Siyasi TV’nin Açık Görüş programına katılan HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Saruhan Oluç siyasal gelişmeleri değerlendirdi. Oluç, OHAL koşullarında seçime gidilmesinin meşru olmadığını vurgulayarak “temel insani haklar askıya alındı” ifadelerini kullandı.
Oluç katıldığı Açık Görüş programında 16 Nisan 2017'de yapılması planlanan referandum konusunda çeşitli açıklamalarda bulundu.
HDP'li Oluç, "OHAL koşullarındayız ve ülke KHK'larla yönetiliyor, olağanüstü hal koşullarında referandum kampanyası yapmak hiç demokratik ve meşru birşey değil. Bizim açımızdan 2 büyük meşruiyet sorunu var; biri eş genel başkanlarımızın vekillerimizin ve demokratik siyasetçilerimizin tutuklu olmasıdır. İkincisi de OHAL koşullarında bunun yapılıyor olmasıdır. Bu iki konu bizim için çok ciddi meşruiyet sorunudur, bütün toplum açısından öyledir. " ifadelerini kullandı.
"OHAL bir hukuksuzluk sistemidir" diyen Oluç, temel insan haklarının askıya alındığını vurguladı.
"'Hayır' lehinde 1-2 puan fark var"
Oluç, referandum için yürüttükleri 'Hayır' kampanyası için çalışmayı imkansız hale getirilmek istendiğini belirterek "İnsanlar 'illallah' desin, "biz ne yaparsak yapalım bunlar zaten 'evet' çıkarırlar" diye bir ruh hali gelişsin istiyorlar. Buna asla teslim olmamak lazım çünkü durum bu değil, 'evet'ler ve 'hayır'lar başabaş gidiyor, aralarında 'hayır' lehine birkaç puan önde gidiş var" ifadelerini kullandı.
Çok ciddi bir 'kararsızlar' kesimi olduğuna değinen Oluç, "Cumhurbaşkanı Erdoğan bu kararsız kesimi 'evet'e çekmeye çalışacak, biz de 'hayır'a çekmeye çalışacağız. Önemli olan bütün hayır diyenlerin kendi özgünlüklerini koruyarak yapılması zor olan çalışmayı yaygın bir şekilde yapabilmektir. Bu yapılabilirse 2 aylık kampanya sürecinde OHAL'in meşru ve demokratik olmayışı aşılabilir, bir süre sonra işlemez hale gelir, hem de alınacak sonuç açısından çok daha verimli bir noktaya varılır." şeklinde konuştu.
"Evet kampanyası negatiftir"
Evet kampanyasının 'negatif' olarak sürdürüldüğünü belirten Oluç, "Süreci Cumhurbaşkanı Erdoğan da görüyor, hesaplıyor, O da yeniden 1 Kasım'a gider gibi toplumda bir tedirginlik, korku ruh hali yaratmaya çalışıyor. Negatif ve 'hayırlar' üzerinden bir kampanya sürdürülüyor." ifadelerini kullandı. AKP'nin tarihinde ilk defa negatif bir kampanya sürdürdüğünü belirten Oluç, "Buna karşılık biz 'pozitif' kampanya sürdürüyoruz. Bu çok önemli, insanlara moral ve umut veren, siyasi iktidarın frenlenebileceğini, durdurulabileceğini gösteren bir fırsattır hayır kampanyası." dedi.
"Hayır'ın psikolojik üstünlüğü var"
Hayır kelimesinin negatif bir anlam barındırdığını belirten Oluç, "Fakat aynı zamanda 'hayır' bir itirazdır, yeniyi bulmak için birşeylere 'dur' demektir, 'ben başka birşey yapacağım, yeni ve iyi birşey olacak' demektir, bunu anlatmaktır, dolayısıyla olumlu bir yanı vardır. Bu olumlu yanı anlatabilmeliyiz bütün topluma, umudu yeşertebilmeliyiz." şeklinde konuştu.
Oluç, 'hayır' tavrının iyi gittiğine değinerek "Kötü bir durumda olduğumuzu düşünmüyorum, aksine 'hayır'ın psikolojik üstünlüğü vardır. Çünkü karşımızdaki 'evet' diyenler temel insan hak ve özgürlüklerine değer vermeyen ve herşeyi tekleştirmeye, tek bir yerde toplamaya, tek adamda toplamaya çalışanlardır. Bu tekçi zihniyetin hiçbir demokratik yanı yoktur" ifadelerini kullandı.
"Şiddetle, ölümle elde edilecek bir sonuç yok"
28 Şubat 2015'te başlayan Dolmabahçe Mutabakatına değinen Oluç, çözüm masasının AKP tarafından 'devrildiğini' belirterek "Yüzde 80, 85'e kadar bir oranda toplum barış ve çözüm istiyordu, fakat Erdoğan bunu gördü, kendisine yaramadığını anladı" ifadelerini kullandı. Oluç, Kürt sorununun demokratik çözümünün bölgesel zeminde olduğunu belirterek "Kürt sorunu artık uluslararası, bölgesel bir sorundur, çözümü de bölgesel olmalıdır." ifadelerini kullandı.
HDP'li Oluç, "Biz şunu çok net savunuyoruz, bir barış ve eşitleşme yaşanmalıdır. Birarada yaşamanın eşitlik koşullarında olmasının zemini oluşturulmalıdır. Bunu da konuşarak yapmalıyız, müzakere ederek, demokratik siyasetle. Şiddetle, çatışmayla, askeri yollarla, ölümle, kanla elde edilecek bir sonuç yoktur. Hiçbir savaş ebediyen sürmez, sonunda mutlaka masaya oturulur ve konuşulur. Barıştan başka bir çözüm yolu olduğunu düşünmüyoruz." şeklinde konuştu.
