Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 26-27 Ekim’de yapılan Olağanüstü Kongresi’nde Sebahat Tuncel ile birlikte HDP Eşgenel Başkanlığına seçilen Ertuğrul Kürkçü ile HDK/HDP ve yaklaşan yerel seçime ilişkin politikaları üzerine konuştuk.
Kürkçü: “CHP oylarımızı bölmesin”
Siyaset: Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eşgenel Başkanı seçildiniz, kutluyoruz. Ayrıca Kongre sırasında geçirdiğiniz rahatsızlık için de okurlarımız adına “geçmiş olsun” diyoruz.
Ertuğrul Kürkçü: Teşekkür ederim. Geçirdiğim rahatsızlık sonrasında arayan, soran iyilik dileyen herkese de bu vesileyle teşekkür etmek isterim.
Siyaset: Sizinle HDP hakkında konuşmak istiyoruz öncelikle. Hangi amaçla ve hangi hedeflerle kuruldu bu parti? Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ile HDP’nin ilişkisi nasıl olacak?
Kürkçü: Halkların Demokratik Partisi (HDP) esasen Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK) siyasi aygıtı. O nedenle Halkların Demokratik Kongresi’nden ayrı bir Halkların Demokratik Partisi yok. Bu partide yer alan herkes öncelikle HDK’nin bir bileşeni, üyesi, katılımcısı. HDK bir dizi sosyalist partiyi, partileşmemiş sosyalist hareketleri ve bireyleri yan yana getiriyor. Ancak HDK’nin de HDP’nin de amacı bir sol birlik, sosyalist birlik kurmak değil. İçlerinde sosyalistlerin ve sosyalizm için mücadele eden hareketlerin de bulunduğu çok daha geniş bir ezilenler koalisyonu meydana getirmek. Kadın hareketi üzerinden gelenler, ekolojik mücadelelerden gelenler, Alevilerin özgürlüğü için, Kürt halkının özgürlüğü için, Ezidilerin, Süryanilerin özgürlüğü için mücadele edenler kadar emeğin kurtuluşu için sendikal düzeyde, politik parti düzeyinde hareket eden yapıları bir araya getiren bir mücadele platformu. O nedenle kendisini “kongre” olarak adlandırıyor. Bu ortaklık esasen şu stratejik hedefe yönelik: Türkiye’deki bütün mevcut hâkimiyet rejiminin altında ezilen kesimlerin özgürlük ve demokrasi mücadelelerinin ortak mücadele zemini olmak. HDP de seçim düzleminde bu mücadele hedeflerini siyasi faaliyet alanına taşıyacak, o siyasi faaliyetin sözü olacak, o çerçevede de kendi örgütlenmesini inşa edecek. O nedenle ben kısaca diyorum ki HDP; partilerin partisi, hareketlerin hareketi, inisiyatiflerin inisiyatifi olacak.
Siyaset: HDK bileşeni siyasi örgütlerin HDP ile ilişkisi nasıl olacak?
Kürkçü: HDP’nin en önemli özelliği, evvelce girişilen mücadele ortaklığı, birlik arayışları ve deneyimlerinden farklı olarak hiçbir katılımcının, bileşenin kendi örgütünü dağıtması, ortadan kaldırması, onu lağvetmesi diye bir mecburiyetinin olmaması. Tersine onların kendi varlıklarını sürdürmeleri HDP’nin de bir meşruiyet gerekçesi. Dışarıdan bakanlar onun içerisine girdiklerinde kendilerini ortadan kaldırmak mecburiyetinde olacaklarını düşünmesinler. Ama “Ben kendimi lağvediyorum, HDP’ye kendimi armağan ediyorum diyene de kimse “Lütfen yapma, dur burada” demeyecek. Türkiye’deki mücadelenin kendine özgülükleri dolayısıyla Kürt Özgürlük Hareketi HDK’de de, HDP’de de tabii ki son derece önemli bir yer kaplıyor, Türkiye’nin batısındaki özgürlük ve kurtuluş hareketleri ile tabir caizse asimetrik bir duruşu var. HDP’nin hem insan kapasitesi hem tecrübesinin çok önemli bölümü Kürdistan özgürlük mücadelesinden geliyor.
