Pontos’ta önemli bir liman kenti olan ve Aksu ile Batlama vadileri arasında denize doğru uzanan bir yarımada üzerinde kurulan Kerasunta (Giresun), cumhuriyet döneminde ilk olarak liman kenti olma özelliğini ardından da kendine has mimarisini tamamen kaybetti. Daha 10 yıl öncesine kadar kaleden şehri izlediğinizde şehir merkezi ile dağ köyleri arasında alabildiğine geniş yeşillikler görürken, bugün o alanların yapılaşmaya açıldığını, köylerle mesafenin giderek azaldığını görüyoruz. Fındık bahçelerinin içine çirkin, çok katlı onlarca bina, site yapılmış ve yapılmaya devam ediyor.
Tabii bunda kente bir dönem nüfusun çoğunluğuna sahip olan Rumların önce katledilmesi, geriye kalanların ise 1923 Lozan Anlaşması ile zorunlu göçe tabi tutulmasının etkisi büyük. Rumların Giresun’daki varlığı, şehrin mimari yapısına da yansıdı, Rumlar tarafından inşa edilen taş evler, kiliseler ve diğer yapılar, Giresun’un tarihi dokusunu oluşturdu. Bu yapıların bir kısmı günümüzde de şehrin kültürel mirasının önemli bir parçası olarak varlığını sürdürüyor. 1880’lerin sonunda Giresun’u ziyaret eden ve Düyun-u Umumiye İdaresi adına araştırma yapan Fransız Cuinet’e göre, 1887’de Giresun merkez kasabada 3.588 Müslüman, 3.906 Rum, 946 Ermeni olmak üzere 8.440 kişi yaşıyordu. Yani şehir merkezinin nüfusunun yüzde 46,2’si Rumlardan ve yüzde 57,4 ise tamamen Hristiyanlardan oluşuyordu. Fakat katliamlar ve mübadele ile kentteki Rum izleri bir bir yok edildi.
Şimdilerde kent sakinlerinin “Karadeniz’in üvey evladı” dediği Giresun bir dönemler Pontos’ta ticaretin önemli kentlerinden birisiydi. Pontos Rumları, Giresun’un ekonomik, sosyal ve kültürel gelişiminde büyük öneme sahipti. Giresun’da kurulan pazarlar ve ticaret merkezleri, Rumların girişimcilik ruhuyla gelişirken, kentteki zanaatın yanı sıra fındık ve üzüm üretiminde de öncü oldular. Kentte inşa edilen kilise ve okullarla eğitimin seviyesinin de yüksek olmasını sağlayan Pontoslular, kültürel anlamda da kenti bugünün yüzlerce yıl ötesine taşıdı. Rumlar, hala ayakta olan Zeytinlik Mahallesi’ndeki konakların yanı sıra kentin dört bir yanına yayılan konaklar ve onlarca yapı ile kent kimliğini yarattı.
Kaptan Yorgi bir kent yarattı
Bunda etkisi olan isim ise 1885-1904 arasında Giresun’da belediye başkanlığı yapmış olan Kaptan Yorgi yani Yorgi Kostantinidi oldu (1). Kaptan Yorgi’nin başkanlığı döneminde kentin altyapı projelerine büyük önem verildi, yollar, su sistemleri ve kamu binaları gibi temel altyapı projeleri hayata geçirildi, Giresun’un modern bir kent olma yolunda önemli adımlar atıldı. Giresun gibi bir liman kentinde ekonomik ve sosyal yapıların modernizasyonu, Kaptan Yorgi’nin başkanlığı döneminde gerçekleşti. Bu dönemde yapılan çalışmalar, kentin kimliğini ve kültürel yapısını derinden etkiledi, bir çoğunu da günümüze kadar ayakta tuttu.
Kaptan Yorgi’nin belediye başkanlığı döneminde yapılan binalar arasında günümüzde Giresun Üniversitesi Rektörlüğü olarak kullanılan eski hükûmet konağı, askerî kışla ve telgrafhane binaları bulunuyor. Bu binaların yanı sıra kilise, okul ve parklarla şehir olağanüstü bir estetik de kazandı. Kaptan Yorgi’nin Giresun’da yaptığı çalışmalar Serasker Ali Saib Paşa tarafından 23 Ağustos 1887’de Sadrazam Kâmil Paşa’ya bildirildi ve dördüncü rütbeden bir kıta Osmanî Nişanı verildi. Kaptan Yorgi, modern şehircilik planına uygun olarak geniş caddeler ve meydanlarla Giresun’u Pontos’un en modern kentlerinden birisine dönüştürdü. Kaptan Yorgi’nin belediye başkanlığında bulunduğu süre zarfında şehirde yaptığı imar ve bayındırlık faaliyetleri, Giresun’u gören yerli ve yabancı birçok seyyah ve gazetecinin dikkatini çekiyordu. Giresun’a hizmeti görev bilen gerçek bir Osmanlı paşası olan Kaptan Yorgi zamanında şehrin ilk Arnavut kaldırımı döşendi, Millet Bahçesi’nin görkemli ve oymalı taş kapısını dönemin kaymakamı Ziya Bey’le birlikte yaptı.
