Eğitim-Sen İzmir 1 nolu Şube, Çınarlı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi önünde, MEB ile TOBB arasında imzalanan ve meslek liselerinin sermayeye devrinin önünü açan protokole karşı basın açıklaması yaptı.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi arasında 26 Şubat 2019 tarihinde imzalanarak yürürlüğe giren Arasında Mesleki Eğitim İş Birliği Protokolü ile meslek liselerinin sermayeye devrinin önünün açıldığını ifade eden Eğitim-Sen İzmir 1 nolu Şube, Konak Çınarlı Mesleki ve Tekneik Anadolu Lisesi önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Açıklamada protokole konu olan liseler için ayrı bir hukuk oluşturuldğuna dikkat çeken Eğitim-Sen, protokolle birlikte okullarda eğitimin yürütülmesinin Protokol Danışma Kurulu'na devredildğini ifade etti.
Protokolün çocuk işçiliği yaygınlaştıracağının ifade edilfiği açıklamada, kamusal eğitimin hak olduğu ve devredilmesinin hak ihali olacağı belirtildi.
Açıklamanın tamamı şu şekilde:
AKP seçim beyannamesini 58. – 63. sayfalarında yer alan ve Vizyon belgesinde de vücut bulan eğitim ile ilgili her madde bize iktidarın 24 Haziran sonrasında ilan ettikleri yeni Rejimde ki ideolojik hattını kararlılıkla sürdürdüğünü göstermektedir.
26 Şubat 2019 tarihinde, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Arasında Mesleki Eğitim İş Birliği Protokolü imzalanarak yürürlüğe girmiştir. İş birliği protokolünün amacı olarak, protokolün üçüncü maddesinde şöyle ifade edilmektedir. (MEB Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü ile TOBB ve TOBB ETÜ iş birliğinde) , “sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikli insan gücünün yetiştirilmesi için okullarda eğitimi verilen meslek alanlarında öğrenci ve öğretmenlerin sosyal ve zihinsel becerilerinin geliştirilmesi, mesleki bilgi ve beceri ve yabancı dil yeterliliklerinin artırılması” olarak gösterilmiştir. Oysa durum hiçte böyle değildir.
Protokol kapsamında bulunan okullardaki, meslek ve teknik eğitimin yönetimi, yürütülmesi Protokol Danışma Kurulu’na devredilmekte, iller bazında ise bu görev Protokol Yürütme Kurullarına verilmektedir. Böylece protokol kapsamındaki okullar için fiilen ayrı bir hukuk yaratılmış, özerk bir yapılanmaya gidilmiştir. Protokol kapsamındaki okullarda yönetici görevlendirilmesinden öğretmen atamaya, sınıf geçme esaslarından hizmet içi eğitime, okullarda okutulacak eğitim materyallerinden öğretim programlarına diğer mesleki ve teknik eğitim kurumlarından farklı hükümler uygulanmasına olanak sağlanmıştır. Bu durum Anayasa’nın 42. maddesine, 430 ve 1739 sayılı yasalara ve 652 sayılı MEB Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki KHK hükümlerine aykırıdır. Okulların yönetiminin PDK ve PYK aracılığı ile sürdürülecek olmasının doğal sonuçlarından bir tanesi de, bu kurumların artık pedagojinin, bilimin, çocuğun üstün yararının belirleyici olduğu kurumlar olmaktan çıkması olacaktır. Olması gereken dil ve ilkeler yerine sermayenin, piyasanın, rekabetin dili ve eylemi bu kurumlarda egemen olacaktır.
Söz konusu protokol kapsamında bulunan okullarda çalışan ve kamu görevlileri ile ilgili genel esas ve usullere tabi olması gereken öğretmenleri ise zor günlerin beklediğinin tespitinin yapılması gerekmektedir. Bu okullarda çalışanların geleceği artık sermayenin belirleyici olduğu kurulların kararına göre şekillenecektir. Bu durum, okulların kamu kurumu olma özelliğini ortadan kaldırmaktadır.
Meslek liseleri için imzalanmaya başlayan protokollerin, bu okul türünü, kademeli olarak sermayeye devretmeyi hedeflediği görülmelidir. Bu durum, siyasi iktidarın uzun süredir yaşama geçirmeye çalıştığı ancak başarılı olamadığı bir politikanın sonucudur. Kamu okullarının özel işletmelere dönüşmesine ve eğitimin siyasi iktidarın yaratmaya çalıştığı algının aracı olmasına karşı, kamusal eğitim mücadelesi bu dönemin acil ve ertelenemez görevi olarak önümüzde duruyor.
Hukuk devletinin en önemli ve temel gereklerinden birisi olan “yasallık ilkesi” ve normlar hiyerarşisi uyarınca, bu tür bir iş birliği protokolü üzerinden protokol kapsamındaki okullarda mevzuat hükümlerinin uygulanmaması ya da devre dışı bırakılması mümkün değildir. Eğitim Sen olarak bu nedenle söz konusu protokolün iptali ve öncelikle yürütmesini durdurulması istemiyle Danıştay’a dava açmış bulunmaktayız. MEB’in asli görevlerini protokoller aracılığıyla farklı kurumlara devretme girişimlerine karşı sessiz kalmayacağımız bilinmelidir
“Iş garantili meslek” çağrısıyla öğrencilerimizi ‘eleman’ diye tanımlayan Milli Eğitim Bakanlığı, TOBB ile yaptığı protokol çocuk işçiliğini yaygınlaştıracaktır. TÜİK verilerine göre 2018 yılında 15 – 17 yaşlarındaki çocukların işgücüne katılım oranı 20.3 ten 21.1 yükselmiştir bu oran protokol aracılığı ile daha da artacaktır. Kamusal eğitim Milli Eğitim Bakanlığı'nın ve eğitimcilerin sorumluluğundadır. Bu sorumluluk özel okul patronlarına, TOBB’ a devredilemez. Kamusal eğitim haktır. Devredilmesi eğitim hakkı, çocuk hakkı ihlalidir ve anayasal suçtur.
Öğrencilerimizin eğitim hakkına ve mesleğimize sahip çıkacağız.