Halit Elçi yazdı
Geçmişte de AKP ile Cemaat arasındaki çelişkilere ve çıkar çatışmalarına ilişkin işaretler görülmüştü: Tayyip Erdoğan’ın Ordu’ya yönelik operasyonlarda “aşırıya kaçıldığına” dair şikayetlerinde olduğu gibi… Ama “iki güç çatışıyor” diyenlere her iki cenahtan da, “Fitne çıkarmak istiyorlar, inanmayın” salvoları geliyordu.
Ancak AKP-Cemaat ittifakı, aslında “kural” değil “istisna” idi; bunu anlamak için, bu iki İslamcı hareketin onlarca yıldır süren politik ve ideolojik/teolojik mücadelesine ve rekabetine göz atmak yeterlidir. O zaman bu ittifakın neden büyük bir patırtıyla ölümcül bir kavgaya dönüştüğünü de daha kolay anlayabiliriz.
Cemaatin kökleri: Gülen Cemaati, Cumhuriyet’in kuruluşunun ardından, yeni devletin modernist ideolojini kısmen paylaşan, bilim ile dini buluşturmaya (ya da dini bilimle kanıtlamaya) çalışan, kendisini politika dışına çeken, geleneksel tarikat örgütlenmesini reddeden Said-i Nursi’nin “Nurculuk” akımının bir türevidir. Ancak Gülen, bu akım içinde (devletle ve Batı’yla) uzlaşmacılık, “devletçilik”, “anti-komünizm vurgusu” ve bazı teolojik görüşlerle ayrı bir çizgi oluşturur. Gülen, 1960’lı yıllarda “Komünizmle Mücadele Dernekleri”nin kuruculuğunu yapar. CIA’nın solu ezme planları doğrultusunda MHP’nin “komando kampları”nı kurduğu dönemde o da “inançlı nesiller” yetiştirmek için yaptığı gençlik kamplarıyla bu plana katılır. Bu tercih, Cemaat’in devleti, “Cemaatçi kadroları eğitip devlet katlarında yükselterek ele geçirme” stratejinin ilk adımıdır.
AKP’nin kökleri: AKP’nin kökleri ise, Nakşibendi tarikatı şeyhinden alınan icazetle 1960’lı yıllarda temelleri atılan (ama daha sonra kendi yolunu çizen) Necmettin Erbakan liderliğindeki Milli Görüş Hareketine uzanır. Milli Görüş, o dönemde Kemalist rejim tarafından siyasi ve ekonomik olarak dışlanan, tefeci-bezirgan kökenli, henüz emekleme çağındaki Anadolu burjuvazisinin Batı düşmanı ve antiemperyalist söylemli siyasi temsilcisidir. O da milliyetçidir ama siyaseten Kemalizm ve Amerika karşısında bağımsız bir tavır gösterir. 1970’li yıllarda bu akım sokaklarda solculardan çok MHP’li sivil faşistlerle çatışır.
1980 sonrası Türkiye kapitalizminin “yeniden yapılanma” hamlesiyle hızla palazlanan bu sermaye kesimine Milli Görüş gömleği dar gelmeye başlar. 28 Şubat 1997’nin basıncıyla Milli Görüş’ten kopan Erdoğan ve ekibi, neo-liberalizmi kabul eder, devletle çatışmamayı benimser ve en önemlisi ABD’nin icazetini alır. AKP böyle kurulur. Cemaat, hiçbir dönemde Milli Görüşçü siyasi partilere (Milli Nizam, Milli Selamet, Fazilet, Refah, Saadet) destek vermez, merkez sağ partileri destekler. DSP ve CHP’yi de ihmal etmez.
Bazı teolojik ayrılıklar
• Genel olarak Nurcular, “derslerini” doğrudan Kuran üzerinden değil, Said-i Nursi’nin Nur Külliyatı’ndaki yorumları üzerinden yaparlar. Diğer İslami kesimler bunu Kuran’ın ikincilleştirilmesi olarak görür ve “fıkıhsız, mezhepsiz, şeriatsız bir din” icat etmekle eleştirir.
• Diğer İslami cemaatlerin İslamı “tek hak din” olarak görmesi karşısında, Gülen Cemaati “dinler arası diyalog” görüşü doğrultusunda diğer “ehl-i kitap” dinlerle İslam’ı yakınlaştırır. (Kafirler cennete girebilir mi, tartışması.)
• Cihat fikri Gülen Cemaati’nde yok sayılır veya önemsizleştirilir.