İstanbul’da başlayan ve “Köpek Popülasyonu Yönetimi” adı altında tanıtılan konferans, sokak hayvanlarının kontrol altına alınması amacıyla, bu hayvanlara ötenazi yapmak, kilit altında tutmak gibi politikalarını hayata geçirmeye çalışan ICAM (Uluslararası Refakatçi Hayvan Yönetimi) Koalisyonu tarafından düzenlenmekte.
-ICAM, çeşitli hayvan refahı ve kontrolü derneklerinin oluşturduğu, özellikle sokak hayvanlarının nüfusunun “kontrol” altına alınması gerekliliği yönünde çalışmalar yapan İngiltere merkezli bir gruptur.
-ICAM, türcü ve ayrımcı bir topluluktur. Sokakta yaşayan hayvanlar, “değerli” ya da “başıboş” olarak sınıflandırılmakta, “piyasa değeri olan” özel cins köpeklere farklı muameleler yapılmasını savunmaktadır.
-ICAM’ın bu konferansının sponsorlarından biri olan MDC Exports Ltd. adlı şirket, sokak hayvanlarının yakalanması için gereken kanca, tuzak, eldiven, kafes gibi pek çok ürünü üretip pazarlayan uluslararası bir şirkettir. Diğer sponsor The Michelson Prize & Grantsise, kedi ve köpeklerin cerrahî olmayan yöntemlerle kısırlaştırılmasına dair araştırmalara fon sağlamaktadır. Açıkça görülebildiği üzere, hayvanların insan merkezci menfaatler için “tedavi edilmeleri”, hapsedilmeleri ve katledilmeleri üzerinden para kazanan şirketler için, bu konferans bilimsel meşruiyet zemini sağlama çabasıdır.
ICAM, kendi rehberinde de bahsettiği gibi, sokak hayvanlarına ötenazi yapılmasını uygun bulan bir tutum takınmış ve bunu birçok ülkede hayata geçirmeyi hedeflemiş bir kurum. Sokak hayvanlarına, katliam ve tecrit gibi politikaları meşrulaştırmaya çalışan bu koalisyonun geçen seneki konferansı İngiltere’de düzenlenmişti. Türkiye’de son günlerde hayvan tecridini meşrulaştırmak için inşa edilen, adeta bir toplama kampına benzeyen Kısırkaya Barınağı’nın tamamlanmasının hemen ardından, İstanbul’da da bu konferansın ikincisinin gerçekleştirilmesi tabi ki tesadüf değil.
5199 sayılı “Hayvanları Koruma Kanunu” yasa taslağıyla adı altında başlatılan bu süreç, sokaklarda yaşayan hayvanların, uğradığı şiddetin bahane edilmesi ile sokak hayvanlarının sokaklardan toplanması anlamına geliyor. Bu da ICAM’ın popülasyon yönetimi adı altında yaptığı iğrenç uygulamalarının Türkiye’deki ayağının konferansla başlatılmasına sebep oldu.
ICAM, ötenazinin serbest bırakılmasını talep etmekle birlikte, sokak hayvanlarının aç bırakılarak öldürülmesini de hükümetler ve STK’lara empoze ediyor. Sokakta bulunan çöp konteynerlerine sırf hayvanlar ulaşamasın diye kilit takılmasını, sokakta bulunan çöplerin azaltılmasını öneriyor. Gönüllü olarak hayvan besleyen vatandaşların da önüne taş koymaya çalışıyor. Böylece hayvanların aç bırakılarak öldürülmesini ve popülasyonu yönetmeyi amaçlıyor. ICAM, ötenazinin meşrulaştırılmasını sadece hasta hayvanlar üzerinde değil, yuvalandırılamayan hayvanlar üzerinde de yapmaya çalışıyor.
Yeryüzüne Özgürlük Derneği’nin verdiği bilgiye göre ICAM, konferansa Türkiye’deki STK’ları davet etmemiş, konferansa katılım ücretini de 285 Euro olarak belirleyerek, hayvan hakları derneklerinin gözlemci olarak katılmasını engellemiştir.
Tüm dünyayı işgal eden, hayvanların doğal yaşam alanlarını mahveden sonrasında da hayvanları sokaklarda istemeyen bu anlayış, maalesef kendisini hayvan hakları koruyucusu olarak yansıtıyor ve bu konuda bilgisi olmayan insanlar da bu tür söylemlere kanıyor. Tüm bu bilgiler göz önüne alındığında, Türkiye’de yaşanacak hayvan kıyımının sonuçlarını az çok tahmin edebiliyoruz. Türcü ve öldürmeye eğimli politikalara geçit vermemek için, sokaktaki dostlarımıza destek olmak ve yaşam haklarını korumak için elimizden gelen mücadeleyi vermeli ve toplumda farkındalık yaratmalıyız. Bu tür popülasyon yönetimi adı altında yapılan uygulamaların aslında hayvanların yararına değil zararına olduğunu insanlara anlatmalıyız.
Türcü politikalara, hayvan barınaklarına, ölüm konferanslarına hayır!