil, statükoyu sürdürmeye dönük aldatıcı bir parti olur. Bu belirlemelere göre, yeni bir siyasal parti, ancak, değişim, dönüşüm ve ilerleme ihtiyacının zorunlu hale geldiği bir toplumda, özgün bir programın yaşama geçirilmesi için, bir araya gelen bağımsız bireylerin girişimi olarak vücut bulur.
Türkiye’de yeni bir parti kurmanın koşulları var mı?
Bugün Türkiye’de siyasal, sosyal, kültürel ve yönetsel yaşamda bir tıkanıklık olduğu yadsınamayacak kadar açıktır. Bu durumun aşılması için de halk yığınlarının değişim dönüşüm ve demokrasi talebi en üst düzeydedir. Ne var ki, halkın istemlerine yanıt verecek yığınsal bir parti henüz kurulamadı. Halk çaresizlik içindedir. Kendisine sunulan benzer nitelikli statükocu partilerden birine oy vermeye mahkûm edilmiş. Her seçimden sonra da hayal kırıklığı yaşıyor. 10 Ağustos’ta yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde halkın beklentilerine yanıt oluşturan bir umut doğdu. HDP adayı Selahattin Demirtaş seçim konuşmalarında halkın özlemle beklediği gerçekleri dile getiriyordu. İlgiyle izlenen bu konuşmaların itkisiyle, halk, yeterince tanımadığı konuşmacıyı ve partisini tanımak istiyordu. Egemen çevrelerin yıllarca HDP bileşenleri için yaptığı bölücülük ve komünistlik suçlamaları hafızalardan silinmemişti. Sayın Demirtaş’ın gönülleri fetheden söylemleri kişisel mi yoksa partisel miydi? Arayışı başladı. Bu arayış devam ediyor. Yakın ilgi henüz oya dönüşecek düzeyden uzaktır.
HDP örgütlenme biçimiyle bu görevin üstesinden gelebilecek bir parti mi?
Bilindiği gibi HDP, Kürt Özgürlük Hareketi ile kimi devrimci sol ya da sosyal demokrat partilerin bir araya geldiği eklektik bir oluşum olarak örgütlendi. Böyle bir örgütün yapısal sürekliliği olamaz. Üstelik sözcülerinin geliştirdiği düşüncelerin bir bütünsellik içinde halk yığınlarına taşınması da olası değil. Çünkü bir araya gelen ve farklı ideolojilere sahip bağımsız örgütlerin her konuda mutabık olmaları beklenemez. Özellikle ideolojik sürtüşmelere yol açan kimi hassas konularda farklı düşünen örgütlerin birlikten kopmaları kaçınılmazdır. Keza, görüş ayrılığı kopma noktasına gelmemiş olsa bile, ideolojik uyuşmazlık, bileşenlerden bir ya da birkaçının alınan kararların uygulanmasında pasif kalması gerekebilir. Her iki durumda da ana örgüt güç kaybeder ve etkisizleşir. Örneğin HDP bileşenlerinin Avrupa Birliği konusunda aynı görüşte olmadıkları biliniyor. Partide AB üyeliği için görüş birliği sağlanması olası görünmüyor. Oysa Türkiye’nin demokratikleşmesinde AB üyeliği son derece önemli bir dinamiktir.
HDP’nin bileşenleri bir siyasal parti oluşturmak için değil, ancak, somut olaylar karşısında güç ve eylem birliği yapmaları mümkün olan ayrı örgütlerdir. Örneğin, genel ya da yerel seçimlerde ortak aday gösterebilir ve destekleyebilirler. Keza kimi somut talepler için de ortak eylem yapabilirler. Ama bağımsız partilerin bir araya gelmesiyle yeni bir siyasal parti kurulmuş olmuyor. HDP örneğinde bir araya gelen bağımsız partilerin kendi varlıklarını korumaya ve programlarını savunmaya hakları vardır. Bu hak engellenemez.
HDP, ancak, Kürt siyasal hareketinin öngördüğü eşitlikçi, özgürlükçü, radikal demokrasi programını benimseyen bağımsız ve özgür bireylerin bir araya gelmesiyle yeni bir Türkiye partisine dönüşebilir. Parti demokrasi isteyen herkese açık olmalı. Vatandaşlar, örgüt kararıyla değil, kendi özgür tercihleriyle bu yeni partiye katılmalıdır. Kürt Özgürlük Hareketi ancak böyle bir örgütlenmeyle yığınsallaşır ve ülkenin tüm sorunlarını çözmeye ve ileri bir demokrasiyi kurmaya muktedir bir Türkiye partisine dönüşebilir.
Kürt siyasal hareketinin başarılı bir Türkiye partisine dönüşmesi sadece tutarlı bir örgüt kurmak ve toplumun istemlerine yanıt veren bir program hazırlamakla bitmiyor. Egemen çevreler tarafından yüzyıldan beri bölücülük, hainlik, iç düşman vb. ayrıştırıcı suçlamalarla toplumda Kürtlere dönük bir güvensizlik oluşmuş. İzlenecek siyasetin başarılı olması için bu güvensizliğin de aşılması şarttır. Bu konuyu etraflı olarak gelecek yazıda ele elacağız.
(Özgür Gündem – Tarık Ziya Ekinci – Forum – 30 Ağustos 2014)