CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak ABD ve Fethullah Gülen tandanslı, MHP destekli Ekmeleddin İhsanoğlu’nu açıklamasıyla demokrasi güçleri açısından bir imkanının ortaya çıktığını yazmıştık (bknz. Ekmeleddin İmkanı: http://siyasihaber.org/yazilar/ekmeleddin-imkani ). Sermayenin AKP ve CHP-MHP-Cemaat adaylarına karşı emek ve demokrasi güçlerinin ortak bir cumhurbaşkanı adayı çıkartıp çıkartamayacağı ülkenin demokratikleşme mücadelesinin kaderine etki edecek bir önem kazandı.
Muradımızı doğru anlatmak için biraz ayrıntıya girelim. Kim bu memleketin “emek ve demokrasi güçleri”? Çıkartacağımız ortak aday kimlerin taleplerine kulak veriyor olmalı?
Ortak adayımız öncelikle emekçilerin taleplerine yanıt veriyor olmalı elbette. Ülke nüfusunun ezici bölümü işçi ya da işsiz. Yani alınterinden, emeğinden başka bir geçim imkanı yok. O halde ortak adayımız açıktan sermayeden değil emekten yana olduğunu seslendirebilmeli.
Ortak adayımız memleketin en kangrenleşmiş demokrasi sorunu olan Kürt sorununda eğip bükmeden demokratik bir çözümü dile getirebiliyor olmalı. Gizlemden, saklamadan Kürt sorununda demokratik çözümün ancak Abdullah Öcalan’ın, PKK’nin, DTK’nın muhatap alınarak çözülebileceğini savunabilmeli. Halklarımızın ancak birbirinin haklarına saygı duyarak, eşit haklara sahip olarak özgürce ve birarada yaşayabileceğini savunmalı. Elbette Kürtler için savunacağı tüm hakları, halklar bahçesi olan Trakya, Anadolu ve Mezopotamya’nın tüm kadim halkları için de savunuyor olmalı.
Ortak adayımız nüfusun yarısı kadınlara, LGBTİ bireylere karşı sürdürülen cinsiyetçi, homofobik politikaların açıktan karşında olabilmelidir. “Bizim kadınlarımız” lügatıyla değil, kadın örgütlerinin temel talepleri çerçevesinde bir programı dillendirebilmeli.
Ortak adayımız bu toprakların en kadim demokrasi ve özgürlük meselesi olan Alevi meselesinde özgürlükçü bir tavır koyabilmeli. Lafın gelişi değil, Alevilik meselesi bu topraklarda 1500’lü yıllardan beri baskı, asimilasyon ve katliam gerekçesidir. Başta Aleviler olmak üzere tüm inançların başkaları üzerinde bir baskı yaratmaksızın özgürce ve inandığı biçimde yaşamasını garantiye alacak bir anlayış ortaya koymalı. Devletin inançlar arası taraf tutar, inançsızları yok sayar uygulamalarına karşı olacağını açıklamalı.
Ortak adayımız tarihsel, kültürel ve yaşamsal alanımız olan doğaya, kentlere kar ve rant kapısı olarak değil muhafaza edilmesi gereken bütünlüğümüz olarak bakmalı. Suyumuzu, ormanımızı, toprağımızı, parklarımızı, meydanlarımızı, kentlerimizi koruyacak, sermayeye peşkeş çekilmesine karşı duracak bir anlayışa sahip olmalı.
Ortak adayımız büyükşehir yasasıyla sayıları bir gecede 2o milyondan 9 milyona düşürülen (!) köylülerimizi toprak baronlarına, simsarlara, gıda tekellerine, emperyalist kotalara, çiftçiyi her gün daha yoksullaştıran, çaresizleştiren tarım politikalarına karşı koruyan bir duruş sergilemeli.
Ortak adayımız geleceği her geçen gün daha da belirsizleşen, bilimsellikten uzak eğitim ve sınav sistemiyle neredeyse travmatik bir topluluk haline gelen gençliğe sahip çıkmalı, temel sorunlarını çözücü bir politik yaklaşımı savunmalı.
Ortak adayımız devletin zor aygıtının egemenlerden yana ve ezilenlere, emekçiler karşı tutumuna tavizsiz karşı koyabilmeli. Demokratik hak ve özgürlüklerin karşısındaki engellerinin tamamını ortadan kaldırmayı hedeflemeli.
Bu listeyi daha da uzatıp devam ettirebiliriz ancak şimdilik bu kadarı yeterli…
Denilebilir ki nereden ve kimi bulacağız tüm bu talepleri sahiplenecek, taleplerin asıl sahipleri olan dinamikleri kapsayabilecek adayı? Şimdi her zamankinden daha yakınız böyle bir adayı ortaya çıkarmaya ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini demokrasi mücadelesinin önemli bir mevzisi haline getirmeye.
Uzun süredir ilk kez ülkenin batısındaki emek ve demokrasi güçlerinin bu kadar geniş bir kesimiyle, Kürt halk hareketinin saatinin akrep ve yelkovanı aynı zamanı gösterdi. HDK/HDP’de önemli bir birikim yaratabilmiş olsak da hedeflediğimiz genişliğe ulaşamadığımız hepimizin malumuydu. Şimdi bu birikim dışında kalan demokrasi dinamikleriyle ortak bir hedef etrafında buluşma imkanı yakaladı. Daha doğrusu bugüne kadar HDK/HDP zeminine mesafeli kalıp, başka bir yoldan demokrasi mücadelesini sürdürmeyi tercih eden güçlerin yolları, yaşanan gelişmeler sonunda HDK/HDP’yle, Kürt hareketiyle kesişti.
Nesnel şartların olgunlaşması, ortaya çıkan potansiyel imkanın gerçekleşmesi için her zaman yeterli olmayabilir. Şimdi de öyle bir durum yaşıyoruz. Evet, nesnel olarak demokrasi güçleri ortak bir mücadele kulvarına girecek imkanı yakaladı anacak öznel çabalar olmazsa bu kulvar kendiliğinden açılmayacaktır.
Şu ana kadar HDK/HDP, ÖDP açıktan, kimi demokrasi güçleri ise yapılan ikili görüşmelerde ortak adayın mümkün ve isabetli olacağını dillendirdi. Ancak kimin aday olabileceği konusuna henüz geçilebilmiş değil.
HDK/HDP’nin planı 22 Haziran’daki HDP kongresinde Cumhurbaşkanı adayını açıklamak yönündeydi. Yeni gelişmelerle bu planın revize edileceğine inanıyorum. Şimdi yapılması gereken Kongre’nin hemen ardından tüm demokrasi güçlerinin iki oturumluk bir aday belirleme toplantısına çağırmak olmalı. Birinci oturumda herkes kendi adayını gerekçeleriyle birlikte sunmalı, ikinci oturumda ise adaylar içerisinden en makul, bileşeni en iyi temsil edecek, yukarıda saydığım hassasiyetlere en iyi yanıtı verebilecek ortak aday belirlenmeli. Gerekiyorsa her oturum birer gün sürecek toplantılar biçiminde bile gerçekleştirilebilir. Şimdi, şu an emek ve demokrasi güçlerinin bu meselede doğru taktik adımı belirlemekten daha önemli bir gündemi olamaz. Kendi adımıza 28-29 Haziran’da partimizin 1. Olağan Kongresi’ne gidiyor oluşumuzun yoğunluğuna rağmen bu mesaiden kaçınmayacağımızı şimdiden bildirebilirim. Potansiyeli gerçeğe çevirmek için herkes üzerine düşeni yapmalı. Yapmalı ki sonrasında “keşke” demeyelim…
19.06.2014