Adını açık koymak gerekiyor. Ortadoğu’da İslam’ı kendine maske edinen IŞİD faşizmi yaşanıyor. Tüm faşistler aynı zamanda dincidir. Dincilik dindarlık değildir. Dincilik, bir dini yaşamak, o dinin değerlerini savunmak değildir. Dincilik; siyasi, sosyal, ekonomik çıkarlar için dini kullanmaktır. IŞİD de her türlü çirkinliği, kötülüğü, caniliği, acımasızlığı dini kullanarak yapıyor. Dini kullanan diktatörler kadar zalimler görülmemiştir. Dinlere, dini kullanan diktatörler kadar zarar verenler de olmamıştır. İslam’a IŞİD kadar zarar veren başka hiçbir güç olmamıştır. Vahşice öldürmeleri görüntüleyip propaganda amaçlı yayınlamak kadar alçakça bir şey olamaz.
Guatemala’daki uygulamaları hiçbir insan kabul edemez. Bu canilik El Guraba ve Guatenamo’yu tepki göstermek değildir. Aksine El Guraba ve Guatenamo’yu hafifletmektir. Böyle yaparak belki El Guraba ve Guatenemo’ya tepki duyan bazılarına oh dedirtilebilir, ama bu uygulamalar tam da oryantalizme hizmet etmektedir. Belki böyle de tarihe geçilebilir, ama bu, zemzem kuyusuna işemek biçiminde tarihe geçmektir.
Şimdi Türkiye de IŞİD gibi tarihe geçmektedir. Ortadoğu’da IŞİD faşizmine gerekçe arayan sadece AKP ve yandaşları kalmıştır. IŞİD, Ortadoğu’daki uygulamalara tepki olarak ortaya çıkmıştır, denilmektedir. Halbuki bu özrü kabahatinden büyük olmaktır. Emperyalizm ve kapitalizme karşı çıkmak ayrı bir şeydir, faşizm ayrı bir şeydir. Emperyalizm ve kapitalizme karşı çıkmak, vicdan ister. Bu vicdan ne AKP’de ne de meşrulaştırmak istediği IŞİD’te vardır.
AKP’nin IŞİD terörüne, IŞİD faşizmine gerekçe aramasının önemli bir nedeni olmalıdır. Yoksa tüm dünyanın lanetlediği bir örgüte böyle bir yaklaşım gösterilemezdi. Artık sadece Avrupa ve ABD’de değil, Ortadoğu’da da IŞİD ve AKP yan yana anılmaktadır. IŞİD ile AKP dostluğu o kadar ileri düzeydedir ki, IŞİD saldırdığında en önemli müttefiki KDP’ye bile sahip çıkmamıştır. Hatta IŞİD’in Şengal’e ve Güney Kürdistan’a saldırmasına en fazla sevinen AKP olmuştur. AKP yandaşı basının Musul ve Şengal saldırısı sırasındaki “tarafsızlığı” kimden yana olduğunu açıkça gözler önüne sermiştir. Susmak onaylamaktır derler. Eğer IŞİD faşizmine karşı ses yükseltilmiyorsa, bu, açıkça bir onaydır.
Başka bir örgüt ve devlete yönelik tavır konusu gündemde olsaydı AKP herkesten önce kınama açıklamaları yaparak ABD ve Batı’nın gözüne girmek isterdi. Özellikle Erdoğan gibi korkak ve pragmatik bir siyasetçi hemen IŞİD’e tavır alırdı. Sürekli anketlere göre politika ve söylem belirleyen AKP, bu durumda en büyük IŞİD düşmanlığı yapardı. Batı’nın Kaddafi’ye yaklaşımını görünce AKP hükümetinin hemen Kaddafi rejimi düşmanı haline gelmesi buna en yakın örnektir. O zaman neden tutum almıyor sorusu akla gelir?
Cevap; AKP IŞİD’le çok fazla suç ortaklığı yapmıştır. IŞİD canavarını esas yaratanın, güçlendirenin Türkiye olduğu bilinmektedir. İşte AKP bu gerçeklerin tüm belgeleriyle ortaya çıkmasını istemediği için IŞİD’e tavır almıyor. Tavır aldığında IŞİD Türkiye ile nasıl ortaklık yaptığını, hangi kirli işleri birlikte tuttuklarını açıklayacaktır. Böylece takke düşüp kel görünecektir. Böyle bir durumun tüm çıplaklığıyla açığa çıkması sadece AKP hükümetini götürmez; AKP’yi bitirir.
Türkiye bölgede İran, Suriye, Irak, Mısır, Suudi Arabistan, Libya, İsrail başta olmak üzere herkesle sorunludur. Sıfır sorun politikası sıfır ilişki düzeyine gelmiştir. Özellikle AKP’yi bir kaşık suda boğacak güçler vardır. AKP’nin KDP dışında ilişkide olduğu sadece IŞİD kalmıştır. Öyle ki şu anda IŞİD ve KDP dışında ekonomik partneri kalmamıştır. Türkiye ekonomisi bu daralmayla da her an çökebilir. AKP’nin IŞİD’i bırakmamasının bir nedeni de budur.
Türkiye hem IŞİD’le dostluk yürütecek, hem de mevcut çatışmasızlık sürecek, çözüm sürecinden söz edecek. Artık bu ikisini yan yana götürmek mümkün değildir. Hiçbir cambazlık bu iki ilişkiyi birlikte sürdürmeye imkan vermez. Bu nedenle AKP çok ciddi bir tercihle karşı karşıyadır.
Yaptıkları suç ortaklığını açıklar korkusuyla IŞİD’e tutum almaması, AKP’nin bitişi olacaktır. Korkunun ecele faydası yoktur. AKP’yi tek kurtaracak olan, Kürt sorununun çözümünde adım atarak IŞİD habisine karşı tutum almasıdır. Kürt sorununun çözümünde adım atan bir Türkiye ve AKP her şeye tutum alabilir. IŞİD’e tutum alıp Kürt sorununun çözümü doğrultusunda adım atmazsa IŞİD’e mahkum olacaktır. Bu da AKP’yi sadece Kürt sorunu konusunda sıkıntıya sokmayacak, uluslararası alanda da büyük sorunlarla karşı karşıya getirecektir.
Diplomaside ve siyasette onurlu yalnızlık diye bir kavram yoktur. Diplomasi ve siyaset, dostları çoğaltma, düşmanları azaltma sanatıdır. Tersi yaşanıyorsa bu tam başarısızlıktır. Diplomaside ve siyasette bu yönlü başarısızlık ise açıkça yenilgi anlamına gelmektedir. Türkiye, II. Dünya Savaşı’ndaki İnönü politikalarının başarısını bile gösteremiyor. İnönü faşizmin yanında görünmemek için kendince usta bir politika izlemiştir. AKP’nin politikası, bırakalım usta ve kalfa işi olması, çırak işi bile değildir. Herhalde AKP’nin çok eleştirdiği İnönü’nün hiçbir çırağı böyle yapmazdı. Davutoğlu diplomat ve siyasetçi geçiniyor, ama diplomasi ve siyasetin dibacesini bile bilmemektedir. Düşman çoğaltmak büyük bir başarısızlıktır. Bunu da şimdiye kadar Davutoğlu kadar başaran olmamıştır.
(Özgür Gündem – 16 Eylül 2014 – Hüseyin Ali)