Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 5 Haziran 2015 tarihinde Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda düzenlediği “Büyük İnsanlık” mitingine yönelik IŞİD’in gerçekleştirdiği bombalı saldırının üzerinden 9 yıl geçti. Miting alanına bırakılan iki bombanın patlaması sonucu Ramazan Yıldız, Nejani Kurul, Şehmuz Kaçan, Civan Arslan ve Ali Türkmen isimli yurttaşlar hayatını kaybederken, yüzlerce kişi de yaralandı. Patlamaya ilişkin Ankara’da Sincan Batı Adliyesi 2’nci Ağır Ceza Mahkemesinde 25 celse boyunca devam eden davada, Orhan Gönder, İsmail Korkmaz ve Mustafa Kılınç hakkında 5’er kez ağırlaştırılmış müebbet, “Öldürmeye teşebbüsten ve tehlikeli madde bulundurmak” suçunda da 3 bin 336’şar yıl hapis cezası verildi. İlhami Bali’nin davasını ayıran mahkeme, Burhan Gök’ü delil yetersizliğinden beraat ettirdi.
Saldırıyı düzenleyen IŞİD’li Orhan Gönder’in asker kaçağı olduğu kaldığı otelin kimlik kayıt bilgileriyle ortaya çıkmasına rağmen emniyetin hakkında herhangi bir işlem yapmadığı ortaya çıkarken, ailesinin saldırı düzenleyebileceğine dair ihbarına rağmen de saldırı engellenmedi.
Dava Ankara’ya taşındı
Saldırının ardından elini kolunu sallayarak Antep’e giden Gönder, orada saldırı planlayıcıları İsmail Korkmaz, Mustafa Kılıç ve Burhan Gök ile birlikte yakalanarak, tutuklandı. 2016 yılında görülmeye başlayan dava ise “güvenlik” gerekçesiyle Ankara’ya taşındı.
Dosya Yargıtay’da
Sincan Batı Adliyesi 2’nci Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada mahkeme heyeti, sanıklar Orhan Gönder, Mustafa Kılıç, İsmail Korkmaz hakkında “Anayasa’yı ihlalden” ağırlaştırılmış müebbet, “4 kişiyi öldürmekten” 4 kez ağırlaştırılmış müebbet, “Nitelikli öldürmeye teşebbüsten” 104 kere 17 yıl, “Öldürmeye teşebbüsten” 102 kere 14 yıl, “Tehlikeli madde bulundurmaktan” 13 yıl 4 ay ve para cezası verdi. Sanıklardan Burhan Gök hakkında “Tehlikeli madde bulundurmak, anayasal ihlalden ve öldürmeye teşebbüs” suçundan oy birliği ile beraat kararı verildi.
İtiraz edilen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi, 2021/861 E. Ve 2022/234 K. sayılı dosyası ile 25 Ocak 2022’de istinaf başvurusunun reddine karar verdi. Dosya, halen Yargıtay’da.
Polisler hakkında beraat
Yine bombaların patladığı miting alanında arama tarama faaliyetiyle görevli 14 polis hakkında “İhmal suretiyle görevi kötüye kullanmak” suçundan Diyarbakır 14’üncü Asliye Ceza Mahkemesinde dava açıldı. Mahkeme, sanık polislerden K.A., K.K., M.A.C., İ.Y., A.T., D.U., F.D., H.Y., H.Y. ve M.Y.Ö. hakkında beraat; M.S., A.D., A.K. ve M.D. hakkında ise “İhmal suretiyle görevi kötüye kullanma” suçunun alt sınırı olan 3 ay olan hapis cezası verdi, daha sonra uygulanan indirimle ceza 2 ay 15 güne düşürüldü.
Üst mahkeme belediyeyi suçladı
Cezaya karşı itiraz edilen üst mahkeme olan Diyarbakır 9’uncu Ağır Ceza Mahkemesi, “Belediyenin gerekli temizliği yapmadığı için bombaların tespit edilemediğini ve sanık polislerin bir kusurlarının bulunmadığına” karar vererek, verilen cezayı da kaldırdı.
Kamu davası AYM’de
Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi, “Görevi ihmalden” yargılanan 10 polis hakkında verilen beraat kararına karşı yapılan itirazı esastan reddetti. Dava dosyası ailelerin avukatları aracılığıyla Anayasa Mahkemesine (AYM) taşındı. Ancak aradan 2 yıl geçmesine rağmen hâlâ bir karar verilmiş değil.
HSK şikayetinde de sonuç yok
Diyarbakır Barosu ve patlamada yaralanan 5 kişi, kamu davasının görüldüğü Diyarbakır 14’üncü Asliye Ceza Mahkemesinin Hakimi Gülsüm Akkoyun hakkında yargılama sırasında “görevi kötüye kullandığı” gerekçesiyle Hakim ve Savcılar Kuruluna (HSK) şikayette bulundu. Ancak söz konusu şikayete dair de bir gelişme hâlâ yok.
Davanın avukatlarından Şevin Kaya, yargı sürecini değerlendirdi.