Siyaset: Kuruluş kararı daha önce alınmış olsa da, HDP müzakere sürecinde daha da öne çıktı denebilir mi?
Kürkçü: HDP’nin içinde bulunduğumuz dönemde kendisini siyasi tablonun önüne doğru atmasının en önemli nedeni özelikle 21 Mart 2013’ten beri Türkiye’nin içine girmiş olduğu yeni çözüm ve müzakere süreci. Bu süreçle birlikte Kürt halkının önderi Sayın Abdullah Öcalan bir çağrıda bulundu Kürt özgürlük mücadelesine. Silahlı mücadele devrini kapattığını ve bundan böyle Kürdistan’ın özgürlüğü için Türkiye’de silahlı çatışma sürdürmeyeceklerini söyleyerek yeni bir gelişme yolu açtı. Türkiye’nin tamamına dönük bir yeni siyasi hamle çağrısında bulundu. İşte HDP bu siyasi hamlenin iki yönden gelerek tamamlandığı bir yapı. Yani Türkiye’nin özgürlük ve demokrasi dinamikleriyle Kürtlerin kurtuluş dinamikleri bir araya gelerek bir yeni yapı oluşturuyorlar. HDK bu yapının tabanı, HDP de bunun siyasi üst yapısı.
Siyaset: Bu seçimde BDP’nin Kürdistan ilerinde HDP’nin ise batıda gireceğini biliyoruz. Fakat özellikle CHP yanlılarından HDP’ye bir eleştiri yöneltiliyor; “HDP solun oylarını bölecek” şeklinde. Daha ilerisini de söyleyenler var,“AKP’ye hizmet eder bu” diye.
Kürkçü: Bütün politik partilerin kendi adlarına siyaset yürütmeleri, kendi adaylarıyla siyasette öne çıkmaları ve kendi kendilerini gerçekleştirmeleri parti olmanın tabiatı gereğidir. Bu her partinin hakkı ve görevi. HDP bu hakkı kullanmak için herhangi bir partiden izin almak zorunda değil. İkinci nokta CHP ile HDP aynı yere hitap etmiyor, aynı seçmen kitlesine hitap etmiyor. Bugüne kadar, HDP’ye yüzünü dönmesi beklenen seçmen kitlesi -ki bu klasik olarak batıda da sosyalistler, demokratlar Kürt emekçilerdir-, bunlar son dört seçimdir CHP’ye oy vermiyor, bu seçimlerde de CHP’ye oy verme eğilimi göstermiyorlar. Dolayısıyla HDP tarafından CHP’nin özgül hitap alanındaki kitlelere yönelik bir yeni adım atılmış değil.
Kritik tartışma şununla ilgilidir: Özellikle Dersim’de ve Türkiye’nin batısında Gezi süreci sonrasında hem AKP’ye meydan okuyan hem de yeni bir seçenek arayan genç, ezilmiş, Alevi/Kürt kitlelerin oyuna talip olarak CHP, BDP ve HDP ile bir rekabet içine girdi. Dolayısıyla bu rekabet çerçevesinde oylar bölünmesin türünden kozları halk arasında kullanıyor. CHP daima yoksul ve ezilen kitlelerin kendisinden başka bir seçeneği olmadığına kendisini inandıracak bir kurgu içinde hareket ediyor. Bu çerçevede rekabet halindedir. Biz bunlara aldırmıyoruz kendi yolumuzda ilerleyeceğiz.
Siyaset: CHP’ye eğilimli kesimlerle seçimde güç birliği yapmanın hiçbir olanağı yok mu?