1903 tarihli Trabzon Vilayet Salnamesi’nde Kaptan Yorgi’nin şehirde yapmış olduğu imar faaliyetlerinden övgüyle bahsedildi. Salname’ye göre Giresun’un, Karadeniz sahilinin en güzel ve en ma’mur şehirlerinden birisi olduğu, yapılan caddeler, umumi bahçeler, çeşmeler sayesinde bir kat daha önem kazandığı vurgulandı. Kaptan Yorgi, kentin dağlık ve kısıtlı arazisine rağmen günümüzde de şehrin kalbi sayılan Gazi Caddesi’ni oluşturdu, Giresun Kalesi’ne de tepenin her iki yanından çıkılabilen yollar yaptırdı. Günümüzde de Giresunluların asırlık çamların arasında çaylarını içebildiği, Millet Bahçesi olarak bilinen alanı yaptırdı. Yine bu dönemde Giresun’da sosyal ve kültürel hayat da canlandı, kentte çeşitli etkinlikler ve festivaller düzenlendi, halkın bir araya gelmesi teşvik edildi, Giresun’un sosyal dokusu güçlendirildi ve kent kültürünün gelişimine katkı sağlandı. Giresun’un bugüne dek gelebilen mimarisinde, kentleşmesinde büyük emeği olan Kaptan Yorgi, o dönem sadece Hristiyanların değil, Müslümanların da desteklediği bir belediye başkanıydı.
Katliam ve mübadele izleri sildi
Kaptan Yorgi ve Pontosluların Giresun’a bıraktığı son izler ise 1923’ten sonra silindi. Mübadele sonrası kentin demografik yapısında önemli değişiklikler yaşandı, Rumların ayrılmasıyla birlikte, Giresun’da ekonomik ve sosyal yaşamda boşluklar oluştu. Son nüfus sayımlarına göre 14 Ağustos 1915 tarihi itibariyle Giresun’da Osmanlı vatandaşı olarak 5.362 Müslüman, 5.848 Rum ve 1.514 Ermeni bulunduğu; Osmanlı vatandaşı olmayan 915 Müslüman, 1.760 Rum ve 358 Ermeni’nin ise şehirde ikamet ettiği biliniyordu. Yani Giresun mübadelenin en çok etkilediği kentlerden birisi oldu.
O dönem Giresun’a bağlı bir kasaba olan Bulancak Rum nüfusun en yoğun yaşadığı bölge olurken, eski yapıların çoğunun Rum yapısı olduğu biliniyor. Kentteki bazı yapılarda ve mekan organizasyonunda bugün bile az da olsa Rum kültürünün etkileri hissediliyor. 19. yy’da papazın evi olarak kullanılan ve yanında kilise olduğu bilinen, bugünkü Barbaros İlköğretim Okulu yerleşimin en eski yapılarından birisi. 19. yy sonunda kentin ticaret alanı çevresinde konumlanan, meydana açılan sokaklar üzerinde konumlanmış konutlar, 2-3 katlı, balkonlu ve taş yapılardı. Rum yapı kültürünün izlerini taşıyan bu yapılar çoğunlukla ızgara sistemde yerleştirilmiş; ayrık nizamlı ve bahçeli konut düzenindeydi. Fakat 1960’lı yıllara kadar devam eden bu yapı düzeni sonraları yerini betonarme gibi yeni malzemelerin kullanıldığı 3-4 katlı apartmanlara bıraktı. Bu apartmanlar kentin siluetini etkiledi, kent dokusunu değiştirdi. (2)
Mezarına bile tahammül edemediler
Kaptan Yorgi 1905’te hayatını kaybederek, belki ömrünü hizmetine adadığı Giresun’un yok edilmesini, Rumların katledilmesini ve soydaşı Helenlerin zorla göç ettirilmesini görmedi. Fakat onun başkanlığı sonrasında Rumlara karşı başlayan soykırım ve imha politikalarından Kaptan Yorgi’nin mezarı da nasibini aldı. Giresun sahilinde bulunan anıt mezarı ve mezarın yanındaki saat kulesi Pontoslu Rumların katili Topal Osman tarafından yıkıldı, kalıntıları ise 1950’lerde bugünkü Giresun-Trabzon sahil yolunun inşası için tamamen yıkıldı. Kemikleri, ailesine teslim edilen Yorgi, doğup, büyüdüğü, başkanlık yaptığı Giresun’a bir gemide veda etti. Kaptan Yorgi’nin ölümünden yıllar sonra, 2011’de Giresun’a tekrar yaptırılan saat kulesi ise AKP’li belediye döneminde “Kilise çanına benziyor” diyerek tekrar yıktırıldı.
KAYNAKLAR
1 – Sezai Balcı – Giresun Rumları ve Gayrimüslim Bir Belediye Başkanı: Kaptan Yorgi Konstantinidi Paşa, Libra Yayıncılık, 2012, İstanbul
2 – Selin Karaibrahimoğlu – Türk- Rum Mübadelesinin Anadolu’da Kentsel Mekanın Şekillenmesine Etkisi, Giresun/Bulancak Örneği, International Journal Of Social And Humanities Sciences, Aralık 2017, Cilt:1, Sayı:2.