Meclis özel oturumunda HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın yerine konuşan Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, çözüm sürecinin bitirilmesi sonrası darbe mekaniği uyarılarını bir kez daha hatırlattı ve darbe girişimleri karşısında tek çözümün, demokratik siyaset, eşitlik ve adaleti güçlendirmek olduğunu hatırlattı.
Meclis'te “darbe girişimi”nin yıl dönümü gerekçesiyle özel gündemli birleşimde Halkların Demokratik Partisi (HDP) adına konuşan Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, konuşmasına Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başta olmak üzere tutuklu olan milletvekilleri, belediye eş başkanları, parti yöneticileri, tutuklu gazetecileri, açlık grevine devam eden Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'yı, OHAL kapsamında mağdur edilen yurttaşları selamlayarak başladı.
'Selamlanacak değil hitap edecek liderlerdir'
Yıldırım, "Aslında 4 Kasım öncesi ve sonrasında iktidar sahiplerinin demeçlerinde çok net ortaya çıktığı üzere siyasi operasyonlarla tutsak edilmemiş olsalardı, Eşbaşkanlarımız Sayın Yüksekdağ ve Sayın Demirtaş bu kürsüden selamlanacak değil, hitap edecek liderlerdir” dedi.
'Darbe mekaniği konusunda defalarca uyarmıştık'
Konuşmasına, 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde, çözüm sürecinin bitirilmesi ile başlatılan çatışmaların ve siyasi iktidarın girdiği milliyetçi muhafazakâr ittifakların ülkeye hayır getirmeyeceği hatırlatmasında bulunarak devam eden Yıldırım, şöyle dedi: “Böylesi bir atmosferin ülkeyi darbe mekaniğinin içerisinde tutacağını; ekonomik, sosyal, siyasi, diplomatik krizlerin içinde debeleneceğini ısrarla belirttik. Darbe girişiminden iki yıl önce, 2014 yılında, şu anda siyasi rehin durumda olan Eşbaşkanımız Sayın Selahattin Demirtaş ve Grup Başkanvekilimiz Sayın İdris Baluken, hükümeti defalarca darbe mekaniği konusunda uyarmıştı.
16 Temmuz 2016 tarihinde partimiz bu kürsüden darbenin sadece askeri yollarla olmayabileceğini ifade etmişti. Ancak hemen akabinde darbe lütuf olarak görülmüş ve OHAL ilan edilmiştir. Tekrar belirtmek gerekir ki; darbeler sadece askeri apoletler ile gerçekleştirilmez. Dünya tarihinde, demokratik işleyişe yönelik kravatlı ve takım elbiseli darbelerin sayısız örneği vardır. Ne yazık ki, Türkiye’nin son bir yılı da buna örneklerden biridir. Ancak o günlerde bugün olduğu üzere, tekçiliği esas alan siyasi iktidar Kürt karşıtı politikası ile Kürt coğrafyasında darbecilerin bütün komuta kademesini suç makinesine dönüştüren sınırsız yetki tanımıştı.”
'20 Temmuz ile bir darbe daha gerçekleşti'
“20 Temmuz itibariyle bir darbe daha gerçekleştirildi bu ülkede” diyen Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu darbeyi müteakip Eş Başkanlarımız ve Milletvekillerimiz tutuklandı. Belediyelerimize kayyım atandı. Gazeteciler tutuklandı. 15 Temmuz Darbe girişimine karşı duran çok sayıda kamu emekçisi işinden edildi. 15 Temmuz’da cesaretle darbe karşıtı yayın yapan birçok medya organı ve sivil toplum kuruluşu KHK ucubesiyle kapatıldı. Tüm bu KHK zulmüne uğrayanların ortak iki yönü vardı; Birincisi bu kişiler ve kurumlar darbe karşıtı idi, ikincisi ise AKP’li değildiler. Bu durum bile yalnız başına darbe girişimi ile buna bağlı olarak OHAL ve KHK'lerin nasıl da amacından koparılarak kullanıldığının göstergesidir. Oysa 15 Temmuz darbe girişimine karşı TBMM’nin ve bütün halkımızın gösterdiği ortak duruş için önemli bir fırsat sunuyordu. Ancak, bu fırsat bu alçak tehditlerin ortadan kaldırılması ve ülkemizin demokratikleştirilmesi yerine bunları kişisel otorite tahkim etmek için kullanılmış ve sivil bir darbe ile parlamento ve yargıya el konulmuştur.”
'Tek çözümü, demokratik siyasi güçlendirmektir'
Yıldırım, şunları söyledi: “Darbe girişimlerinin ve güvenlik açıklarının tek çözümü vardır. Demokratik siyaseti, eşitliği ve adaleti güçlendirmek. Dünyada güvenliğin baskıyla ve zulümle kalıcı sağlandığı, darbelerin önlendiği tek bir örnek ülke bile yoktur. Bu şekilde devam edilmesi halinde, 10 OHAL bile ilan edilse darbe mekaniği canlı kalmaya devam edecek, toplumsal kamplaşma ve yarılma derinleşecektir.
15 Temmuz’da darbe başarılı olsaydı yaşanacakları 80 darbesinden herkes biliyor. Darbe girişimi başarılı olmamasına rağmen bugün yaşanan zulümler ve hukuksuzluklar onlardan daha mı az, yoksa o gün olacakları katlayan bir gerçekliğe mi sahiptir?"
(DİHABER)