Avukat Kaya: İstihbaratlar vardı
Saldırının 7 Haziran seçimleri öncesi iktidarın HDP’yi hedef göstermesinin ardından yaşandığını belirten Kaya, “HDP etkinliklerine, seçim bürolarına, toplantılarına 150’nin üzerinde saldırı gerçekleşti. 18 Mayıs 2015 günü de HDP’nin Adana ve Mersin parti binalarına IŞİD tarafından eş zamanlı bombalı saldırılar gerçekleştirildi ve en az 3 kişi yaralandı. Resmi makamlar, HDP etkinliklerine düzenlenen tüm saldırılardan Adana ve Mersin bombalamalarından haberdardır. IŞİD’in, 2014 Kobane yenilgisi ardından Türkiye’de Kürtleri ve politik muhalifleri hedef alacağına dair istihbarat bilgileri mevcuttur” diye belirtti.
“Devlet görevlileri biliyordu”
Adıyaman İl Emniyet Müdürlüğü TEM Şubesinin, Suriye’ye giderek IŞİD’e katılan ve aralarında Orhan Gönder’in de bulunduğu kişiler hakkında Türkiye’ye döndüklerinde eylem yapabileceklerine dair uyarı yazısını Adıyaman Savcılığına ilettiğine dair evrakların kovuşturma sürecinde ortaya çıktığını hatırlatan Kaya, “Orhan Gönder’in kardeşi Engin Gönder Adıyaman Cumhuriyet Savcılığına 15 Ekim 2014’de verdiği ifadede kardeşinin ‘El-Kaide’ye götürülmüş olabileceğini’, geride bıraktığı mektubunda kendilerine dair ‘hakkınızı helal edin, Allah’ın gazabından korkun, imana gelin’ vb. yazdığını söylüyor. Bu liste, diğer il emniyetleriyle Diyarbakır ve Suruç patlamalarından sonra 31 Temmuz 2015’de paylaşılmıştır. Patlamayı gerçekleştiren Orhan Gönder, İlhami Balı ve Antep şebekesinin iki yıldan beri Adıyaman ve Gaziantep güvenlik güçlerinin bilgisi ve takibi olduğu tüm dosya verileriyle kanıtlıdır. Bu nedenlerle Diyarbakır katliamı yakın bir tehdit olarak devlet görevlilerin bilgi ve öngörüsü dahilinde gerçekleşmiştir” ifadelerini kullandı.
İhmaller zinciri
İhmaller zincirinin bununla da sınırlı kalmadığına dikkati çeken Kaya, şöyle devam etti: “5 yıl süren yargılama boyunca, soruşturma aşamasında konulan ‘gizlilik’ kararı ve sonrasındaki pratikler dosyanın açıklığa kavuşmasını engellemiş ve patlama olayından başkaca kimler sorumlu tespit edilememiştir. Fail Gönder, tüm güvenlik kayıt sisteminde ‘terör nitelikli kayıp şahıs’ olarak aranırken, Türkiye’ye giriş yapmış ve Diyarbakır’a gelerek otele yerleşmiştir. Tüm otel kayıtları emniyet sistemine girildiğinden Diyarbakır Emniyeti Orhan Gönder’in otele yerleştiğinden 2 Haziran 2015 gecesi haberdar olmuştur. 3 Haziran sabahı otele giden iki polis memuru Orhan’ın bulunduğu odaya çıkmaksızın lobiye çağırtır ve yapılan kısa bir görüşmenin ardından askerlik yoklama kaçağı belgesi verilerek, oradan ayrılır. Benzer bir tedbirsizlik miting alanının aranması esnasında sergilenir. 5 Haziran günü Orhan Gönder miting alanına iki bombayı yerleştirdikten sonra 12.00-13.00 saatleri arasında miting alanında bomba araması yapılır. Hem çöp poşeti hem çay tezgahında bomba olmasına rağmen her ikisi de bulunmaz. Bu durum İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu raporunda da kayda geçmiştir. Tüm bu ihmal ve eylemsizlik zinciri sonrası patlama ve katliam gerçekleşti.
Hukuk mücadelesi sürecek
Birçok kez kamu görevlilerinin sorumluluğuna dikkat çektik. Mahkemenin her aşamasında ısrarla o patlama alanında bomba araması yapan polislerin en az failler kadar suçlu olduklarını, yargılanması gerektiğini dile getirdik. Ancak bu talep mahkemece kabul edilmedi. Patlamanın arkasında bir organizasyon olduğunu sık sık hatırlattık. Müfettişlerin polisler hakkında hazırladığı raporlar var ve bu raporlarda polislerin görevlerini ihmal ettiği belirtiliyor. Yaşanan süreçte açık bir ihmal olduğu ortadır. Yargıtay kararı sonrası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuracağız. Suruç, 10 Ekim, Adana, Mersin ve 5 Haziran patlamaları arkasında ortak bir organizasyon var. Bunun açığa çıkması için hukuki mücadelemizi sürdüreceğiz.”