Kürkçü: Biz şöyle bir başka adım atıyoruz: CHP ya da başka bir siyasi parti ile siyasi ittifak kurmayacağız. Özellikle Gezi forumları,Gezi dinamikleri içerisinde ortaya çıkan yeni güçlerin, yeni seslerin olduğu her yerde onların adaylarını kendi listelerimize içermeyi gözetiyoruz. Dolayısıyla bu forumlardan çıkan ortak adayların parti aidiyetleriyle ilgilenmeyeceğiz. Onları kendi listelerimize almak ya da ortak bir liste yapmak konusunda bir tereddüdümüz olmaz. Ama asla biz masa başı pazarlıkları içinde CHP ile adım atma eğiliminde değiliz. Üçüncü nokta da şudur: CHP ya da başka herhangi bir partinin bizim oylarımızı, bizim siyasi desteğimizi hak etmesi için bir siyasi tutum değişikliği göstermiş olması gerekir. Bunun için AKP’nin ne kadar kötü olduğunu bize anlatmaları gerekmez. Biz onu biliyoruz. Son iki yıl içersinde BDP, sosyalistler, AKP’nin zulmünden yeterince nasiplerini aldılar. On binlerce insan cezaevlerine kondu. AKP’nin ne kadar kötü olduğu, insanların siyasi tercihlerine, dinsel tercihlerine, mezhepsel tercihlerine, cinsel yönelim tercihlerine karşı nasıl saldırganca bir tutum içersinde olduğunu bedenimizde sınıyoruz.
Ancak, CHP’nin de paranın öbür yüzü olduğunu, gücü ellerine geçirdiklerinde siyasi rakiplerine karşı daha hoşgörülü olmadıklarını, olmayacaklarını biliyoruz. Ama en önemli mesele, Kürt halkının özgürlüğü ve Türkiye’de devletin oligarşik karakterinin demokratik bir dönüşümle ortadan kaldırılması için yeni anayasa arayışları sırasında, ne yeni bir yurttaşlık tanımına erişebildiklerini, ne Türkiye’nin halkı boğan yerel yönetim ve idari yapısının dönüştürülmesine yönelik ciddi, dönüştürücü öneride bulunduklarını, tersine bu oligarşik, tekçi asimilasyoncu yapının muhafazasına yönelik saldırgan bir tutumu benimsediklerini görüyoruz. “Andımız” tartışması bile bu konuda yeterince fikir verir. O yüzden bizim burada herhangi bir siyasi ilişki alanı imkanı bulmamız söz konusu değil.
Tersine biz CHP’ye şunu söyleyebiliriz: Bizim oylarımızı bölmeye kalkmasın, bizim adaylarımızın karşısına aday çıkartmasın veya çok seviyorlarsa aritmetiği, 30+10=40 ise tersi de doğrudur. 10+30=40. Tek sorun İstanbul’un AKP’den kurtulması ise, o zaman bizim adayımızla birlikte İstanbul Belediyesi AKP’den kurtulsun, ne var? Madem bu kadar diğerkam, bu kadar cömert olunabiliyor, o cömertliği kendilerinden de bekleriz doğrusu.
Siyaset: Peki diğer sosyalist güçlerle ortak adaylar çıkarmak mümkün değil mi?
Kürkçü: Biz buna açığız, bunun için epey temas aradık. Aylardır, yılardır bu konuyla ilgileniyoruz, ancak burada etkin bir karşılık bulabildiğimizi söyleyemem. Benim gördüğüm gidişat hep şöyledir: Bir sürü zaman kaybından sonra seçimler kapıya gelir, bir yandan yüksekten atılır, seçimler boykot edilir, ama öte yandan taban oyunu yakma eğiliminde olmadığından onların CHP adayları etrafında toplanmasına rıza gösterilir. Yine de onları CHP’nin çekim alanına girmekten alıkoymak bence bizim en önemli siyasi görevlerimizden birisi olmaya devam edecektir. Çünkü bu bir seçim kazanma/kazanmama meselesi değil, aynı zamanda Türkiye’de güçleri yeniden dizme, bir üçüncü kutup, bir halk egemenliği mücadelesi, kutbu oluşturma meselesi. O açıdan da bu konuda konuşmaya, söz almaya, uyarmaya, aydınlatma görevlerimizi yapmaya devam etmemiz gerekir.
Siyaset: Çok teşekkür ederiz.