"Mesele HDP değil, bir demokrasi meselesidir"
Parti kadrolarının, Milletvekillerinin ve yöneticilerinin tutuklanmasının sebebinin 'başarılı bir hayır kampanyası yürütülmesini engellemek" olduğunu vurgulayan Oluç, kampanya çalışmalarının başladığını ve aldıkları toplantılarda umut verici bir tabloyla karşılaştıklarını belirtti. "İnsanlar bu baskıya ve zulme boyun eğmiyorlar" diyen Oluç toplumun 'ne yaparsanız yapın vız gelir' atmosferine vardığını vurguladı.
Oluç 'hayır' kampanyası için HDP için önemli olanın HDP'nin isminin öne çıkması değil, 'hayır'ın öne çıkması olduğunu ifade etti. Oluç, "mesele HDP meselesi değildir, mesele, bu ülkenin geleceğidir, bütün toplumun meselesidir, bir demokrasi meselesidir." ifadelerini kullandı.
"Tutuklamalarla uluslararası sözleşmeler çiğneniyor"
Milletvekillerinin tutukluluğuna değinen Oluç, "Vekillerimize dönük tecrit hiçbir hukuğa dayanmıyor. Türkiye, bu tutuklamalarla imzaladığı uluslararası sözleşmeleri, insan hakları sözleşmelerini çiğnemektedir" ifadelerini kullandı.
Alman Sol Parti Eş Başkanı Bernd Riexinger'in tutuklu Eş Başkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile görüştürülmemesi konusunda ise "Hem uluslararası sözleşmelere imza atacaksınız, hem görüşme imkanı tanıyacaksınız… Korkuyorlar. Eş Başkanlarımız onlara durumu kendileri anlatacak. Varolan durumun hukukla alakası olmadığını gayri meşru olduğunu, demokratik ve adil olmadığını anlatacaklar. Onun için izin vermiyorlar. Cesaretleri yok çünkü" ifadelerini kullandı.
Oluç, 'evet' gerekçelerine değinerek "İstikrar olsun, Türkiye büyüsün, güçlensin diye istiyoruz diyorlar ama tam tersine 'evet' çıkması demek Türkiyenin istikrasızlaşması demektir, Türkiye'nin güçsüzleşmesi demektir, demokrasisi olmayan, demokratik kurumları işlemeyen bir Türkiye niye güçlü olsun?" şeklinde konuştu.
"Sandığa gitmeyi zorlaştıracaklar"
"Kürt kentlerindeki yıkım ve zorunlu göç HDP'nin oylarını düşürecek mi?" sorusuna Oluç şu şekilde yanıt verdi:
İnsanlar sandığa gidecek mi? İnsanların sandığa gitmesi için gerekçelerinin olması lazım, bu gerekçe mevcuttur. 2015 Dolmabahçe Mutabakatı'ndan beridir Kürt halkına her anlamda çok ağır bir yıkım yarattılar, gerekçe bunun içindedir. Bu insanlık dışı uygulamalar silinip bir kenara atılamaz. Demokratik siyasetle, hukukla bunları yapanların yargılanması mutlaka sağlanacaktır. Bir yolu da şimdi sandığa gidip o yaşananların kabul edilmediğini göstermektir. Yani "bana son 2 yıldır yaşattıklarını kabul etmiyorum" demektir. Elbette sandığa gitmeyi zorlaştıracaklardır, 1 Kasım'da yaptıkları gibi sandıkların bulunmasını zorlaştıracaklardır. Ama biz bunların farkındayız, bu girişimlere karşı önlemlerimizi alacağız. Sandığa gidip oy vermek çok önemlidir, seçime katılmamak evet oylarının yüksek çıkması demektir. Yüksek bir katılımı örgütleyeceğiz. İyi bir sandık güvenliğiyle 'hayır'lar çalınmadan yansıtılabilir.
"Hayır'dan doğal birşey yok"
HDP'li Oluç, Kürt illerine yönelik saldırıların halk nezdinde büyük bir öfke yarattığını belirterek "Bu öfkenin, kızgınlığın 'hayır'la sonuçlanması kadar doğal birşey yok. Kürt halkı demokrasi mücadelesinde dik duruyor, haklarından vazgeçmiyor, 74 yaşındaki Ahmet Türk'ü tutuklama cürretini, pervasızlığını ve utanmazlığını gösterenler insanların nasıl bir ruh haline sahip olduğunu göreceklerdir. 'Sizin yaptıklarınızı kabullenmiyoruz ve boyun eğmiyoruz' işareti tüm Türkiye topraklarında görülmektedir." ifadelerini kullandı.
"Zulümle abad olunmaz"
Oluç, 'hayır'ın bir fırsat olduğuna değinerek şunları söyledi:
100 bin insan ihraç edildi, akademisyenler atıldı, bu zulmün bir yerde bir sonucu olmayacak mı? Bütün mazlumların ahını alacaklar da acısı çıkmayacak mı? Hiçbir iktidar zulümle ebedi kalmamıştır, bunlar da kalmayacak, zulüm ve baskıyla abad olunmaz, berbat olunur, görecekler berbat olduklarını. 'Hayır' demek bir fırsattır, bir ders vermektir, fren yaptırmaktır.
Programın tamamını buradan izleyebilirsiniz.