Hükümetin 3 yıldır izlediği IŞİD politikası, Suriye ve Irak’ta katliamlar yapan bu kanlı örgütün Türkiye’ye doğrudan bir tehdit olmadığı varsayımına dayanıyordu. Suruç saldırısı bu yargıyı kısmen yıktı. Resmi ağızlardan IŞİD’in artık Türkiye’yi de hedef aldığı söyleniyor. Oysa IŞİD, aslında kurulduğu günden bu yana Türkiye’ye tam 8 kanlı saldırı gerçekleştirdi.
Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde 32 gencin katledildiği, onlarcasının yaralandığı saldırının IŞİD tarafından gerçekleştirildiği resmi makamlarca da büyük oranda teyit ediyor. Açıklamaların tonuna bakılırsa, yetkililer ilk defa IŞİD’in Türkiye’ye saldırdığını düşünüyor.
Oysa IŞİD, üç yıldır aslında Türkiye’yi doğrudan hedef alıyor ve oldukça şiddetli saldırılar gerçekleştiriyor. Son 3 yılda gerçekleşen saldırı bilançosu, IŞİD’in bir Türkiye cephesi de açtığına işaret ediyor.
İşte bu cephedeki 3 yıllık bilanço:
11 Mayıs 2013: Reyhanlı’ya bombalı saldırı
Türkiye, IŞİD dehşetiyle ilk kez Hatay’ın Reyhanlı İlçesi’nde 52 kişinin öldüğü, 146 kişinin yaralandığı bombalı saldırıyla tanıştı. Ne var ki, o dönem hükümet yetkilileri bu saldırının Baas rejimi tarafından yapıldığı üzerinde ısrarla durdu. Gizlilik kararı alınan soruşturma bir süre sonra kamuoyunun dikkatinden düştü. Ancak daha sonra ‘paralel yapı’ operasyonunda tutuklanan Reyhanlı Savcısı Özcan Şişman, Reyhanlı’ya IŞİD’in saldıracağını 6 ay önce dair delilleri ile birlikte o dönem MİT’e ilettiklerini açıkladı.
20 Mart 2014: Niğde’de IŞİD ile çatışma
Reyhanlı saldırısı Esad’a havale edilerek kamuoyunun dikkatinden düşürüldükten bir yıl sonra hiçkimsenin beklemediği bir yerde IŞİD militanları ile çatışma çıktı. Niğde’nin Ulukışla ilçesinde 20 Mart 2014 günü İsviçre vatandaşı Çendrim Ramadani, Almanya vatandaşı Benyamin Xu ve Makedonya vatandaşı Muhammed Zakiri, yol çevirmesi sırasında jandarmaya ateş açtı. Saldırıda jandarma astsubay Adil Kozanoğlu ve polis memuru Adem Çoban öldü, kamyon sürücüsü Turan Yaşar hayatını kaybetti, 7 asker ve yolcu otobüsündeki 1 kişi de yaralandı. Böylece IŞİD ikinci kez açıktan Türkiye topraklarında saldırı gerçekleştirmiş oldu. Ancak bu dava hala devam etmesine rağmen ne bu kişilerin bağlantıları ne de niye Türkiye’de oldukları ortaya çıkarılabildi.
11 Haziran 2014: Musul Konsolosluğu baskını
Niğde’yi yine Türkiye’ye yönelik değil ‘münferit’ bir olay olarak değerlendiren hükümet yetkililerinin IŞİD’i Esad’a karşı hala muhalif bir güç olarak gördüğü günlerde, örgüt bu kez açıkça Türkiye’yi hedef aldığını, Musul Konsolosluğu’nu basıp 49 kişiyi rehin alarak gösterdi. 101 gün 15’inin konsolosluk çalışanı ve 30 özel harekatçı IŞİD’in elinde rehin kaldı. O dönemde hükümet, bu olayı ‘diplomatik’ yollardan çözeceğini, bunun Türkiye’yi doğrudan hedef alan bir saldırı olmadığını belirtiyordu. Rehine krizi 3 ay sonra çözüldü. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘rehine pazarlığı’ yaptıklarını açıkça ima etti. Ve bunun büyük bir ‘diplomasi’ başarısı olduğunu vurguladı. Hükümet yetkilileri tarafından IŞİD’e yönelik tehditkar bir tavır takınılsaydı, bu başarının gelmeyeceği ifade edildi. Türkiye’nin teslim ettiği IŞİD militanı El Mikdad el Şaruri, İngiltere’de yayımlanan Times gazetesine yaptığı açıklamada, “Türk yetkililer Bize çok iyi davrandılar, çok naziktiler” dedi.
