Charlie Hebdo ofisine yapılan baskın ve sonrasında yaşanan olayları protesto etmek üzere Fransız halkı dün, başkent Paris’in Cumhuriyet Meydanı’nda toplandı. Katılımın tam sayısı bilinmese de, eylemin Nazi işgalinin sona erdiği zamanlardan bu yana yapılan en büyük eylem olduğu konusunda herkes hemfikir.
Eylemde 50’den fazla devlet başkanının yanı sıra, Fransa’nın sağcı ve ırkçı partilerinin başkanları da yürüdü. Fransız basını “Ulusal birlik” mesajını öne çıkarırken, uluslararası basında da “Dünya kenetlendi” mesajı öne çıktı. Başbakan Ahmet Davutoğlu bile, yürüyüşün ardından Paris Büyükelçiliği’nde düzenlediği toplantıda “çok kültürlülüğü” övdü ve “aykırı akımlara yönelişin arttığını, büyük bir tehdidin söz konusu olduğunu söyledi.
Ancak, Cumhuriyet Meydanı’nda, bu yüzeysel mesajların ötesinde kimi siyasi gerilimler göze çarptı. Kortejin önüne geçen “dünya liderleri”, kitle tarafından yoğun şekilde ıslıklanarak protesto edildi. Eylem öncesinde liderlerin yaklaşık 1 kilometrelik bir mesafeyi yürümesi planlanıyordu. Fakat eylemlere hakim olan hükümet karşıtı havanın etkisiyle liderler sadece 100 metre yürüdüler. ABD hükümeti adına Fransa’ya giden Adalet Bakanı Eric Holder, yürüyüşe hiç katılmadı. ABD, yürüyüşte büyükelçi düzeyinde temsil edildi.
SOL PARTİ: ULUSAL BİRLİK YALAN
Fransa’da yüzde 11 civarında oy alan Sol Parti, yürüyüşe katılmayı reddetti. Sol Parti, ¨ulusal birlik¨ vurgusunun yalan olduğunu ve böyle bir gerekçeyle Sarkozy ve Hollande’nin arkasından yürümeyeceğini e belirtti. Yürüyüşün, tamamen yabancı karşıtlığına debep olduğunu ve aşırı sağcıların işine yaradığını da genel bir kanı. Charlie Hebdo saldırısının ardından aşırı sağcı Le Pen’in oylarının arttığı düşünülüyor.
Birçok Fransız, yürüyüşün tamamen pragmatik amaçlarla yapıldığını düşünüyor. Çünkü Almanya’da aşırı sağcı Pegida eyleminin ardından benzer bir eylemi Le Pen’in Paris’te yapması bekleniyordu. Hollande’nin erken davranıp, puan kazanmaya çalıştığı düşünülüyor.
Ayrıca Hollande’ın İsrail Başbakanı Netanyahu ile birlikte sinagog ziyareti yapması da epeyce tepki topladı.
‘ONLAR İÇİN YÜRÜMÜYORUM’
Paris’te insanların ellerinde “Ben Hollande, Sarkozy ve Le Pen için yürümüyorum” diyen dövizlerin olması, tüm kitlenin medyada yansıtılan siyasi mesajı paylaşmadığını gösterdi. Katliamda yaşamını yitiren Charlie çizerleri, Fransa’da düzenin parçası olan tüm siyasetçileri yerin dibine batıran kişiliklerdi. Onların ardından sokaklara dökülen kitlede de benzer bir hissiyat olduğu görüldü.
Eylemde yer alan Müslümanların görüntüleri, Fransız basını ve uluslararası basında epey öne çıkarıldı. Öte yandan, bu insanların temel motivasyonunun “ezilen, dışlanan Müslümanlar” olduğu yönündeki sıkça dile getirilen tez de tartışmalı. Yakın zamanda yapılan bir araştırma, Fransa’da yaşayan Müslümanların yalnızca yüzde 5’inin her hafta Cuma namazına gittiğini, bir kısmını domuz eti yediğini ortaya koydu.
Fransa’daki tüm göçmenler gibi, nüfusun yüzde 8’ini oluşturan Müslümanların da asli sorunu işsizlik ve yoksulluk. Paris banliyölerindeki işsizlik oranı yüzde 40’lara varıyor. Bu ortam, gençlerin uyuşturucu, radikal örgütlenmeler gibi alanlara kayması için elverişli koşullar oluşturuyor. Yürüyüşte öne çıkan mesajlar olan eşitlik, özgürlük ve laiklik, Fransa’daki Müslüman kitlenin de en fazla ihtiyaç duyduğu değerler.
(Bu haberde Sol.Haber’den yararlanılmıştır.)