Akşam saatleri, yorucu bir iş günü ardından eve dönüş yolundaki kadın, yol üzerindeki markete uğrar, akşam yemeği için evin eksiklerini giderir. Çocukların istekleri gelir aklına, kırtasiyeye de girer. Annesinin biten ilaçlarını son anda hatırlar, açık bir eczane bulur. Nihayet eve varmıştır. Okuldan yeni dönmüş çocuklarıyla günün nasıl geçtiği üzerine sohbet ederken, bir yandan da mutfakta yemek hazırlıklarına girişmiştir. Yemekten sonra bulaşıklar makineye dizilirken, çocuklar ödevlerin başına geçmiştir çoktan ve takıldıkları sorulara yardım beklemektedirler. Bir yandan ödevler yapılırken, diğer yandan ertesi günün hazırlıkları başlar. Makineden çıkan çamaşırlar, giyileceklerin ütüsü, ortalığın toplanması, çocukların yatağa hazırlanması, okul hazırlıklarının yapılması…
Kadın evde ekonomik getirisi olmayan ikinci mesaisinin akşam kısmını da böylece tamamlamıştır. Sabah kaldığı yerden devam etmek üzere…
Kadınlara erkek egemen tarihin biçtiği cinsiyet rolleri gereği yüklenen sorumluluk; aile reisi olarak görülen erkeğin ertesi güne diri bir işgücü olarak hazırlanması, çocukların gelecekteki işgücü olarak yetiştirilmesi ve artık üretim sürecinin dışında kalmış aile büyüklerinin bakımını üstlenmesi ve tüm bunların dışında, yapabiliyorsa, ekonomik getirisi olan bir işte çalışmasıdır. Tüm kriz dönemlerinde önce kadınların işsiz kalması da bundandır. Kadının asli görevi evdeki işi, yani toplumsal yeniden üretimin gerçekleştirilmesidir. Çocuk ve yaşlı bakımı gibi sosyal alanlardan devlet çekildiğinde kadınlar daha da eve kapanmaktadır.
Evden çalış, esnek çalış
Kadının evde harcadığı bu emek, toplumsal cinsiyet rolü gereği doğal görevi olarak değerlendirilmesi nedeniyle görünür değildir. Görünmeyen emek olarak kalması da ataerkiden beslenen kapitalizme son derece uygundur. Kadınlar asli görevleri sayılan bakım işlerini evde yerine getirirken; devlet, bu alanı desteklemek için ayrıca bütçe ayırmasına gerek kalmadığından kazançlı çıkar. Ayrıca bakım hizmetleri piyasalaştırılarak ayrı bir kar alanı haline getirilmiştir. Ev içi bakım işlerinde çalışan kadınlar düşük ücretlerle, güvencesiz çalışmaktadırlar. Kadınların evde arta kalan zamanlarında, gene kadınlık rollerine uygun işleri çok düşük ücretlerle, sabit olmayan gelir karşılığı güvencesiz, ek iş olarak yapmaları hükümetin çıkardığı torba yasalarla özendirilmektedir. Kadınlar güvenceli işlere değil “esnek” çalışma adı atında enformel alana yönlendirilmektedir.
Evdeki görünmeyen emeğimizi biraz görünür kılmaya çalışalım ki, evde harcanan ikinci mesai dediğimizde anlaşılır olsun. Kadınlar ev ve bakım işleri için bir günün ne kadarını ayırıyorlar?
Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2006 yılında yaptığı zaman kullanım anketi 15 yaş ve üzerindeki 11.815 bireyi kapsamıştır. Anket kapsamında aile fertleri hafta içi ve hafta sonu olarak ikiye ayrılmış zaman diliminde 24 saat boyunca onar dakika aralıklarla yaptıkları faaliyetleri kaydetmişler.
Anket sonuçlarına göre çalışan erkekler günde ortalama 6 saat 8 dakika, çalışan kadınlar ise ortalama 4 saat 19 dakikayı ekonomik bir işte çalışmaya ayırmaktadır. Buna karşın çalışmayan erkeklerin hane halkı ve ev bakımına ayırdığı süre sadece 1 saat 12 dakika iken kadınlarda bu süre 5 saat 43 dakikadır. Bu süre çalışan erkeklerde sadece 43 dakika, çalışan kadınlarda ise 4 saat 3 dakikadır. Yani kadınların ekonomik getiri için çalıştıkları süreyle hane halkı ve ev bakımına ayırdıkları süre neredeyse eşittir. TV seyretme, kitap, gazete vb. okuma gibi faaliyetlere çalışan kadınlar sadece 1 saat 34 dakika ayırırken çalışmayan kadınlar 2 saat 18 dakika ayırmaktadır. Çalışmayan erkeklerin ayırdığı süre ise 3 saat 12 dakikadır.
15 ve daha yukarı yaştaki kadınların hane halkı ve ev bakımına ayırdığı sürenin ayrıntısına bakıldığında bu işler için harcadıkları zamanın yüzde 46’sı yiyecek hazırlama, pişirme, bulaşık yıkama vb faaliyetlerde, yüzde 21.2’si konutun temizlenmesi ve bakımında, yüzde 13.8’i ise çocuk bakımında geçmektedir. Erkekler gün içindeki ortalama 51 dakikanın yüzde 13.5’ini yiyecek hazırlama, pişirme, bulaşık yıkama vb faaliyetlerine yüzde 20.4’ünü ise çocuk bakımına ayırmaktadır.
Avrupa ülkelerinde yapılan benzer çalışmalarda da durum çok farklı değil. Kadınlar zamanının önemli bir kısmını ev ve bakım işlerine, erkekler ise çalışmaya ayırıyorlar. Yemek, uyku ve kişisel bakım için ayırdıkları sürelerse birbirine yakın.
Bu araştırmanın istatistikleri kadınların meramını özetliyor sanırım. Ev ve bakım işleri için harcanan emeğin yoğunluğu, kadınlara yüklenen toplumsal cinsiyet rolünde ısrar eden politikaları yorumlamamızı kolaylaştırıyor. Başbakan Erdoğan’ın “3 çocuk” söylemiyle öne çıkan, kadın bedeni üzerinden sürdürdüğü politik hat, aslında geleceğin işgücü için kadınları bir yandan doğurmaya teşvik ederek eve kapatırken diğer yandan eve kapanan kadının sistemin tam da istediği gibi enformel çalışmaya zorlanmasından başka bir şey değildir. Muhafazakar politik hattıyla örtüştürerek aslında ataerkil kapitalizmin küresel kadın düşmanı politikasını kadınlara dayatmaktadır.
Evde de üretmeye, yeniden üretmeye devam eden biz kadınlar; “Ev işini bırakalım, dünya dursun” desek, nasıl olur?