1 Ekim 2014: Süleyman Şah Türbesi kuşatması
IŞİD’in Türkiye’nin Suriye topraklarında bulunan Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu’nu kuşattığı ve askerleri tehdit ettiğine dair haberlerin yoğunlaştığı bir dönemde hükümet yetkilileri yeniden aynı görüşte ısrar etti: Böyle bir durum yok. IŞİD doğrudan Türkiye’ye yönelik bir tehditte bulunmuyor. Ancak 1 Ekim günü IŞİD’in türbe ve karakolu kuşattığı ve askerlerin gitmesi için süre verdiği teyit edildi.
6 Ocak 2015: Sultanahmet’te bombalı saldırı
IŞİD’in büyük kentlerde her an eylem yapabileceğine dair medyada yorumların arttığı bir dönemde Sultanahmet’teki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Turizm Şube Müdürlüğü’ne canlı bombalı saldırı düzenlendi. Olayda bir polis memuru şehit oldu. Saldırıyı DHKP-C’nin yaptığı açıklandı. Hatta canlı bomba olarak bir kadının resmi ve ismi basına dağıtıldı. DHKP-C de olayı sahiplendi. Ne var ki, saldırıyı gerçekleştirenin Çeçen kökenli El Kaide bağlantılı bir kadın militan olduğu kısa sürede ortaya çıktı. Diana Ramazova isimli kadının Türkiye’ye girişi, neler yaptığı kamera görüntüleriyle ortaya çıkartılmasına rağmen bu saldırı da tıpkı diğerleri gibi dava dosyaları arasında kaybolup gitti.
22 Şubat 2015: Türbe ve karakol taşındı
22 Şubat’in ertesi günü Genelkurmay Başkanlığı bir bildiri ve eşliğinde operasyon resimleri yayınlayarak Türkiye’nin Süleman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu’nu Eşme Köyü’ne taşıdığı açıklandı. Operasyon PYD ile işbirliği içinde gerçekleştirildi. Yine hükümet kamuoyuna yönelik açıklamalarında ‘tek bir askerin burnu kanamadan’ ve IŞİD ile bir çatışmaya girmeden operasyonun çok başarılı şekilde yürütüldüğünü belirtti. O dönemde de yine IŞİD’in Türkiye için giderek artan bir tehdit olduğu ve Türkiye’yi hedef aldığına dair açıklamalara hükümet cephesi sert tepki gösterdi.
18 Mayıs 2015: Adana ve Mersin’de HDP’ye bomba
Türkiye aslında iki yılda pek çok defa açıktan IŞİD tarafından saldırıya uğrasa da, olayların hepsi birbirinden ayrı davalar ve soruşturmalar olarak açıldı. Ve seçime bir ay kala HDP’nin Adana ve Mersin il binalarında eş zamanlı bombalı saldırı meydana geldi. Bir kısım medya organlarında saldırganın DHKP-C’li olduğu iddi adeldi. Örgüt bunu reddetti. Güvenlik kameralarından saldırıyı Savaş Y.’nin gerçekleştirdiği ortaya çıktı. Ve bu şahsın ailesi ile birlikte Suriye’ye gittiği, IŞİD ile bağlantı kurduğu ve saldırı için çok rahat bir şekilde tekrar Türkiye’ye döndüğü öğrenildi. Saldırıdan sonra da Savaş Y.’nin izine bir daha rastlanmadı. HDP yetkililerinin ısrarla IŞİD’in partilerini hedef aldığını ve bu konuda istihbari bir zaaf bulunduğunu söylemelerine rağmen tek bir somut adım atılamadı.
5 Haziran 2015: Diyarbakır Mitingi’ne saldırı
Ve HDP’nin söylediklerinin doğruluğu kısa süre sonra ortaya çıktı. Seçime bir gün kala HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın konuşma yaptığı Diyarbakır mitinginde art arda iki bomba patladı. 4 kişi yaşamını yitirdi, 402 kişi yaralandı. Ve bu saldırının ardından da IŞİD çıktı. Saldırının failinin Gaziantepli Orhan G. olduğu tespit edildi. Orhan G.’nin ailesinin oğullarının IŞİD’e katıldığını defalarca emniyete bildirdiği hatta annesinin bizzat Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan yardım istediği de basının ısrarıyla ortaya çıktı. Ayrıca şahsın 4 Haziran’da Diyarbakır’a gelerek bir otele yerleştiği, burada asker kaçağı olduğunun anlaşılması üzerine tutanak tutulup serbest bırakıldığı, 2013’ten beri ise ‘tehlikeli şahıs’ olarak polis bülteniyle arandığı belirlendi.
ve 20 Temmuz 2015: Suruç’ta katliam
İki yıldır IŞİD’in aslında Türkiye’yi hedef aldığı ve son HDP saldırıların da örgütün artık daha büyük eylemlere girişeceğini gösterdiği halde Kobani’nin karşısında olması nedeniyle IŞİD’in neredeyse üs kurduğu iddia edilen Urfa’nın Suruç ilçesinde beklenen acı olay gerçekleşti. 32 genç bombalı katliamda yaşamını yitirdi, onlarcası yaralandı.