Semra Pelek
Bağımsız Gazetecilik Platformu P24’ün projesi ‘Seçim Otobüsü’ ile bir grup gazeteci, 1 Kasım genel seçimleri öncesi milletvekili adaylarıyla görüşmek üzere Karadeniz bölgesindeyiz. İlk durağımız Trabzon.
Bölgenin en önemli kentlerinden biri olan Trabzon’da ‘politik havayı’ ve seçmen eğilimlerini anlamak için önceki seçimlerde partilerin aldığı oy oranlarına bakmak gerekiyor.
AKP düşüş yaşadı, CHP üçüncülüğe geriledi
2011 genel seçimlerinde yüzde 59.09, 2014 yerel seçimlerinde ise yüzde 59.5 oranında oy alan AKP, 7 Haziran’da kayda değer oranda bir düşüş yaşayarak yüzde 55.42 oranında oy aldı. AKP’nin birinci sıradan milletvekili çıkardığı ve yeniden aday gösterdiği isim, partinin de önemli isimlerinden Süleyman Soylu.
CHP ise bu yıl Mehmet Volkan Canalıoğlu yerine avukat Haluk Pekşen’i aday göstererek ‘kan değişimine’ gittiği halde, 2011 genel ve 2014 yerel seçimlerinde koruduğu ikinciliği, 7 Haziran’da MHP’ye kaptırdı. (MHP, son yerel yerel seçimdeki yüzde 11.2 ile 2011 genel seçimlerindeki yüzde 15.3 oranındaki oyunu 7 Haziran’da yüzde 21.01’e çıkarırken, CHP’nin ise 2011 genel seçimindeki 18.2, son yerel seçimdeki yüzde 24.9 oy oranı ise yüzde 17.01’e düştü.)
HDP ise ‘milliyetçi hassasiyetin’ yüksek olduğu kentte cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adayı Selahattin Demirtaş ile sadece yüzde 1.18 oranında oy aldı. 7 Haziran seçimlerinde ise partinin oy oranı yüzde 0.88’de kaldı.
CHP adayı Haluk Pekşen: AKP artık köşeye sıkıştı
Bizi ilk karşılayan yeniden CHP’den birinci sıra adayı olan milletvekili Haluk Pekşen. Zorlu Otel’de mükellef bir kahvaltı sofrasında sohbet ediyoruz.
Pekşen, “Ben geldiğimde Karadeniz bölgesi travma yaşıyordu, AKP’nin baskısı vardı, buna müdahale ettim” diyerek söze başlıyor.
Samsun’dan Artvin’e sekiz şehri kapsayan, Doğu Karadeniz yaylalarını birleştirmek amacıyla planlanan 2 bin 600 kilometrelik ‘Yeşil Yol’ projesinin ‘insanlık sorunu’ haline geldiğini söylüyor. Pekşen, AKP’nin özellikle doğa tahribatına neden olan projelerini anlatırken sık sık duraksayıp tekrar ediyor: ‘Dehşet! Dehşet!’
Pekşen, ‘Yeşil Yol’ projesinin aynı zamanda ihale ve imar kolaylıklarını kapsadığını savunuyor; “Ama ben geldim bunlara müdahale ettim. AKP artık köşeye sıkıştı!” diyor.
Türkiye’nin seçime giderken en yakıcı sorununun ‘çatışmalar’ olduğunu vurgulayan Pekşen “Türkiye terör vizyonuna teslim edildi” derken, “Peki, sizce sorun nasıl çözülmeli?” sorusuna yanıtı “Terörle sorunlar çözülmez ama terör de terörle mücadeleyle çözülmez” oluyor.
HDP adayı Hüseyin Taka: Buradan ne zaman kovuluruz belli değil
Çok şık bir otelde yaptığımız görüşmelerin ardından HDP’nin birinci sıra adayı Hüseyin Taka’yla görüşmek için bir iş hanının dördüncü katındaki Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin, dışarıdan parti olduğu bile belli olmayan bürosuna, bir partilinin yardımıyla neredeyse herkesten saklanarak gidiyoruz.
Bölgede önceki seçimlerde ve Suruç’tan sonra başlayan çatışmalı süreçte HDP bürolarına yapılan saldırıları hatırlatarak can güvenliklerinin olmadığını konuşması boyunca üzerine basarak tekrar eden Taka, önlem alınmasını istiyor.
Taka, HDP bileşenlerinin parti bürolarında kısa süre çalışabildiğini, mülk sahiplerinin ‘Çıkacaksınız oradan’ diyerek kendilerini kovduğunu anlatıyor. Şimdi bulunduğumuz büro ise HDP adaylarının ‘sığındığı’ dördüncü büro. Taka, “Buradan ne zaman tehditle kovulacağız belli değil” diyor.
Kimsenin onlara mülkünü kiralamadığını, kiralayabilecek gibi olanların da ‘hemen organize şekilde tehdit edildiğini’ anlatıyor: “Şurada bir dükkan bulduk. Kirası 100 liraydı, 200 verelim dedik, yine kiralamadı.”
Of’taki evime gidebilecek miyim bilmiyorum
Tehditler nedeniyle sokaklara bayrak asmadıklarını, broşür dağıtmadıklarını, seçim otobüsüyle gezmediklerini belirten Taka, “Halk tahrik oluyormuş, biz de tahrik olmasınlar diye çıkmıyoruz. Buradan Of’taki evime gidebilecek miyim onu bile bilmiyorum” diyor.
“Ben, rahat rahat evimde oturmak varken neden girdim bu riske?” diye soran Taka, yanıtı da kendi veriyor: “Biz barış istiyoruz! Ölümler dursun diye mücadele ediyoruz.”
AKP adayları ise görüşme taleplerimizi kabul etmiyor, gerekçe: “Adaylarımız halkımızla birlikteler şu anda, hiç vakitleri yok.”